'Tanrı yardımcımız olsun'

  • GİRİŞ25.02.2021 11:33
  • GÜNCELLEME25.02.2021 11:36

14 Mayıs 1997’de, 200 bin güvenlik görevlisiyle, Kuzey Irak’taki PKK’nın kamplarına yönelik başlatılan “Çekiç Harekâtı” tam 39 gün sürmüştü. 99 şehit verdiğimiz o harekâtta günlük ortalama 68 terörist öldürülmüştü. İrticayı PKK’dan daha tehlikeli gören 28 Şubatçı TSK komuta kademesi, harekâtla ilgili; “Gara Dağı ele geçirilerek, planlanan askeri hedeflere ulaşılmıştır” açıklamasını yapmıştı.

O harekâtta, 2 bin 601 teröristin öldürülüp öldürülmediğini bilmem ama Gara’nın ele geçirilemediği ortada… Öyle olsaydı, geçtiğimiz haftaki operasyona gerek kalmazdı.

1997’deki operasyon sırasında muvazzaf olan bazı emekli paşalar, PKK’nın “girilemez”, “ulaşılamaz” denilerek güvenli alan saydıkları Gara’daki mağaraya girilip 48 teröristin imha edildiği son operasyonu “başarısız” ilan ettiler.

Nedeni de “izmaritleri bile yere atmıyorlar” denilerek, mütareke basını tarafından şirin gösterilen PKK’lıların, henüz operasyonun başında rehin tuttukları 13 kardeşimizi kalleşçe infaz etmeleri…

Aslında onlar da biliyor, şimdiki TSK’nın çok daha başarılı olduğunu.

Kandil’den yükselen çığlıkları, PKK’lıların ağlamalarını onlar da duyuyor.

Sahi!

PKK elebaşı Apo onların zamanında paketlenmişti, değil mi?!

Böyle bakınca da onlar daha başarılı sanki.

Zaten Sözcü gazetesi de öyle yazmış önceki gün.

“İşte Devlet Aklı” diye manşet atarak “operasyon dediğin böyle olur” demeye getirmiş.

İsterseniz önce, CHP’li Tuncay Özkan’ın, Öcalan’ın yakalanışının 1. yılında yazdığı yazısını okuyalım, sonra kim daha başarılıymış birlikte karar verelim… 

Özetle;

“4 Şubat 1999 akşamı, CIA’nın Ankara temsilcisi randevusuna tam saatinde geldi. 

Amerikalı casus, MİT Müsteşarına, Apo’nun ortak bir operasyonla yakalanmasını öneriyordu.

ABD’nin şartı açıktı:

Operasyon birlikte gerçekleştirilecek. Öcalan, adil yargılanacak ve öldürülmeyecekti.

5 Şubat’ta, Cavit Çağlar’a ait jet, 200 bin dolara kiralandı.

Uçak, 10 Şubat’ta Öcalan’ı almakla görevlendirilen ekiple birlikte Türkiye’den Uganda’ya doğru havalandı. Yedi kişilik ekip Uganda’da uçaktan hiç çıkmadı. 

15 Şubat Pazartesi günü Nairobi’de geçirildi. Akşam 19.20’de havaalanının özel tel kapıları açıldı ve Öcalan’ı getiren otomobil, uçağın yanına kadar geldi.

Öcalan, gayet rahat ve neşeli bir biçimde elindeki çantasıyla uçağa doğru yöneldi. 

Kapıda duran uzun boylu, sarışın, yeşil gözlü Türk görevliyi hafif bir gülümsemeyle selamladı. Rahat bir biçimde uçaktan içeriye girdi. Öcalan’ın içeriye girmesiyle, görevlilerin Öcalan’ın üzerine atlamaları bir oldu. Öcalan bir anda, bir eşya gibi özel bir bant ile paketlendi. Elleri, ağzı ve gözleri anında bantlandı.”

*

CHP’li Özkan uzun uzadıya yazmış ama yazının özeti böyle…

Sözcü bunlardan bahsetmeyip, Ecevit’in konuşmasıyla tamamlamış haberini..

Zira detaylara girse “Devlet Aklı” dediği o operasyonun aslında CIA tarafından kurgulandığı ortaya çıkacaktı.

Zaten dönemin Başbakanı Bülent Ecevit de daha sonra;

“Bunu ben de hâlâ anlamaya çalışıyorum.” (13 Eylül 2004, Radikal) 

“Bize niye Apo’yu verdiler onu hâlâ ben de bilemiyorum.” (13 Nisan 2005, Sabah) diyerek, Apo’yu ABD’nin verdiğini itiraf etmişti.

Gazeteci Mehmet Ali Birand da Ecevit’in Sabah’taki açıklamasından iki gün sonra kaleme aldığı yazısında (15.04.2005 Posta) …

Dönemin ABD Başkan Bill Clinton’ın Milli Güvenlik Konseyi danışmanı Antony Blinken’ın, sözlerine yer vererek, “Apo’nun teslim edilmesi kararının tamamen Clinton tarafından alındığını ve teslimatın şartlarını” yazmıştı.

Şartlar mı?

Bir, Öcalan’ın bir kazaya kurban gitmemesi.

İki, Öcalan’ın adil bir yargılamaya tabi olması.

Üç, Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü için Kürtlerin doğal haklarını tanıması..."

Birand yazısını “bu 3 koşulun yerine getirildiğine de dikkatlerinizi çekerim” sözleriyle tamamlamıştı.

Dikkatinizi çekti değil mi?

Özkan’ın yazısındaki şartlar ile Blinken’ın şartları tıpa tıp aynı.

Dahası, bir yıl sonra PKK elebaşının idama mahkûm edilmesine yönelik AİHM’de açılan davada Türkiye, davacıların “Öcalan’ın yakalanması bile yasadışı” itirazına karşı;

“Öcalan’ı biz yakalamadık. Kenya yakaladı, Türk güvenlik kuvvetlerine teslim etti” savunmasını yapmıştı. Bunun haberini de Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, 19 Kasım 2000’de yazmıştı.

Evet!

Bugün, milli bir duruşla, yerli ve milli imkanlarla, daha da önemlisi “Türk Devleti’nin Aklı”yla Gara’ya düzenlenen operasyonu küçümsemeye çalışan bazı emekli muvazzafların zamanında gerçekleşen “ Öcalan operasyonu”nun detayları böyle..

Siz hâlâ koli bandıyla paketlenmiş Apo’nun, Türkiye’ye getirilmesini,…

9 yılda, Amerikan mühendisliği ve Fransız çimentosuyla inşa edilen bir mağaraya girmekten kat be kat destansı bir olay olarak görüyorsanız…

Sözcü okumaya devam edebilirsiniz..

Üstelik Sözcü yazarı Yılmaz Özdil’in de bu konuyla alakalı her yıl ısıtıp ısıtıp yayınladığı “Muz cumhuriyeti” diye bir yazısı var. 

Özdil, Tuncay Özkan’dan bile fazla destanlaştırmış, ABD’nin teslim ettiği paketin getirilmesini.

Ha unutmadan..

Bidon Kafa’nın yazısında, operasyondan önce; “Tanrı yardımcımız olsun” diye dua ettikleri de yazıyor…

Siz seversiniz böyle cümleleri…

Zekeriya Say / Yeni Akit Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat