Değişik zamanlarda, ‘değişen’ AK Parti

  • GİRİŞ05.05.2024 09:15
  • GÜNCELLEME05.05.2024 09:15

İlk defa tartışmıyoruz.

7 Haziran 2015 seçimlerini hatırlayın.

AK Parti, dönemin talihlisi Başbakan Ahmet Davutoğlu liderliğinde girdiği ilk seçimde fena tökezlemiş, yine bir ilk olarak, tek başına iktidar olacak oy oranına ulaşamamıştı.

İktidar partisinde hemen seçim gecesinden ‘değişim’ tartışmaları başladı.

O zaman parlamenter sistemle yönetiliyorduk tabii.

CHP yine o dönemin DEM’i HDP ile birlikteydi… Hatta “Birlikte iyi salladık” diye böbürleniyorlardı.

PKK azdı, HDP özerklik ilanlarına kalkıştı, 1 Kasım 2015’te yenilenen seçimler, AK Parti’nin yine yüzde 50’lik zaferiyle sonuçlandı.

***

Benzer tartışma, az farkla “Evet” çıkan 2017 referandumundan, akabinde 2019 mahallî seçimlerinin ardından da yaşandı.

-Ki, bu tarihlerde ekonomimiz bugünkü gibi yüksek enflasyonla ve faizle boğuşmuyordu.

Konut, otomobil almak kolay, kira ve market fiyatları makul rakamlardaydı.

Buna karşılık PKK tehdidi sınırlarımızın içerisinde bugünkü kadar etkisizleştirilmemiş, FETÖ ile mücadele gündemimizde daha çok ağırlığını koruyordu.

Yani…

Ortada ekonomiyle ilgili ciddi bir rahatsızlık yokken, buna karşılık ‘güvenlikle’ ilgili tehditler bugüne göre daha yüksekken…

Ve böyle bir ortamda, CHP hem FETÖ ile hem de PKK terör örgütünün partisi ile aleni iş birliği yaparken, seçmen sandıkta neden iktidara beklentiler yönünde ‘olması gereken’ desteği vermiyordu?

O günün ‘değişim’ tartışmaları da bu sorularla alevleniyordu.

***

Gelelim bugüne…

Elbette bir seçimi etkileyen pek çok sebep vardır…

AK Parti’nin Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde elde ettiği zaferin de…

31 Mart 2024 mahallî seçimlerinde uğradığı hezimetin de epey başlığı bulunuyor.

İktidara yakın seçmenin daha çok sandığa gitmeyerek mesaj verdiği 31 Mart sonuçlarında; ekonominin, düşük emekli zamlarının etkisi tartışılmaz… AK Parti de haftalardır bunu ve öteki başlıkları masaya yatırıyor.

Bu esnada, partide ve hükûmette ‘değişim’ talepleri de enine boyuna tartışılıyor.

Bazen bu tartışma öyle noktaya taşınıyor ki, ekonomik göstergelerin de önündeymiş gibi bir algı oluşuyor.

Buna katılmamakla birlikte, ekonomiden sonra gelen ikinci başlık olduğu konusunda hemfikirim.

Şimdi merakla beklenen, AK Parti’nin bu değişimi yapıp yapamayacağı yahut yapacaksa ne oranda sınırlı tutacağı…

Dedik ya, AK Parti özelinde bunu ilk defa tartışmıyoruz.

Geçmişte ne oranda yapıldığına baktığımızda, bugün aynı soruyu tekrar soruyor olmamız, cevap olabilir mi?

Bunun cevabını vermek için henüz erken…

Lakin yıllardır aklım yettiğince dile getirdiklerimi, bugün üzerine yeni bir şey eklemeden, eski bir yazımla tekrarlayayım.
 

Buyurun; 2017 yılında bu köşede yayınlanan makaleden bazı kesitler...

***


DAVA ADAMLARI ŞİMDİ BELLİ OLACAK
10 Ağustos 2017

Büyük liderler, yalnızdır…

Çetin imtihanları bu olsa gerek…

Ya da onları ‘gerçek’ lider yapan, bu…

***

Ama o liderlerin etrafındaki insanların da işi hiç kolay değildir hani…
 

Sadece lidere değil, ona gönül vermiş tabana karşı da sorumluluk biner sırtlarına.
 

Yapacakları en küçük hata, kabahat; lideri de bağlayacaktır… Ne vebal…

***

Hatırlar mısınız, “AK Parti’nin işi şimdi daha zor.

Artık iki sandık kurulacak.

Biri Cumhurbaşkanlığı, diğeri milletvekilliği için.

Vatandaş artık Reis’i iktidara taşımak için milletvekillerine ‘Aman zayıf düşmesin’ diye belediye başkanına da oy vermek zorunda değil.

AK Parti’yi babanızın malı, devleti çiftlik görmeyin,

Hem dava adamlığından bahsedip, hem de ihale peşinde koşmayın.

Dünyalık için ona vereceğiniz zararın vebalini düşünün” demiştim.

Cumhurbaşkanı, çok daha fazlasını söyledi.
***

Uyarılarına ‘metal yorgunluğu’ ile başlayan Erdoğan’ın şu tespitleri çok önemliydi;
Parlamenter sistemde iktidar olmak, bizim için leblebi çerezdi. Cumhurbaşkanlığı sistemini getirerek kendi çıtamızı yükselttik.

Asıl imtihanımız 2019 seçimleri. Yüzde 50 üzeri oy almanın zorluğunu referandumda gördük. Kararlıyım, teşkilatlarda kapsamlı değişiklik yapılacak.

Birinin ‘ben belediye başkanıyım, bakanım’ diye havasından geçilmiyorsa yandık. Bencillik batağında çırpınan defolu kişilerle mücadele yürütemeyiz.

Davası olmayan, bulunduğu yerde milleti kucaklamayan hiç kimse AK Parti’de yöneticilik yapamaz.

 **

“Millet, bazı milletvekillerine, yerel yöneticilere çok tepkili.

7 Haziran seçimleri, 16 Nisan referandumu bu tepkinin yansımasıydı” sözünü çok işittim.

Hatta, “Erdoğan yeni parti kursun. Nasılsa yüzde 51 oyu kendisi alıyor” yorumlarını da…

Bunlar, AK Parti’ye gönlünü koymuş, her seçimde sandığa koşup oy vermiş tabandan gelen tepkiler…

Belli ki tabandan yükselen bu sesler, Sayın Cumhurbaşkanı’na da fazlasıyla gitmiş.

Şimdi Yeni AK Parti’yi inşa etme süreci başladı.

Erdoğan, “Yorulan, zarar veren çekilsin” diyor.

Gerçek dava adamlarına düşen; “Ben” demeyi bırakıp, istifayı Genel Başkan’ın önüne koymak.

“Devam et” derlerse zaten edersin…

Denmiyorsa da cevabını almış olursun, gönül rahatlığıyla geri hizmete çekilirsin…

‘Gerçek dava adamları’ bunu yapar.

Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin kurduğu çadır gibi…

Bakalım çadıra kaç kişi girebilecek?

Yorumlar3

  • Kaan 5 ay önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Cihad 5 ay önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Nazım Karamehmet 5 ay önce Şikayet Et
    Herkes öncelikle kendini ölçmeli, tartmalı.Davaya sadakat ,hizmet ve fayda ile ölçülür.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat