Aynalar galerisi

  • GİRİŞ26.09.2013 09:19
  • GÜNCELLEME26.09.2013 09:19

Mekanın etinden, budundan, bizzat nesnesinden huzur ve sükun ummanın bizi sükut-u hayale uğratacağını söylüyorum…

Şarkıda, ‘Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan' diye dile gelen arzunun boşlukta kalmasının mukadder olduğunu, huzurun yanımızda, bizimle birlikte gelen ve mekanın değişik görüntüleri içinde dillenen bir hâl olduğunu ısrarla vurguluyorum.

Yani huzur dediğin doğrudan doğruya manavdan domates alınır gibi gidip de Kalamış'tan alınacak bir meta değildir.

Huzur ve sekine, yer'den değil bizzat semadan indirilen bir mahiyete sahiptir bu fakire göre. Çünkü yeri konuşturan, anlamlandıran, dönüştüren ya da karartan bizzat bizim ‘bakış' ve ‘niyet'imizdir.

İçimizin sesi, kalbimizin rengi, zihnimizin revnakı mekanın yüzünde cilvelenir.

Mekana baktığımızda kendimize bakıyoruz.

İşte tam da bundan dolayı içinin dizaynını ihmal etmek, ona gözünü yummak için cümle mekanı gezmek, sağa sola daim surette kaçmak, yer değiştirmekle huzur bulacağını sanmak yanılgıların en vahimidir.

Mekanı ‘kün' emrine mazhar olan her yer, her şey diye anlamlandırmak yerinde olur sanırım. Yani insan ruhunun, kalbinin ve hayalinin dışında, zamanı ve tüm varlıkları içine alan bir kap gibi anlaşılacak bir mekandan bahsedemeyiz.

Mekan ve zaman, insanda gömülüdür.

İnsanı kainattan çekip aldığınız zaman mekan da zaman da muallakta kalır, adeta varlığının köklerini kaybeder. Çünkü ancak insanladır ki mekan ve zaman, buhar gibi belli belirsiz bir hâlden katı, şekilli ve belirgin hâle gelir.

Tıpkı güneşin yedi renginin vitraydan geçerek belirginleşmesi gibi. İşte yaradılışın zaman ve mekan biçiminde tezahürü ‘insan vitrayı' sayesinde olmaktadır desek yeridir.

Düşündüm ki, kainatın incisi, Allah'ın gözdesi, Rabbin en güzel kıvamda yarattım dediği, Suret-i Rahman'a sahip insan, kalbi ayine-i Samed olan insan, şu alemde adeta bir Hz. Yusuf mesabesindedir.

İnsana nisbetle mekan ve zaman da Hz. Yusuf'a hediye edilen bir ayna konumundadır.

İnsan bu aynaya baksın da kendi yüzünde tecelli eden Yaratıcısının suretini seyretsin, tefekkür etsin, temaşa etsin, teşekkür etsin. O aynada kendi mahiyetini fark etsin, mahiyetini genişletsin.

Hz. Yusuf'a verilecek en anlamlı hediye bir ayna olabilirdi. Baktıkça kendini görsün, kendini bilsin, kendinde yansıyanı görsün, Züleyha'ya ersin, Yakub'a varsın.

Yusuf kendini bulur bulmasına da, ya Kenan nicedir, nerededir? Asıl müşkil budur desem ne dersiniz?   

Yusuf  Özkan Özburun- Haber 7

ozkanozburun@hotmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat