Heybeliada Sanatoryumu ve Ayşe hemşirenin gözyaşı!

  • GİRİŞ10.09.2020 10:49
  • GÜNCELLEME10.09.2020 10:49

“Heybeliada Sanatoryumu”nun, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildiğinin ortaya çıkması, yeni bir tartışmanın fitilini ateşlemiş oldu.

“Laikçi azınlık”, 1924 yılında bir Rum vatandaşa ait binaya, Atatürk’ün emri ile kurulan ve 2005 yılında, yeterince hasta gelmediği gerekçesiyle kapatılan hastanenin, “İslami Eğitim Merkezi” yapılacak olmasından fena halde rahatsız.

Atatürk’ün kurduğu partinin, Atatürk’ün kurduğu bankaya “ortak” olmasından rahatsızlık duymayan Kemalistler ise Atatürk’ün kurduğu hastanenin, Atatürk’ün kurduğu Diyanet’e devredilmesinden şekvacılar.

*

Esasında bu konu ilk kez 2018 yılında, HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a, “Heybeliada’da bulunan Çam Limanı ve Sanatoryumun Diyanet Vakfı’na devredileceği doğru mudur?” sorusuyla gündeme gelmişti. CHP’li Umut Oran’ın, CİMER’den aldığı “cevap”la, tartışma bir kez daha başlamış oldu.

Öncelikle ifade etmeliyim ki,

“Şehir Hastaneleri”ni “israf” olarak gören Kemalistlerin, kapatıldıktan sonra dört yangın geçirmiş atıl vaziyetteki bir binanın, 15 yıl sonra yeniden “pandemi hastanesi”ne çevrilmesini istemeleri yüzsüzlüğün dik alasıdır.

Ayrıca, Ekrem İmamoğlu’nun ulaşıma yaptığı yüzde 35 zamla ve Adalar’da ikamet etmeyen İstanbulluların Adalar’a gitmelerinin önüne geçmek için başlattığı “adakart” uygulamasıyla ücreti iki katına çıkarması, orası yeniden hastane yapılsa bile ulaşım artık daha da maliyetli hale gelmiş durumda. 

*

Bu durumun farkında olan Canan Kaftancıoğlu, tıpkı geçmişte aynı çağrıyı yapan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy gibi, hastane binasının “sosyal tesis” yapılmasına yönelik “sinsi” bir öneride bulundu.

“Sinsi” dedim çünkü mülkiyeti hazineye ait olan bir binayı ve 85 dönümlük arazisini ele geçirmenin en zahmetsiz yolu, orayı “sosyal tesis” yapmaktan geçer.

Zira Fener Rum Patriği Bartholomeos da Heybeliada Ruhban Okulu’nun hemen yanındaki sanatoryuma ve 85 dönümlük arazisine, Ruhban okulunun açılmasının ardından yurtdışından gelecek öğrenci ve öğretim üyeleri için “sosyal tesis” yapmak amacıyla talip olmuştu.

Bugün Diyanet’e devredildiği için hop oturup hop kalkanlar ise, Patriğin bu talebine “gık”larını dahi çıkarmamışlardı.

*

Peki?

Kemalistlerin “Atatürk’ün hatırası ve İsmet İnönü’nün orada tedavi görmesi” nedeniyle kutsadığı, Fener Rum Patriği’nin ise “papaz” yetiştirmek için “sosyal tesis” kılıfıyla talip olduğu “Heybeliada Sanatoryumu”nun, biz mütedeyyin insanlar için ne ifade ettiğinden haberiniz var mı?

Muhtemelen yoktur.

O halde, hazine tapusunda “Şehzade Mehmet Vakfiyeli” olarak geçen Heybeliada Sanatoryumu’na ait yakın tarihi kısaca hatırlayalım…

1994 yılında, verem hastası bir kadının, sırf “çarşaflı” olduğu için kovulduğu Heybeliada Sanatoryumu’nun Başhekimi Bülent Arman, ilk bakışta “hastane bünyesinde bulunan eczaneyi yıktırarak orayı mescide çevirecek” kadar inançlara saygılı bir profil çiziyordu.

Fakat başhekimin amacı başkaydı!

Eczaneden bozma mescidle, kimlerin “dindar” olduğunu kolaylıkla tespit edip, üzerlerinde baskı kuruyordu.

1995 yılının Şubat ayında, “laikliğe bağlı” olarak nitelendirdiği hastane personeli ile bir toplantı tertip eden Arman, “dinci” personele karşı imza kampanyası düzenledi. 

Bu kampanyaya katılmaktan çekinen personele de;

“Bugün korkarsanız yarın başa çıkamazsınız. Siz imza toplayın, bunları istemiyoruz deyin, gerisini bana bırakın. Onları göndermesini bilirim” diyerek bir de onları cesaretlendirdi.

Peki, bu toplantıdan sonra n’oldu dersiniz?

Başhekimin sözlerinden cesaret alan “Başhemşire Vekili Neriman Yıldırım”, hastanede çalışan başörtülü hemşirelerden “Ayşe Tanrıkulu”nu tekme tokat dövdü…

Tüm bu “sinsi”liği organize eden Başhekim Bülent Arman ise yaşanan hadiseler üzerine; 

“Beni mücadelemden vazgeçiremezsiniz. Hastanemi, tekkeye dönüştürmem!” diyerek meydan okudu.

Evet!..

“Heybeliada Sanatoryumu”nun, “Diyanet İşleri Başkanlığı”na devredilmesi için bugün kopartılan kuru gürültünün ardında, geçmişte olduğu gibi hastane binasının “tekke” yani “İslami Eğitim Merkezi” yapılmasını engelleme çabası var.

O yüzden, Diyanet İşleri Başkanlığı uyanık olmalı, bu “sinsi” oyunlara kanmamalı.

Kendisine emanet edilen hastane binasını ve araziyi “iade etmeye hazırız” demek yerine, orayı “İslam Alimi yetiştiren” bir mekana çevirerek, başörtülü olduğu için dayak yiyen Ayşe hemşirenin akan gözyaşının hesabını sormalıdır!

YENİ AKİT GAZETESİ

Yorumlar1

  • Salim 5 yıl önce Şikayet Et
    PKKLI kâfirler ve YOLDAŞLARI bağnaz kemalistlere karşı müslümanlar omuz omuza birlikte hareket etmeli...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat