Muhacirlikten mülteciliğe bir yüzyıl...

  • GİRİŞ10.07.2016 10:08
  • GÜNCELLEME10.07.2016 10:08

Ortasından Vardar ırmağının geçtiği bereketli bir ovanın üzerinde kurulmuştu, üzümleri, sütleri, yoğurtlarıyla meşhurdu.

Enver Paşa, Haziran 1908’de isyanı başlatmak için Manastır’a doğru yola çıkmış, Resne’de Niyazi Bey’in adamlarıyla dağa çıktığını öğrenince de Tikveş’e gelmiş, 2. Meşrutiyet’in ilanıyla sonuçlanacak isyanını burada başlatmıştı.

Sonra İttihatçılar iktidara geldi, Balkan Savaşı çıktı. Savaşın ateşi Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu, Sırpların, Bulgarların, Yunanlıların birlikte yaşadığı Tikveş’e kadar uzandı.

2 Kasım 1912 günü, dört yıl önce Enver ve Niyazi Beylere destek vermiş Bulgar komitacılar, Sırp kuvvetleriyle birleşip Tikveş’e girdi. Müslümanların önde gelen isimlerini çağırıp teslim olmalarını istediler. Silahlar toplandı, yağma başladı.

Ama esas katliam Kurban Bayramı’nın arefe gününde başlayacaktı. Bir Sırp askerin Müslümanlar tarafından öldürüldüğü haberi üzerine Bulgar Komitacılar ve Sırp kuvvetler şehre girdi. Çatışmalar Bayram Namazı saatine kadar sürdü. Bir gecede öldürülen Müslüman Tikveşli sayısı 400’ü aştı. Tikveş Kaymakamı işkenceyle öldürülmüştü. Evlere girilip kızlara tecavüz edilmişti.

Sırp, Yunan, Bulgar çetelerinden kaçan Müslümanlar Tikveş’ten, Manastır’dan, Selanik’ten Osmanlı’nın son topraklarına doğru ellerinde kalanlarla göç ettiler.

384 bini ancak menzile varabildi. Edirne, İstanbul, Bursa sokakları, cami avluları, sahiller, bahçeler göçmenlerle dolmuştu:

"Binlerce, on binlerce kişilik muhacir kafileleri Sirkeci garından itibaren şehri tamamen doldurmuşlardı, öküzlerin çektiği kağnı arabaları köprüden yukarılara, ta Beyoğlu'na kadar uzanıyorlardı. Rumeli'den ölülerini bile getirenler vardı. Onlar gâvur toprağında kalmasınlar, burada yatsınlar diyorlardı” (İlhan Bardakçı, İmparatorluğa Veda)

Hilal-i Ahmer cemiyeti başta olmak üzere yardım cemiyetleri muhacirlere yardım ediyordu ama yıllar geçtikçe, muhacirler artmaya başladıkça İstanbul’un yerleşik ailelerinin muhacirlere bakışı menfileşmişti:

“Balkan Harbi sırasında İstanbul’a akan muhacir kafileleri onların neslinde öylesine menfi bir imaj meydana getirmiş olmalı ki soğuk kış günleri camilerde yer gösterilen bu diyar gariplerine bir nazar-i merhamet dahi fırlatmadan ‘Bitli muhacirlerin, sümüklü çocukların etrafı kirletmelerine kim izin vermişse cezalandırılmalı. Sanki İstanbul’dan başka gidecek yer kalmamış gibi buraya doluştular. Şu muhabere bir bitse de hepsi yerli yerine dönseler, etrafımız da onlardan temizlense’ diyorlardı.’’ (Semiha Ayverdi, Hey Gidi Günler Hey, s. 83)

Yine de, “savaşta vatanlarını korumak yerine kaçan vatan hainleri” diyen çıkmadı.

Çıkarılan 45 maddeli İskan-ı Muhacirin Nizamnamesi’ne göre; “muhacirlerin yiyecek ihtiyaçları devlet tarafından karşılandı, her haneye nüfus ve toprağın verimliliği dikkate alınarak arazi tahsis edildi, bir ev ve iki baş hayvan verildi, tarım aletleri, tohumluk verildi, hicret tarihlerinden itibaren altı sene askerlikten ve iskân edildikleri günden itibaren iki sene malî vergilerden muaf tutuldular.” Çaresiz muhacirlere devletin yardımlarını kıskanan, eleştiren olup olmadığı bilinmiyor.

Balkan Savaşları’ndan sonra kesilmeyen muhacir dalgalarının en büyüklerinden biri 1923’te Lozan’da Türkiye ve Yunanistan arasında varılan mübadele sonrası yaşandı.

Mübadele anlaşmasının ilk maddesi şöyleydi:

“Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir.”

‘’Mübadele, İstanbul Rumları ve Batı Trakya Müslümanlarını kapsamayacaktır.”

Anlaşmada “Rumlar”ın karşılığının “Türkler” değil de “Müslümanlar”  yazıyordu.

1924 ile 1927 arasında Türkiye’de yerleştirilen mübadil sayısı 463 bini buldu. Adana’dan Samsun’a, Antep’ten Trabzon’a 61 şehre mübadiller yerleştirildi. Mübadillerin en çok yerleştirildiği şehirler Edirne, Balıkesir, Kırklareli, İzmir, İstanbul, Samsun ve Bursa oldu.

Bursa’ya ilk göçmen kafilesi 19 Aralık 1923 günü geldi. Mudanya iskelesine yanaşan Seyr-i Sefain İdaresi’ne ait Sakarya adlı gemi Selanik ve çevresinden mübadilleri getirmişti. Muhacirler gelmeden önce Bursa’da yayınlanan Ertuğrul, Hüdavendigar gibi gazeteler halkı gelecek “müslüman kardeşlerimize” yardıma çağıran yayınlar yaptılar. Muhacirler gelmeden bir hafta önce Ahmed Tevfik, Hacı Sabri, Hakkı Baha, Ahmed Ziya, Mehmed Kamil ve Mümtaz Şükrü Beyler vilayete başvurarak “Muhacirin Yardım Cemiyeti” adlı bir cemiyet kurmuştu. Cemiyetin kuruluş amacı  “Gelecek din kardeşlerimizin temin-i istirahat, iaşe ve iskanları hususunda hükümete muavenet için azami gayret ve himmet-i sarf etmek”ti.

Mudanya’ya yerleşen mübadiller arasında Girit’ten, Tikveş’ten gelenler de vardı. 1909’da Tikveş’te yaşayan 18 bin Müslüman nüfustan 1931 yılında sadece 4 bin kişi geride kalmıştı.

Mübadillerden bir imzalı beyanname isteniyordu.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN...

Yorumlar1

  • halkın sesi 7 yıl önce Şikayet Et
    bu nasıl güzel bir yazıdır böyle!
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat