“Gazze” ve “beka” dediğimizde alaya alanlara…
- GİRİŞ20.07.2025 09:18
- GÜNCELLEME20.07.2025 09:18
Noktasına, virgülüne dokunmadan, Gazze’deki soykırımın başlamasına sebep gösterilen 7 Ekim saldırılarından beş gün sonra, yani 12 Ekim 2023 tarihinde yazdığımız “Harita nasıl değişecek?” başlıklı makalemizi hatırlatacağım.
Amacım -kimsenin söyleyemediği hakikati en zor zamanda yazabilen- gazetemizin yayınlarının kıymetini göstermek ve bugün karşılaştığımız hazin tabloyu, iki yıl öncesinden önümüze koyan arkadaşlarımızın hakkını teslim etmek.
Bakın, Gazze’deki kirli tuzağı fark etmedikleri için kendi mahallemizden bile sert eleştirilere maruz kaldığımız o günlerde ne demişiz;
***
“Yaklaşık bir yıl önceydi (21 Aralık 2022)…
Gazetemizde Yılmaz Bilgen imzalı önemli bir haber yayınlandı.
Konu, Suriye ve Irak’ta yaşanan süreç ile İsrail’in genişleme planlarının nasıl örtüştüğüydü.
Ha! Bir de İran’ın, -başta Suriye olmak üzere- bölgede yaptığı kıyımın, İsrail’in işini nasıl kolaylaştırdığı!
Acaba, Suriye’de olanların, İsrail istihbaratı ve Savunma Bakanlığına yakın internet sitelerinin yayınladığı Holly David Coridor (Davut Koridoru) projesi ile ilgisi var mıydı?
Suriye’den işgal ettiği Golan Tepelerine ‘iç savaş’ bahanesiyle temelli çöken Tel Aviv’in (ve elbette arkasındaki güçlerin) bundan sonraki adımlarının neler olabileceğine dair İsrail uzmanı araştırmacı Dr. Abdullah Manaz önemli bilgiler veriyordu.
Söylediği şuydu;
“Kürdistan ifadesi, siyonistlerin arzımevut emellerinin perdesidir. Buna bazen ‘Kürt koridoru’ bile dediler. Siyonistler, bu hayallerine ulaşmak için Ermeni ve Kürtleri kullanmayı temel strateji olarak benimsedi. Hatta İsrail, bu kapsamda Ermeni ve Kürtleri ‘kayıp 12. Yahudi Kabile sizsiniz’ yalanı ile farklı boyutlara taşıdı. İşte bu sebeple ASALA ve PKK aynı hedef için çalıştı. Buna Irak, İran ve Suriye’deki Kürtçü yapıları da dâhil etmek lazım. Şu an şartların olgunlaştığını düşündükleri için harekete geçtiler. Tel Aviv’den Golan, Süveyda, Tenef, Humus, Deyr ez-Zor hattından Haseke’ye ve oradan da Irak’a inecek Yahudi şeridini hayata geçirmeyi planlıyorlar. Amerika’nın Suriye’deki askerî yapılanması tam olarak bu koridor planına göre hazırlandı ve uygulanıyor."
***
Türkiye’nin eski Suriye Askerî Ataşesi, emekli Tümgeneral Esat Arslan da “Güneyden Türkiye sınırına inme ve daha sonra Bağdat’a genleşme hesapları yapıyorlar. Suriye’nin mevcut durumunu askerî açıdan fırsat olarak görüyorlar. Hatta şu an bu şeride yerleştirilecek Yahudilerin listesini çıkarıyorlar. Dera, Tenef, El Suhne Çölü, Deyr ez-Zor, Haseke ve Fırat-Dicle nehir boyu onlar için hayati önem taşıyor. Bu hat ünlü İngiliz ajanı Lawrence’in de çok ciddi mesai harcadığı bir proje” diyor ve Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi önlenmese, projenin çok daha hızlı ilerleyeceğine dikkat çekiyordu.
Nitekim devletimizin, cevabını 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Suriye operasyonlarına başlayarak verdiğini hatırlatmak isterim.
***
Peki, İsrail, ABD eş güdümü ile tatbik etmeye çalıştığı koridordan vazgeçti mi?
Hayır, nitekim PKK terör örgütüne bir orduya yetecek kadar silah yardımı yapmaya devam ediyor. Hatta iş insansız hava araçları, helikopter vermeye kadar geldi.
Şu tesadüfe bakın ki, 1 Ekim’de Ankara’ya düzenlenen bombalı saldırının ardından Türkiye yine Suriye’deki teröristleri, yani yukarıdaki amaç için kullanılan paralı askerleri, sahiplerine ait petrol tesislerini vurdu…
Tam bir hafta sonra, 7 Ekim’de ise Hamas İsrail’i vurdu!
Üstelik en fazla saldırı beklentisi olunması gereken sembolik bir tarihte, yani Yom Kippur’un 50. yıl dönümünde.
***
Sonra öğrendik ki, meğer Mısır istihbaratı, öncesinde İsrail’i ‘büyük bir saldırı olabilir’ diye uyarmış ama kulak asmamışlar!
Hem ‘dünyanın en iyisi’ diye övülen MOSSAD uyumuş, hem de CIA gibi müttefikleri!
Hamas iki yıl boyunca bu saldırıya hazırlanmış, ne hikmetse uyanmamışlar!
Bu kadarı tesadüf olduğuna göre, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun kısa süre önce New York’taki BM Genel Kurulunda gösterdiği Filistinsiz İsrail haritası da tesadüftür herhâlde!
***
Bu kadar tesadüf birleşince, İsrail’in 11 Eylül’ü oldu.
ABD’nin 11 Eylül’ü ile çokça benzeşir biçimde!
Demir Kubbe ile örülü, ‘kuş geçirmez’ denilen sınırı 7 Ekim sabahı baktık ki paramotorlu paraşütlerle onlarca Hamaslı geçiyor.
365 kilometrekarelik Gazze’yi avuç içine alan anlı-şanlı İsrail ise ortada yok!
Sonrası, dünyaya yayılan ‘sivillerin katledildiği’ dehşet görüntüleri.
***
Büyük planlar, haklı görülen ‘mucip sebep’lerle başlar.
Öyle olacak ki, “Durun, bu tuzak!” diyenlerin sayısı azalsın.
Hamas’ın ‘yüksek güvenlikli’ sınırı paramotorlarla, duvarları motosikletlerle aşması, sonrasında dünyaya yayılan sivil katliamı görüntüleri de öyle oldu.
Bunca yıldır İsrail tarafından çocuk-kadın demeden katledilen, insanlık tarihinin belki de en ağır zulmünü gören, evlerine, köylerine keyfî olarak el konulan, hapsedilen, insanlık dışı muamelelerle katledilen mazlum Filistinli siviller, bir günde ‘meşru hedef’ yapıldı dünya kamuoyunda.
Şimdi 2,5 milyon insanın elektriksiz, susuz, gıdasız ve ilaçsız sıkışıp kaldığı Gazze’ye her gün yüzlerce füze yağıyor, dünya sesini yükseltemiyor.
Peşinden kara harekâtı gelecek, belki Gazze de İsrail tarafından tamamen işgal edilecek.
Hatta İsrail Başbakanı Netanyahu’nun yaptığı açıklamalara bakılırsa bununla da kalınmayacak, ABD’nin desteğiyle Orta Doğu’nun haritası değişecek!
Muhtemeldir ki, Suriye ve Lübnan ilk etapta yutulacak iki ülke.
Nitekim vurmaya başladılar bile.
İsrail “Bu bizim 11 Eylül’ümüz” derken ne demek istiyormuş, belli oldu mu?
***
Ortada aklın ve mantığın almadığı bir durum varsa orada durup düşünmek lazım.
Bugün Filistinlilere yapılan zulmü ve soykırımı umursamayan alçaklar, yarın aynı zulmün kapısına dayanacağını idrak edemeyen ahmaklardır.
Ancak yukarıda bahsettiğimiz soruların cevabından emin olmadığı için uyaranları ‘İsrail yanlısı’ diye yaftalamak ise ancak bu amaca hizmet edenlerin işi olur.
Müslümanlar uyanık olmak zorunda.
Bakın, olan yine Gazzeli Müslüman kardeşlerimize, yıllardır görmediği zulüm, eziyet kalmayan insanlara oldu.
Hamas’ın bir yetkilisi açıklama yapmış; “İsrail saldıracaktı, ilk yumruğu biz attık” diyor.
Peki sonuç ne oldu?
Birileri bekliyor ki, Hamas uyduruk füzeleriyle İsrail’e diz çöktürsün!
Dilerim yanılan biz oluruz.”
************
Gelelim bugüne…
Üzücü ama maalesef yanılan biz olmadık.
O günden bu yana iyi olan tek şey var ki, Türkiye’nin müttefikleri kukla Şam rejimini devirdi, Türkiye’nin ‘gerektiğinde, en son çare olarak’ İsrail’in yayılmasını ve sınırlarına ulaşmasını Suriye topraklarında kesebileceği dost bir yönetim işbaşına geldi.
Nitekim, katil İsrail yönetiminin, güneyde Dürzileri kışkırtarak, bu bölgeyi terör örgütü PKK/YPG’nin çıkmamakta direttiği bölge ile birleştirme planı, Türkiye’nin kararlı operasyon hazırlığı ve diplomasi kanallarını etkin kullanması sayesinde şimdilik akamete uğradı.
Burada, (İsrail ve İngiltere’nin bütün kurgusunu etkileyen) ABD’deki yönetim değişikliğinin de ciddi etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Şayet Trump seçimi kazanmasaydı, bugün çok daha ciddi bir çatışma riskinden söz edebilirdik.
Ukrayna savaşını başlattığında Rusya Lideri Putin ne demişti; “Bize başka çare bırakmadılar”.
Belki bugün aynı şey bizim için geçerli olacaktı, şükür ki badire şimdilik atlatıldı.
Yarın ne olacağını kimse bilemez elbet, ancak şunu da unutmamak lazım ki Türkiye son 20 yılını savaşa hazırlıkla geçirdi.
İsrail’in (ve elbet ortada görünmemeye çabalayan İngilizlerin) Kürtleri kanlı planlarına alet etme hesabını bozan Terörsüz Türkiye çabaları da bunun bir aşaması…
Rusya-Ukrayna savaşı patladığında “Kayıtsız şartsız NATO’dan yana olmalıyız” diyen sözde milliyetçi Jön Türkler, şimdi terör örgütü PKK’ya silah bıraktırılmasından da rahatsız, her gün yeni bir fitne üreterek düşmanın çanağına su taşıma peşinde!
Tıpkı İsrail’in Şam’ı vurmasından duydukları mutlulukla “Şara Suriye’yi terk etti” yalanını üreten İranlılar gibiler…
Biz bu tehditleri dile getirdiğimizde “dıj güçler”, “dış minnaklar” diye alaya alanlar da bunlar değil miydi zaten?
Şimdi milletimize söylesinler bakalım, beka tehlikesi var mıymış?
Yücel Koç / Türkiye Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol