Yeniden büyük Türk medeniyeti

  • GİRİŞ04.02.2024 10:14
  • GÜNCELLEME04.02.2024 10:14

Önceki gün kaybettiğimiz Türk düşünce hayatımızın ve edebiyatımızın önemli ismi, mütefekkir Alev Alatlı şöyle diyordu bir konuşmasında;

“Ömrümün büyük kısmı yurt dışında geçti. Gördüm ki, biz iyi insanlarız.

Şunu hiç unutmayın; bu memlekette bir kilometrelik yol yoktur ki köleler yapmış olsun.

Bir cami yoktur ki köleler inşa etmiş olsun.

Bir saray yoktur ki kölelere yaptırmış olalım. Yok böyle bir şey.

Ne yaptıysak tırnaklarımızla kaza kaza yaptık. Cumhuriyetten sonra da böyleydi.

Herkesin petrolü, altını, gümüşü vardı, bizde yoktu.

Biz tırnaklarımızla kazarak yaptık. Bir yandan nüfuzumuzu artırdık, bir yandan bunları yaptık.

Aha da şimdi dönüp bakın, hiç olmaz zannettiğimiz bir sürü şeyi yapıyoruz.”

***

Alatlı, gönüllere dokunan “Her yasal hak helal değildir. Aslolan helalleşmek olmalıdır” dediği bir konuşmasında da, Türklerin bugün üstlendiği tarihî misyona şu cümlelerle dikkat çekiyordu;

“Kadım değerlerle rabıtası zedelenen özgürlüklerin şerden yana bükülmelerini önlemenin yollarını bulmak durumundayız.

Tarihin bize öğrettiği bir şey var…

İster en mükemmel yönetim sistemini, ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun, bir medeniyetin sevgi ve nefis terbiyesi dumura uğramış, manevi enerjisi tükenmişse o medeniyeti ne Birleşmiş Milletler tüzüğü, ne Helsinki beyannamesi, ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mevzuatı, ne de en üstün silahlar kurtarabilir.

Sayın Cumhurbaşkanı’m, siz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ dersiniz.

Galile etkisi derler, böyle bir kavram vardır.

Oligarşi hükümdar olduğunda umuma hitap eden, fakat umumun henüz üstünde düşünemediği, zihniyetini yansıtmayan sözlerin husumet çekmesi, bastırılmaya çalışılması usuldendir.

Siz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ dediğinizde; biliyor musunuz, ‘Evrensel dolandırıcılığın hüküm sürdüğü zamanda gerçeği söylemek devrimciliktir’ diyen George Orwell ayağa kalkar, bu sefer de o alkışlardı.”

***

Türklerin dünya medeniyeti üzerindeki önemini, içimizdeki sömürgecilerin anlamamakta ısrar ettiği Batı’nın çirkin yüzünü Alev Alatlı gibi, ‘Türk Einstein’ olarak ünlenen Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu da anlatmıştı yıllarca.

“Dünyada en berbat şey, sömürge ruhlu olmaktır. Gönüller ve zihinler sömürgeleştiyse bir ülke için en büyük facia budur. Sömürge sisteminden kurtulursak Türkiye’nin bütün meseleleri çok kısa sürede düzelir” diyordu merhum Sinanoğlu.

2018 yılında kaybettiğimiz dünya ünlü bilim adamımız Prof. Dr. Fuat Sezgin de aynı noktaya işaret ediyor ve şunları söylüyordu;

“Türk aydınları, dini, ilerlemenin önündeki en büyük engel olarak kabul ettiler ve bu suretle din düşmanlığı yaptılar.

Yıllarca yaptığım çalışmalarla dinin, ilerlemenin önünde bir engel olmadığını görüyorum.

Müslümanlar, kendilerinden evvelki bilimleri geliştirdiler ve yeni bilimler kurdular.

Bugün Avrupa’da gelişmiş olan yeni bilimlerin kısmen temellerini attılar.

Müslümanlar dünyaya açılmasaydı Avrupa’nın bilimsel ve jeopolitik kaderi başka olurdu.

Bir Müslüman iyi şartlar içerisinde çok iyi çalışabilirse, çok büyük neticelere varabileceği inancı var bende.

Onun için milletimden, Türk milletinden, Müslümanlardan böylesi bir davranışa sahip olmalarını isterim.

Artık Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır.

İşin ilginç tarafı, Müslümanların tarihte ne kadar büyük yerleri olduğuna önce Müslümanları inandıracaksın.

Bu da işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

İslam medeniyetinin büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmak, Batılılara anlatmaktan daha zor.”

***

Benzer cümleleri, bugün hayatta olan Nobel ödüllü bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar da sıkça dile getirmekte.

İşte bu sebepledir ki, Türkiye’de kendini sözde ‘aydın, ilerici’ olarak pazarlayan sömürgeciler bu kıymetli isimleri ağzına dahi almamakta.

Atatürkçülüğün arkasına saklanarak ‘sömürgeci kuklalığını’ gizlemeye çalışan güruh, son dönemde gerçek yüzlerini görünür kılmakta…

Gerek Türkiye içinde, gerek Suriye, Irak, Libya ve Azerbaycan’da Batılı efendilerine biatlarını ikrar eden…

Terör örgütleri ile seçim kazanıp ülke yönetmeyi düşünebilecek kadar şirazeden çıkanlar, bugün de Müslüman’a ve İslamiyet’e olan düşmanlıklarını, İsrail’in Gazze vahşetinde ayan beyan açık etmekte.

Kimi Türk milliyetçisi görünümlü Yahudi siyonist artıklarının da ‘Arap düşmanlığı’ kılıfı altında nereye hizmet ettiklerini gördük böylece.

Şimdi sadede gelebiliriz.

***

Gazze’deki vahşet ve soykırım, sadece içimizdeki sömürgeci uzantılarını değil, Batı medeniyetinin koca bir yalan olduğunu da bütün dünyaya apaçık gösterdi.

Cumhurbaşkanı’mızın “Dünya 5’ten büyüktür” dediği BM çatırdamaya başladı.

Diğer kurumlar da aynı akıbete uğrayacak.

Artık görülüyor ki, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurdukları düzen, daha fazla ayakta kalamayacak.

Batı’nın hızlı çöküşü başlamıştır.

Buna karşın, Çin gibi pek çok ülke ekonomik olarak güçlense de, dünyada yeni bir medeniyet kurabilmesi mümkün değil.

İngiliz’in desteğiyle ayakta durabilen İslam ülkelerindeki krallıkların hâli zaten ortada.

İnsanlığın zifiri karanlığa saplandığı şu dönemde tarih bir kere daha bizlere ağır bir sorumluluk yüklüyor.

Zira bugün insanlığa umut olabilecek tek ve yegâne medeniyet var; mazlumların yeryüzündeki tek umudu Türkler.

***

Türkiye Yüzyılı derken, pek çok alanda koyduğumuz hedeflerin en tepesinde, insanlığı düştüğü çukurdan kurtaracak Türk medeniyetinin yeniden inşası olsa gerek.

Nitekim, Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu iradede bunun açık beyanını görüyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, son grup toplantısı konuşmasında şu vurguyu yaptı;

“Dünyaya istikamet verecek bir Türkiye’nin mimarisi ancak ve ancak Türk-İslam kültüründen feyzini alan ahlaki kucaklaşmayla mümkün. Bu kucaklaşmanın adı, Cumhur İttifakı’dır.”

Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet Akademisindeki konuşmasında da bu farkındalığı daha açık cümlelerle anlattı;

-Biz, asırlar boyunca İ'la-yi Kelimetullah'ın sancaktarlığını yapma şerefine nail olmuş bir milletin mensuplarıyız.

Yaklaşık bin yıldır Türkler İslam'ı, İslam da Türkleri muhafaza etmiş, Türkler İslam'ın, İslam da Türklerin kılıcı olmuştur.

Tarih kitaplarına şöyle bir göz attığınızda karşınıza çıkacak hakikat şudur, Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir.

İslam'ı Türk'ten, Türk'ü de dini mübini İslam'dan koparan, ayrıştıran, arasına sahte duvarlar ören anlayışın bu topraklarla hiçbir illiyeti yoktur.

Çok açık ve net söylüyorum, İslam'ın gaza ruhunu taşımayan bir Türklük tanımı ve projesi, aslında Türk milletini müzeye kaldırma, folklorik bir öge hâline getirme teşebbüsleridir.

Burada gaye milletin mayasını bozmak, dışarıdan sarsamadıkları kaleyi içeriden çökertmek, mümkünse teslim almaktır. Kampanyanın ikinci kulvarında ise farklı maskeler altında sahnelenen şeriat düşmanlığı vardır.

Ülkemizde özellikle tek parti dönemiyle başlayan, daha sonra vesayet dönemlerinde artan kimliksizleştirme politikaları, bu toprakların nasıl vatan kılındığını bilmeyen, milletimizi millet yapan hasletlere bigâne olan, Türkiye'ye dair hiçbir tasavvuru, hiçbir hayali, hiçbir endişesi olmayan zihni ve kalbi sömürgeleştirilmiş bir güruh ortaya çıkarmıştır.

Bunlar bir kez olsun içinde yaşadığı toplumu, tarihi, inancı, kültürü ve kutsallarıyla anlamaya hiç uğraşmadılar. Bunun yerine Anadolu insanına başkalarının penceresinden bakarak aşağılamayı tercih ettiler. Hatta çoğu zaman özendikleri ve özendirildikleri Batı kadar bile kendi insanını tanıma gayreti göstermediler. Millete ait tüm kadim değerleri, gerilik emaresi olarak gördüler. Giydiği kılık kıyafetine göre insanımızı ayırdılar, ötekileştirdiler. Modernliği ilerlemeyi bir gardırobun iki kapağı arasına hapsettiler. Bu kadar basitler.

- Filistinli kardeşlerimize bu zalim İsrail'in neler yaptığını görüyorsunuz. Öyle bir nesil yetiştirmeliyiz ki işte Filistin'in düştüğü duruma biz düşmeyelim. Sizlerin gayretine, ülkemizin ve milletimizin olduğu kadar kardeş halkların da ihtiyacı var. Kaderini Türkiye'nin kaderiyle eş tutan, geleceğini milletimizin istikbaline bağlayan kardeşlerimizin sizlere ihtiyacı var. Avrupa ve Amerika'da habis bir ur gibi büyüyen İslam düşmanlığı, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele eden vatandaşlarımızın sizlere ihtiyacı var. Daha adil ve yaşanılabilir bir dünyanın özlemiyle yaşayan tüm mahzun ve mazlum gönüllerin, sizlere sizlerin mücadelesine, çabasına ihtiyacı var.

***

İşte tarih, işte medeniyet, işte tarihimizin bizi çağırdığı görev…

Bu çağrıya ihanet eden, kendini karanlığa sürükler.

Yücel Koç / Türkiye Gazetesi

Yorumlar1

  • Hayri Arslan. 2 ay önce Şikayet Et
    Mükemmel bir metin teşekkürler Selamlar.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat