Zor zamanlar

.

  • GİRİŞ19.12.2021 09:38
  • GÜNCELLEME19.12.2021 09:40

Malum asgari ücret bu hafta içinde açıklandı. Konu günlerdir konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor. Bu ülkede asgari ücretin azlığı ya da çokluğu maalesef ne tarafta siyasi bir pozisyon aldığınıza bağlı olarak değişmekte. Lakin ortada kimsenin küçümsememesi gereken yüzde ellilik bir artış söz konusu.

Asgari ücret kadar konuşulması gereken bir diğer konu ise yıllardır bu ülkede konuşulan asgari ücretin vergiden arındırılması konusu.

Asgari ücretin içerisindeki yüzde 15’lik gelir vergisi ve yüzde 0,75’lik damga vergisi 2022 yılında işverenden tahsil edilmeyecek. Gelir vergisi ve damga vergisinin kaldırılması kuşkusuz bütçedeki vergi gelirlerindeki düşüş açısından önemli bir miktara tekabül etmekte.

Kaldırılan 403 TL asgari geçim indirimini dikkate aldığımızda, vergi muafiyetinin devlet bütçesine etkisi kişi başına yaklaşık 320 TL olacak. 14 milyonun üzerindeki çalışan sayısı olduğu dikkate alındığında, devletin vergiden feragat ettiği aylık rakam 4,5 milyar TL, yıllık ise 54 milyar TL. Bu da 2022 yılındaki vergi gelirlerinin yaklaşık olarak yüzde 3,6’sına karşılık gelen bir miktar.

Aslında hedefin ülkemizde asgari ücret ile geçinen yaklaşık yüzde 40 civarındaki çalışanın, kademeli olarak zaman içinde yüzde 15 civarına çekilmesi olmalıdır. Bu olduğu takdirde asgari ücret ile ilgili konuların gündemdeki yeri daha az hissedilir olacaktır.

Pekiyi bu nasıl mümkün olabilir?

Kuşkusuz nitelikli insan gücü sayısını arttırarak.

Nitelikli insan gücü sayısını arttırmak dediğimiz an, dikkatlerimizi çevirmemiz gereken alanın Türkiye’de stratejik olarak belirlenen odak sektörler olduğunu belirtmemiz lazım. Türkiye bu odak sektörleri ve katma değerli üretimin arttırılması hedefine yönelik öncelikli ürün listesini zaten belirlemiş durumda. Buna göre ilaç ve medikal sanayi, kimya sanayi, gıda, içecek ve tarım, bilişim, savunma sanayi, elektronik ve yarı iletkenler, yazılım, mobilya ve turizm gibi belli başlı sektörler, odak sektörler olarak uzun zamandan bu yana desteklenmekte. Türkiye bu sektörlerde dünyadaki emsalleri ile rekabet edecek düzeyde nitelikli iş gücünü oluşturabilirse, işte o zaman asgari ücret ile çalışan yüzdelik dilimde de bir azalma yaşarız.

 

Kurdaki yükseliş

 

Kuşkusuz asgari ücret dâhil yaşamın hemen her alanı döviz kurundaki artışlardan menfi olarak etkilenmekte. 21 Kasım 2021 tarihinde yine bu köşedeki yazımı(*) şu cümleler ile tamamlamıştım ‘ülke olarak içinde olduğumuz iktisadi belirsizliğin ciddiyetini iyi anlamak ve acil bir şekilde piyasa istikrarının geri getirmek gerekiyor.’

Bu hususu ivedilikle sağlamadığımız takdirde, asgari ücret konusunda atılan son derece fedakâr adımlar şüphesiz değerini yitirecektir.

Döviz kurundaki artış, piyasada üreticiler başta olmak üzere hemen hemen tüm sektörleri tesiri altına almış vaziyette. Böylesi puslu havalarda bir de buna fırsatçılar eklendiğinde, her şey toz duman içerisinde kalıyor. Döviz kurundaki istikrar sağlandığı takdirde, kısa bir zaman içinde piyasalara dengenin geleceğini söylemek elbette çok zor değil, lakin mezkûr yazımızı kaleme aldığımızdan bu yana piyasalarda bir istikrar hâlâ sağlanabilmiş değil.

 

Kıbrıs’a dikkat…

 

Döviz kurunda yaşanan artışların en fazla tesir ettiği yerlerin başında KKTC geliyor. Ülkede İngiliz tesirinin hâlâ silinemeyen tesiri ile, yıllardan bu yana çoğu husus İngiliz sterlinine endeksli olarak devam edegeldi. Bu da şimdi Kıbrıs Türkünün yaşamını oldukça zora sokmuş vaziyette.

Ev kiralarından gıdaya ve en temel ihtiyaç malzemelerine kadar Kıbrıs’ta yaşanan bu ekonomik zorluk, Rum tarafını da arkasındaki AB’yi de hareketlendirdi.

Kıbrıs’ın yıllardan bu yana giderilmeyen birçok sorununa aslında son yirmi yıl içerisinde sayısız neşter atıldı. Fuel-oil ile çalışan elektrik çevrim santrallerinden tutun, adaya Türkiye üzerinden götürülen tatlı suya ve yollara kadar bu yatırımlar elbette Kıbrıs Türkünü bir ölçüde rahatlattı, lakin hâlâ KKTC’nin ana gelir kaynağı turizm, üniversiteler ve Türkiye’den gelen desteğe endeksli.

İşte böyle bir ortamda, çok sayıda Türk gencinin Rum tarafına çalışmak maksadı ile geçiş yapmaya başladığına dair haberler gelmekte. Elbette Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden (GKRY) pasaport almak ve GKRY vatandaşlığına geçmek şartı ile.

Kıbrıslı gazeteci Sabahattin İsmail, Rum yönetimin 8.000 Türk’e GKRY’de iş imkânı oluşturma maksatlı bir stratejik plan hazırladığını ve bu planın da doğal olarak KKTC’nin ortaya koyduğu dirençli siyaseti minimize etmek için kullanacağını duyuruyor.

 

Unutmayalım, unutturmayalım

 

Ortodoks kilisesi ve Yunan hükûmetlerince, yıllarca Arnavutluk ve Gürcistan’da Rum olduğuna inandırdıkları kitlelere hovardaca para akıtan iflah olmaz aklın, Kıbrıs’ta Enosis’ten ve de yeminli Müslüman Türk düşmanlığından vazgeçmeyeceğini aklımızın bir kenarında tutalım derim.

EOKA namlı terör örgütünün heykelini Atina’ya, elebaşı Grivas’ın heykelini ise bulduğu her yere diken bu kindar akıl hâlâ diriyken, İstanbul’un sokaklarına ‘Zulüm 1453’te başladı’ diye yazılar yazıldığını unutmayalım.

Arif Nihat Asya’nın ‘Bize bir nazar oldu’ şiirinin dizelerinde dile getirdiği gibi ‘bize ne olduysa hep azar azar oldu.’

Türkiye gazetesi

Yorumlar1

  • NCT 2 yıl önce Şikayet Et
    Ağzına, yüreğine, kalemine sağlık...
    Cevapla Toplam 10 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat