31 Mayıs Gerici Ayaklanması
- GİRİŞ01.06.2014 09:27
- GÜNCELLEME01.06.2014 09:27
Sadece çoğunluğa dayanan ve çoğunluğun arzularına göre yürütülen demokrasi, geçimsizliğe ve anarşiye yol açarak idareyi, neticede totaliter bir sisteme götürebilir. Bütün devirlerin tarihi, çoğunluğun bazen aldandığını gösteren acı ve ibret verici olaylarla doludur”
Radyodaki ses böyle diyordu. Dün değil, tam 46 yıl önce. Açık Radyo değil, Ankara Radyosu. Gezi’nin yıl dönümünde değil, 27 Mayıs’ın yıldönümünde. Konuşan da Çatı’nın cumhurbaşkanı adayı değil. Genelkurmay’dan Çankaya’ya atlamış 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay. Muhatabı Başbakan Erdoğan değil, Başbakan Demirel.
27 Mayıs’ın Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlanan yıldönümünde Sunay’ın bu sözleri Ankara’ya soğuk duş etkisi yapmıştı. Sözlerin hedefindeki isim seçimlerde sandıktan tek başına iktidar çıkması beklenen ve anayasayı değiştirme sinyali veren Adalet Partisi’nin lideri Başbakan Demirel’dir.
Sunay, çoğunluk diktatörlüğüne karşı mücadelesinde yalnız da değildir. Yaşar Kemal’in kurucusu olduğu sol entelektüellerin Ant Dergisi aynı tarihlerde şu kapakla çıkmıştır: AP’nin hedefi: Çoğunluk Diktası.
Ve diktatörlükle suçlanan, gençlerin, aydınların, askerlerin nefret objesi Başbakan Demirel’in cevabını Türkiye gazetesinin atası Hakikat gazetesinin ilk sayısından okuyalım:
“Azınlığı çoğunluğun üstüne çıkaran idare tarzı, bir zümrenin sultasıdır. Düşünceleri etrafında çoğunluğu toplayamayıp azınlıkta kalanların haklarına razı olmamaları kendileri dışındakilere tahammül edememeleri kendilerini çoğunluktan daha muteber saymaları Türk demokrasisinin işlemesine önemli engel teşkil etmiş, memleketin ağır bedeller ödemesine sebep olmuş tek parti zihniyetinin ta kendisidir… Türkiye’de kimse diktatör dikta ihtiyacı içinde değildir.”
Dejavu.
Bir yıldır kendinizi milat, yeni bir başlangıç, Y kuşağı diye yorup durdunuz.
Birinci yıldönümünde Gezi Ayaklanması, Türkiye’nin etrafında siyasetin oluştuğu fay hattının üzerinde meydana gelmiş, bir kültürel sınıfla geniş halk kitleleri arasındaki demokrasi, meşruiyet, milli irade çatışmasının 2014 yılının teknolojik imkanlarıyla ortaya çıkmış başka bir versiyonundan başka bir şey değildir.
Bir yılın sonunda Gezi, Eski Türkiye’nin savcısı Nuh Mete Yüksel’i, 19. Yüzyıl pozitivizminin hayatta kalan son üyesi Emre Kongar’ı, Transilvanya Büyükelçisi Onur Öymen’i de heyecanlandırıp kitabını yazdırmış bir ayaklanmadır. Hem Sözcü’yü hem Radikal’i hem Aydınlık’ı hem Birikim’i aynı anda heyecanlandırması anlamak isteyene çok şey söylemektedir. Devrimi televizyonların göstermeyeceğini zannedenlerin devrimini CHP’nin Halk TV’si canlı yayınlamıştır.
Yazının devamı için tıklayın >>>
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol