Ya menüdesin ya masada…

.

  • GİRİŞ16.12.2021 11:01
  • GÜNCELLEME16.12.2021 11:46

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinde bir normalleşme çabası mevcut. Bakan Çavuşoğlu yaptığı açıklamada "Normalleşme adımları kapsamında karşılıklı olarak temsilciler atayacağız ve Erivan’a Türkiye üzerinden uçak seferleri başlatacağız" dedi.

Ermenistan ile normalleşme kapsamında daha önce de bazı diplomatik girişimler denenmiş, fakat başarıya ulaşmamıştı. Başarıya ulaşmadığı gibi, Azerbaycan’ın bu girişimlerden son derece rahatsızlık duyduğu o zamanlar çokça yazılıp konuşulmuştu.

Azerbaycan topraklarının beşte biri Ermeni işgalindeyken, hangi diplomatik girişim ne sonuç verebilirdi ki?

Öyle de oldu, dağ fare bile doğurmadı!

Bugün ise Ermeni işgali altındaki Azerbaycan toprakları, 44 gün süren büyük ve destansı bir askerî başarı ile sona erdirildi. Azerbaycan bu başarının üzerine ivedilikle bölgeyi askerî açıdan tahkim etmeye devam ederken, mamur edecek adımları da atmaya süratle devam ediyor. En son sekiz ay gibi çok kısa bir sürede tamamlanarak hizmete alınan Fuzuli Uluslararası Havalimanı bunun en güzel misali.

Hâl böyle olunca, Ermenistan ile normalleşme adına atılan adımlar daha öncekilerden farklı bir noktaya tekabül ediyor. Yine Mevlût Çavuşoğlu’nun ifadelerine göre, bu adımlar Azerbaycan ile sürekli olarak koordine edilerek atılıyor.

Çünkü Azerbaycan bizzat sahada son derece güçlü.

Merhum İhsan Sabri Çağlayangil’in veciz bir şekilde ortaya koyduğu "Orta Doğu'da önemli bir yemeğin davetli listesinde adınız yoksa, bir de menüye bakın. Adınız orada olabilir" tanımlaması ne kadar doğru.

Her geçen gün daha iyi anlıyoruz ki masada var olabilmenin birinci kuralı sahada güçlü olmaktan geçiyor. Aksi takdirde ne Libya konusunda yapılan Berlin Konferansında, ne de Dağlık Karabağ konusunda masada bir yerimiz olabilirdi.

Bu açıklamalarımdan diplomasiyi küçümsediğim anlamı çıkmamalı elbette, lakin neticede askerî gücün kullanımı da diplomasinin sert gücün unsurları ile devam ettirilmesinden başka bir şey değil. Ayrıca Azerbaycan’daki 30 yıllık işgalin sona erdirilmesi için ortaya konan diplomasi ve bu diplomasinin kurumsal yapısını oluşturan Minsk Grubu’nun, sorun çözülsün diye değil, sorun çözümsüz bırakılsın diye oluşturulduğuna ikna olmamış kaç kişi kalmıştır acaba?

Azerbaycan’ın ezici zaferi sonrasında Minsk Grubu eş başkanları konumunda olan Fransa ve ABD’de ortaya konulan tepkilere baktığımızda, meğerse Minsk Grubu'nun bu iki eş başkanı, alenen sorun çözülmesin diye gayret göstermişler.

2022 yılında yapılacak seçimlerinde Fransız aşırı sağının Cumhurbaşkanı adaylarından Eric Zemmour, tüm seçim kampanyasını Erivan’dan yönetecekmiş gibi bir tutum içine şimdiden girmiş vaziyette. Ağrı Dağı'na bakarak Ermen direnişi diye uydurduğu bir kavram üzerinden, Fransız aşırı sağının ve Ermeni diasporasının oylarına göz dikmiş.

Fransa’daki kampanya süreci hele bir başlasın, bakın kifayet yoksunu Macron oyuna nasıl ve hangi perdeden dâhil olacak, hep beraber izleyip göreceğiz.

Peki, Eric Zemmour’un bu faşist söylemleri neden gündeme bile gelmiyor?

Cevabı net…

Kafkasya’daki kadim Türk yurdu Ermeni işgalinden kurtarıldığı için.

Bu kadar basit.

Kafkasya’daki Türk yurdu Ermeni işgalinde kalmaya devam etseydi, bu faşist bulaşıklarının coğrafyamızda attığı her adımı konuşmaya devam ederdik.

Diyarbakır’ı mesken tutan müptezel bir Claudia Roth vardı, bilmem hatırlayan kaldı mı?

Neden unuttuk sizce?

Çünkü devlet otoritesizliğinin alan açtığı tüm şer yuvalarının köküne kibrit suyu döktük de ondan. Şimdi Roth, otuzdan fazla medeniyete beşiklik etmiş kadim şehrimiz Diyarbakır’a gelemez mi? Elbette gelebilir, ama ciğer yemeye ve Mezopotamya üzerinde kurulmuş sayısız medeniyetten ve Diyarbakırlı kardeşlerimizden ilham ve nasip almaya…

 

Ermenistan ile yol almak mümkün mü?

 

Peşinen söyleyelim, o kadar kolay değil ama sahada üstün olduğumuz için şu anda tekrar denemeye değer.

Ermenistan yönetimi yıllardan bu yana işgal ettiği toprakların bedelini sadece can kayıpları ile ödemedi, ülke insanını da fakirleştirdi.

Bunun yanında, Ermenistan’da yıllardan bu yana sürdürülen nefret söylemlerinin, önemli bir kitleyi Türk düşmanlığı noktasına taşıdığı bilinen bir hakikat. Bu kitlenin, birden fikir değiştirerek coğrafyadaki tüm Türklere muhabbet besleyeceğini varsaymak, sanırım fazla iyimserlik olur.

Şayet tüm bunlara rağmen bir kazan kazan imkânı doğacaksa, bunun en fazla istifade edeni tereddütsüz Ermenistan olacaktır. Türkiye ve Azerbaycan’ın ortaya koyduğu Kafkasya’daki altılı ekonomik ve siyasi iş birliği projesi bu açıdan son derece değerli.

Yaklaşık 330 milyon insanın yaşadığı bu altı devletin coğrafyasındaki ekonomik büyüklük ise üç trilyon $ civarında. 447 milyonluk bir nüfus ve 15 trilyon $’lık bir ekonomik büyüklüğe sahip, dünyanın en büyük siyasi ve ekonomik birlikteliği olan AB ile mukayese edildiğinde dahi göz ardı edilemeyecek bir potansiyele işaret ediyor bu rakamlar.

Lakin bu iş kaleme alındığı kadar da kolay bir husus değil.

Dünyada yeniden ortaya çıkan birçok ekonomik birlikteliğin önü dikenlerle çevrili. Keza Türkiye ve Azerbaycan’ın ortaya koyduğu ‘Kafkasya altılısı’ vizyonu da ulaşılması kolay bir hedef değil. Görüş ayrılıklarının giderilerek kısıtlı bir ticaretin bile başlatılması bu yolda büyük bir başarıdır. O yüzden başarılı olur mu şu an net bilemeyiz, ama başaracaksak bir yerden başlayabilmeliyiz...

Türkiye Gazetesi

Yorumlar1

  • Semendire 2 yıl önce Şikayet Et
    Sayin Alabarda guzel bir konuya değinmişsiniz.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat