Rakı parası

  • GİRİŞ14.08.2013 09:14
  • GÜNCELLEME14.08.2013 09:14

“GEL DE İÇME…”

İçmeyip de ne yapacaklar, söyler misiniz ne yapacaklar? Başka çareleri mi var sanıyorsunuz…

Dünya hayatının bin bir türlü zorluğu, sıkıntısı, meşakkati, vahşi rekabeti, ruhun beden hapsinde inlemesi, anlamsızlığın girdapları, güvendiğin dağlara hep kar yağması…

Kaderin cilveleri, ölümler, hastalıklar, yaşlanmalar, adaletsizlikler, ihanetler, aldatmalar

Bitimsiz arzular, hayal kırıklıkları, işten atılmalar, hayırsız evlatlar, düşünceler ve eylemler arasındaki uçurumlar, sonu anlamsızlığa varan janjanlı başarılar, can sıkıntıları, vicdanın canhıraş çığlıkları karşısında neye tutunacaklar?

Allah yokmuşçasına yaşanan bir hayatın derin acılarına neyle tahammül edecekler?

Sürekli her şeyi sorgulayan, susturulamayan bir vicdana…

İşkence aletine dönüşen bir akla, her daim ölümü ve geçiciliği hatırlatan ince duygulara…

Onları bir süreliğine de olsa susturup kendini unutuşun koynuna bırakmaktan başka neyle, nasıl karşı koyacaklar?

Alnınızı ulvi bir huzurla koyduğunuz şefkatli bir seccadeniz, bir söyleşiye tutuştuğunuz merhametli bir Rabbiniz, manevi sığınaklarınız yoksa…

Kainatın sinesinde çınlayan ilahi müziği duyan bir kulağınız, teselli pınarı bir kader telakkiniz, gerçek adaleti beklediğiniz bir öte âleminiz yoksa…

İki cihanlı değil tek dünyalı iseniz ve o biricik dünya elinizden her an kayıp gidiyorsa…

Kendileriyle cennet kokusunu aldığınız ‘ihvan'ınız, gök sofrasının sonsuz nimetleri, size sükunet sunan bir tevekkül anlayışınız yoksa…

En dar durumda ‘bu da geçer yahu'nuz, ‘Mevla görelim neyler'iniz, ‘Allah'ın rahmetinden ümit kesilmeziniz' yoksa…

Ya da varla yok arasıysa, dudaktan kalbe inmemişse, öylesine bir ezberden öteye anlam derinliği yoksa…

İlahi neşvenin insanı kendinden geçiren imkanları, ilmin ve irfanın incelikli derin hazları kısmetinizde yoksa ya içeceksiniz, ya hedonist olacaksınız, ya delireceksiniz ya da hayatınıza son vereceksiniz…

İçenlerin çoğu, delirmemek ve canlarına kıymamak için içerek ve kendinden geçerek zevkleniyorlar…

(Seni anlıyorum Ahmet Ümit, "Rakıyı çıkarsan şu hayattan, ne sohbetin tadı kalır, ne dostluğun, ne akşamın, ne dolunayın, ne şarkının, ne aşkın...” diye ciklemişsin, inan seni anlıyorum. Başka çaren yok, içeceksin…

Fakat tüm kalbimle itiraf ediyorum ki ben senin durumunda olsaydım, yüksek ihtimal Stefan Zweig'ın yolunu seçerdim… Sadece anasonlu berbat bir suyla tatlanan sefil bir hayatın yüzüne tükürür ve çeker giderdim…) 

RAKI ŞİŞESİNDE ÇAĞDAŞ BALIK…

Son dönemlerin moda tabiriyle empati kurmalıyız, bu ‘rakı ahalisi'ni cidden anlamalıyız. Bir tek rakılarının ellerinde kaldığını düşünüp aşırı alıngan, havadan nem kapan bir ruh haline bürünüyor olabilirler…

Bu meselenin fanatikliğini, militanlığını yapanlara, her şeyi bir saldırı malzemesine dönüştürenlere bir bakın…

Yıllarca Atatürk'ün rakı sofralarıyla övünüp rakı içmeyi, baklava desen kazak giymeyi, tayyör ve şapkayı, arabasının camına K. Atatürk çıkarması yapıştırmayı çağdaş kimlik alameti saymış olanları çoktur ve çoğu aramızdadır…

DİN-LE-YE-CEK-SİN!

Sanki Bülent Arınç ve memleket ahalisi istisnasız, mutlaka o bildik, o ilkokuldan beri beynimize kazınmış mutantan teraneyi dinlemek zorunda… Sanki biz dinlemek zorundayız bunca yıldır. Hâlâ, sürekli, daima…

Niye?

-E çünkü, atamızın sevdiği şarkılar ve türküler…

Ama neden?

-Atamızın izinde böyle yürünür…

Lakin niçin?

-Bu türkü ve şarkıları sevip dinlemeyen Türk'ü sevmez ve anlamaz…

Türk'ü, türküyü sevmeyi ve anlamayı senin tarzında yapmaya mahkum ve mecbur muyuz? Üstelik, hadi üzümü seviyoruz diyelim, üzümü sevmek çöpünü de yemeyi gerektirir mi?

-……!!!!!

Acaba atanız rakı sofrasında berbat şeyler de dinlemiş olamaz mı?  Onun zevki tanrısal tartışmasız bir zevk midir?

-……..!!!!!!!!!

Vay efendim ‘bilinçaltındaki Atatürk düşmanlığı böylece açığa çıktı?” Böyle buyurmuş CHP'nin gülü Muharrem İnce.  

Soru şu: Bilinçaltındaki düşmanlığa bile tahammül edemeyen senin bilinçaltındaki tapınmacı düşmanlığa ne diyeceğiz?

SON SÖZ YERİNE…

Neyse, böylesi bir konuya daha fazla kelime sarfiyatı yapmadan sözü birkaç nükte ile bitirelim:

Koyuna rakı içirmişler kurdun evini sormuş…

Fare kafayı bir güzel çekip çakırkeyf olunca yumruğunu masaya vurmuş ve naralar atmaya başlamış: - Heeyt ulan o kedi buraya geleceek…

Yusuf Özkan Özburun- Haber 7

ozkanozburun@hotmail.com

Yorumlar1

  • turgut1 10 yıl önce Şikayet Et
    rakı şişede durduğu gibi duruyor mu?. yakın bir zamanda bir haber okudum..iki yaşlı arkadaş parkta içmişler ve sonra dövüşmeye başlamışlar,ordan geçen bir genç susun döğüşmeyin desede ihtiyarlar sözle döğüşe devam ediyormuş.sonra bu genç bu iki ihtiyara yenmi yemen mi??allah ne verdiyse girişmiş..biri ağır yaralı öbürüde mevta olmuş..döven kişide önceden uyuşturucu ile alakalı yatmış çıkmış vukuatlı biriymiş...yani alkol aldım sallanıyorum diyor ya biri..alkol alırsan sallanırsın abi,bu bazen şaban filminde ki gibi kendini ipe çekersin ve sallanırsın..abi bi içtim,bi içtim ki sorma,sonra gavurlara saldırdım beni durduruna aşk olsun ve o savaşın kaderini değiştirdim,düşman peren peren oldu...he abi bende sınava girerken içtim yüz soruyu yüz saniyede bitirdim,ayık olsam hiç bir soruya cevap veremezdim ama içtim ve okul birincisi oldum..abi ben marangozum bir içtim kapı pencere günde 150 taneye banamısın demiyorum..yk ble bşy
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat