İddiasından vurulanların dünyası

.

  • GİRİŞ18.08.2022 11:47
  • GÜNCELLEME18.08.2022 14:57


Türkiye’nin uzunca bir zamandan bu yana temas içerisinde olduğu Suriye istihbaratından sonra Dışişleri Bakanları düzeyinde de bir temas sağlandığının açıklanması Türkiye’deki siyasi gündemi hareketlendirmeye yetti.
 
Sınırın öte yakasında buldukları birkaç çapulcuya Türk milletini kışkırtacak provokasyonlar tertiplettiler. Görüntüleri izlediğinizde sanırsınız ki sınırın ötesinde yaşayan milyonlarca Suriyeli bu şekilde düşünüyor.
Birkaç yüz kişiden oluşan bu beşinci kol unsurlarının kabul edilemez bayrak yakma eylemleri elbette cezasız kalmadı.
 
Gelelim asıl konumuza...
 
Esad ile diplomatik bir ilişki kurulmalı mı?
Esad ile girilecek bir ilişki Suriye sorununun çözümüne katkı sunar mı?
Yaklaşık beş yıldan bu yana her platformda Esad ile tereddütsüz görüşülebileceğini fakat Esad’ın burada ne kadar irade sahibi olduğunun bilinmesinin elzem olduğunu dile getirdim.
Bugün de aynı noktadayım.
 
Rusya ve İran ile koordine edilmeksizin sahada bağımsız bir siyaset uygulayabilen bir Esad varmış gibi düşünmek bizi günün sonunda yine aynı çıkmaz sokağa getirir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiği Soçi ziyareti sonrası hız kazanan Esad ile görüşme konusu, anlaşılan o ki Rusya’nın Esad üzerinde uyguladığı bir tazyikin de sonucu. Bu tazyik İran ayağı olmaksızın ne kadar bir sonuç üretecek önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
 
Asıl sorun demografi değişimi
 
Suriye’de bugün gelinen noktada önemli bir demografik değişim hayata geçirilmiştir.
Milyonlarca Suriyelinin yaşadığı ‘Sünni-Arap karakterli’ Halep şehrinin sokak ve caddelerinin isimleri Humeyni ve Kasım Süleymani’nin isimleri ve posterleri ile donatılmış vaziyette. Şehrin sakinleri artık Araplar ve Türkmenler değil, dünyanın birçok noktasından mezhep temelli olarak buraya taşınmış Afganlar, Tacikler, Hazaralar...
Bu demografi değişimi sadece İran eli ile ve İran lehine oluşturulmadı.
Sınırlarımız boyunca ABD güdümündeki PKK-YPG marifeti ile de oluşturuldu ve PKK gibi düşünmeyen Kürtler de Suriye topraklarından sürgün edildi.
 
Şimdi Esad ile görüşerek Halep başta olmak üzere bu bölgelerden sürgün edilmiş Suriyelileri Halep ve civarına döndürmek kolay bir iş değil.
Esad’ın bu türden bir siyasete evet dememesi için onlarca sebep, evet demesi için ise tek bir sebep dahi ortada yok.
Baba Hafız Esad dahil en ufak bir muhalif hareketin katliamlar ile bastırıldığı bir paradigma üzerine doğup büyümüş, babasının 1982 yılında yaptığı Hama katliamının çok daha fazlasını yapmış bir Esad kendisine muhalif olan gruplar ile neden uzlaşsın ya da onların tekrar Suriye’ye dönmesine yeşil ışık yaksın ki?
Kaldı ki bu konuya Esad ve çevresi Rusya’nın da tazyiki ile rıza gösterse dahi İran’ın bu konuya rıza gösterme ihtimali var mıdır?
 
Daha geçtiğimiz haftalarda Tahran’da gerçekleştirilen üçlü zirvenin yapıldığı saatlerde İran’ın dinî otoritesi olan Hamaney, Türkiye’nin muhtemel harekâtını "askerî bir saldırı" diye nitelendiriyordu. Hamaney, muhtemel bir harekâtın Suriye ve Türkiye’ye zarar vereceğini iddia ederek, bu harekâttan teröristlerin fayda sağlayacağı gibi artık inandırıcılığını yitirmiş köhne İran ezberlerini havaya savuruyordu.
Ayrıca Esad, PKK/PYD ile ortak bir mücadele kararı alarak Türkiye’nin sınırlarında oluşan terör koridoruna karşı mücadele etmek ister mi?
 
Daha dün Suriye tarafından yapılan saldırı sonucunda bir kahramanımızı şehit verdik.
Saldırının yapıldığı noktaya yapılan karşı saldırı sonucu PYD unsurları ile birçok rejim unsurunun da öldürülenler arasında olduğu haberleri yapılıyor.
 
Suriye’de Türkiye söz konusu olduğunda, İranlı grupların, Esad’ın ve YPG’nin nasıl birlikte hareket ettiğine birçok kez şahitlik etmedik mi?
 
Peki o zaman ne olacak?
 
Elbette tüm bunlara rağmen Türkiye Esad ile görüşmeli ve çok kısa bir faaliyet takvimi içerisinde Suriyeli sığınmacıların Suriye’ye dönüşü ve sınırın terör unsurlarından arındırılması konusunda adımlar atmaya Esad’ı icbar etmeli.
Hep birlikte görülecektir ki hem İran hem de Esad buna yanaşmayacak ve farklı provokasyonlar ile bu faaliyet takviminin işlemesinin önüne geçmek isteyeceklerdir. Böyle bir durumda da daha önce kaleme aldığım yazılarımda tekrar ettiğim üzere, hükûmetin önümüzdeki süreçlerde Suriye’de elini daha seri tutması ve oyalama taktiklerine fırsat vermeksizin buradaki güvenlikli koridoru tamamlaması gerekmektedir.
 
Esad 2023 seçim sonuçlarına odaklanmış durumda
 
Esad’ın çevresinden sızanlardan anladığımız, Esad ve İran’ın da umudu 2023 seçimleri.
Yani anahtar teslim Türkiye projesi sadece Batı’nın değil, aynı zamanda Esad’ın da İran’ın da umudu.
Emelleri gerçekleşirse Suriye’deki sözde çözümün anahtarını da belki bizzat Davutoğlu eli ile Esad’a teslim ederler, zira herkesin iddialarından vurulduğu bir dünyada yaşıyoruz.

TÜRKİYE GAZETESİ
 

Yorumlar1

  • Semendire 1 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Alabarda çok güzel ifade etmişsiniz dilinize sağlık.
    Cevapla Toplam 11 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat