Bırakalım da memleketi keçi çobanları mı yönetsin?

  • GİRİŞ28.08.2022 09:29
  • GÜNCELLEME28.08.2022 09:29


Ağustos ayı Türk tarihinde zaferler ve seferler ayıdır ama şu hâle bakın ki kendini bilmez bir şarkıcının peşine takıldık zaferler ayını konuşmak yerine neleri konuşuyoruz.
 
Diğer yandan da Türk medyası altılı masanın ortak bir adayı olacak mı olmayacak mı ya da Meral Akşener hangi hamleyi yaptı ve buna Kemal Kılıçdaroğlu hangi hamle ile karşılık verdi tartışmaları üzerine zaman geçirmeye devam ediyor.
Ülke seçime gidiyor, siyaset sıcak, elbette alıcısı da varsa konuşulur, yazılır ve çizilir.
 
Peki bugün konuşulan ötekileştirmenin, değersiz görmenin yeni bir mevhum olmadığını Selçuklu ve Sultan Alparslan üzerinden konuşsak ve Alparslan’dan Erdoğan’a uzanan çizgide bu marazlı ruh hâlinin hep var olduğunu söylesek abartmış olur muyuz?
Evet, sanırım oluruz zira kültürel iktidar ihdas edildiğinde bu marazi durum ortadan kalkıyor, yozlaşma başladığında tekrar zuhur ediyor.
 
Gazneliler, Nişabur Kadısı ve Tuğrul ile Çağrı Beyler
 
1040 yılındaki Dandanakan Harbi sonrası Nişabur Kadısı ile ilişkisi iyi olan Tuğrul Bey bir araya gelirler. Aslında Nişabur 1038 yılında bugün Türkmenistan-İran-Afganistan sınırında bulunan, Merv’in güneyindeki Serahs mevkiinde Selçuklunun Gazneli ordusunu büyük bir yenilgiye uğratması sonucunda ele geçmişti ve daha Dandanakan’a iki yıl vardı.
 
Nişabur o tarihlerde Horasan’ın en büyük şehri ve idari merkezi idi bu yüzden son derece büyük bir önem ihtiva ediyordu. Herkes şehirde korku ve endişe içinde beklerken halkın gönlünü kazanması gerektiğine inanan Tuğrul bey Nişabur Kadısı ile Divan-ı Mezalimde yaptığı istişareler ile şehri selamet içinde teslim aldı.
 
Keçi çobanları nasıl memleket yönetebilir?
 
Rivayet odur ki bu esnada Nişabur Kadısı Said, Tuğrul Bey’e Gazneli Devleti gibi yerleşik bir devlet ortadan kaldırılırsa siz bir keçi çobanı olarak nasıl bu coğrafyayı yöneteceksiniz anlamına gelen sualler tevcih eder.
 
Tuğrul Bey ve arkasından gelen Sultan Alparslan ve Melikşah öylesine güçlü kültürel iktidar adımları atarlar ki hiçbir şey Nişabur kadısı Said’in dediği gibi olmaz. Tuğrul Bey evvela başkenti Nişabur’dan Rey şehrine taşır ve Selçuklular bir yandan imar işleri ile ilgilenirken, diğer yandan Abbasi Halifesi Kaim Bî Emrillah’ı Büveyhoğullarının tasallutundan kurtararak stratejik siyasi ve askerî hamleler yapar.
 
Heyhat, tam dokuz asır sonrasında Dandanakan Zaferi sonucunda Türk toprağı yapılmış Erciş, Muradiye ve Özalp’teki günlerim aklıma geliyor. 1990’lı yılların sonunda görev yaptığım Erciş’te ne şahsım ne etrafımdaki arkadaşlarım ne de Erciş erkânı içinden, Muradiye ve Özalp dâhil o coğrafyanın Tuğrul Bey’in fethi ile 1040’ta vatan toprağı yapıldığını bilen kaç kişi vardı acaba?
 
Toplum o tarihlerde Edirne’den Ardahan’a, yedisinden yetmişine medyasıyla, gündelik yaşamı ile terör ve 28 Şubat sürecinin ülke enerjisini boşa çıkaran gündemi ile kuvvet ve enerjisini heba ediyordu. İşte bu yüzden son yıllarda Anadolu kilidinin Türklere açılışının bu millete yakışır biçimde kutlamalar ile anılması ehemmiyeti ölçülür biçilir şeyler değildir.
Dönelim konumuza, Tuğrul ve Çağrı Bey ile başlayan ferasetli yönetim, Sasani ve Gazneli devlet geleneğini bilen kim varsa devlette kritik noktalara taşırlar ve dönemin en büyük belası Haşhaşilere ve coğrafyadaki itikadi fitneye karşı Nizamiye Medreselerini ihdas ederler. Bundan dolayıdır ki hem Sultan Alparslan’ın kudretli ve bilge veziri Nizamülmülk hem de birçok Selçuklu devlet görevlisi Haşhaşilerce katledilir.
 
Nizamiye Medreseleri kuşkusuz o coğrafyanın ebedi vatan toprağı olmasında çok büyük vazifeler ifa etmişlerdir. Bugün kültürel iktidar ihdas edilemediği için mikrofonu alanın, sosyal medyada klavyeyi eline geçirenin hakaret edip ötekileştirdiği bir toplum olarak yolumuza devam ediyoruz.
 
81 vilayetimizdeki yüzlerce üniversite ve on binlerce kadrolu akademisyen bu topraklarda Nizamiye Medreseleri ve o medreselerdeki âlimler kadar bir tesir oluşturmuyorsa işimiz hakikaten oldukça zor.
 
Sadece mezkûr şarkıcı mı bizim derdimiz?
 
Birçokları şimdilerde ısrarla Nişabur Kadısı Said gibi Erdoğan’a ‘Sen Rizeli bir kaptanın İmam Hatipli oğlusun, nasıl olur da memleketi sen ve senin gibiler yönetir’ minvalindeki açıklamalar ile saldırmaya devam ediyorlar.
Bakın Edremit’teki festivalde konuşulanlara.
 
Hatta yetkililer yetinmesinler de bir araştırsınlar, kimler Edremit’teki bu lağımı patlamış organizasyona destek olmuş, kimler kudurmuşçasına millet iradesine saldıranlar ile yan yana gelip konuşmalar yapmış?
 
Yine de karamsar olmayalım, bu içi boş öz güvenin sahiplerine verilecek en güzel cevap bugün Malazgirt ovasından ve Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Galip et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın’ diyerek kalemiyle dua ettiği Afyon-Kocatepe’den geliyor.
Kalın sağlıcakla.
Türkiye gazetesi
 

Yorumlar4

  • mehmet taşatan 1 yıl önce Şikayet Et
    Dönmek yok yola devam reisle 23te devam inşaallah .selâmlarımla
    Cevapla
  • Karadeniz. 1 yıl önce Şikayet Et
    Mükemmel bir yazı olmuş.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Ahmet 1 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık, ölümüne Reisleyiz her daim, La galibe illallah el hükmü lillah, Allah tan başka sultan yoktur, O ne derse o olur....
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Misafir 1 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel kaleminize sağlık
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat