Sustur şunları da “helal olsun” diyelim!

.

  • GİRİŞ05.01.2023 08:12
  • GÜNCELLEME05.01.2023 08:12

Eğitim-İş adlı laikçi sendika, 5 Eylül’de aldığı kararla, “Siyasi iktidarın kamu kurumlarına saf dini simgeleri sokma, toplumu muhafazakârlaştırma adına özgürlük kisvesi adı altında yapmış olduğu uygulama ve düzenlemeler kabul edilemez” diyerek, mukaddes değerlerimize alenen savaş açtı. 

Aynı günlerde, bir vakıf üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde okuyan 3. sınıf öğrencisi Nezaket Akbulut, staj için başvurduğu Kağıthane’deki bir kolejden, başörtülü olduğu gerekçesiyle kovuldu. 

O günlerde, Kayseri 2’nci Ana Bakım Fabrika Müdürü Albay İlhan Coşkun da yayınladığı “iç emirle” fabrikadaki personele ve ailelerine başörtüsü ile sakalı yasaklamaya kalktı.

Ardından, örtü karşıtlığıyla tanınan Prof. Dr. Üstün Dökmen, “Başörtülü psikolog olmaz” diyerek bu kez de tesettürlü psikolog ve psikiyatristleri hedef aldı. 

Tam bu süreçte, çıplak bedeniyle ve LGBTİ paçavralarıyla sahnelerde boy gösteren şarkıcı Gülşen’in, İmam Hatiplileri topyekûn “sapık” ilan ettiği görüntüsü düştü. 

Sadece bir aylık süre içerisinde gerçekleşen ve “28 Şubat zihniyetinin” hâlâ dipdiri olduğunu gösteren bu olayların ardından 26 Eylül 2022’de, “28 Şubat Kafası Hâlâ Pusuda” başlıklı bir haber hazırladım…

Münferit olayları bahane ederek dindar insanları itibarsızlaştırmaya çalışan ve dini yapıları hedef alan seküler yobazların, fırsatını bulduklarında dindar kesime neler yapabileceklerini anlatmaya çalıştım.

Haberime görüşleriyle destek veren Önce İnsan Derneği Genel Başkanı Nuray Canan Songür de, “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri Müslümanların tam anlamıyla özgür olduklarını söyleyemeyiz. En çok da görünür olduğu için başörtüsü üzerinden din düşmanlığı yapılıyor. Bunun tamamen önüne geçilmesi ve keyfiyet olmaktan çıkması için yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Her iktidar değiştiğinde ya da oradaki muktedirler değiştiğinde bunun üzerinden siyaset güdülmemesi için muhakkak ciddi adımlar atılması gerekiyor. Bizim Ak Parti iktidarından beklentimiz buydu. Bir daha geri dönüşü olmaksızın yasal düzenlemelerle inanç özgürlüğünün garanti altına alınmasını istiyoruz.” diyerek, bu tür saldırılara karşı başörtüsünün yasal güvenceye alınmasının önemine vurgu yaptı.

Sadece bir hafta sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya platformu Twitter’dan,

“Biliyorsunuz, uzun süredir ülkenin yaralarını kapatmaktan ve artık geleceğe güvenle bakmaktan bahsediyorum. Çok açık yaralar var. Ve bu yaralar bizi hep geçmişe tutsak ediyor. İktidar olduğumuzda devletin atacağı adımları şimdiden anlatmaya çalışıyorum. Helalleşme, aslında tam da bu. Halkımız birbirine düşürülmekten yorgun düştü. Kutuplaştırdılar, ayrıştırdılar, kamplaştırdılar. Adeta düşmanlaştırdılar. Oysa, devlet yaraları kapatacak ki, millet olarak dünya ile rekabete odaklanalım, büyüyelim, gelişelim” sözleriyle, bırakın başörtüsü yasağını, olasılığını bile tümüyle gündemden kaldırmak için Meclis’e yasa teklifi sunacaklarını açıkladı.

*

Geçmişte başörtüsüne “Bir metrekarelik bez parçası” diyen, üniversitelerde örtü serbestisinin önün açan düzenlemeyi AYM’ye götüren Kılıçdaroğlu’nun yürüttüğü istismar siyasetini en iyi bilen isim olan Başkan Erdoğan da bu çıkış üzerinde, “samimiysen Anayasa ile değiştirelim” restiyle, başörtüsünün “anayasal güvence” altına alınması için hazırlıkları başlattı.

Seçim ayarlı hamlesi boşa çıkan Kılıçdaroğlu, önce başörtü karşıtı CHP’lilerin gazını almak için Türk aile yapısının ruh kökünü hedef alan İstanbul Sözleşmesini devreye soktu. 

Sonra da yardımcıları üzerinden açık açık “CHP’nin düzenlemeye ‘hayır’ oyu vereceğini” açıkladı.

Başkan Erdoğan’ı devirmek için CHP’nin dümen suyuna giren 6’lı masanın sözde “sağcı” partileri, o günden beri güya “başörtüsünü özgür bıraktığını” iddia eden Kılıçdaroğlu’nu bu kez başörtüsüne anayasal güvence getirecek teklife “evet” demesi için “ikna”ya çalışıyor.

Yerel seçimler öncesi gittiği her ilde başörtüsü toplayan Meral Akşener de AK Parti’nin teklifindeki sözde ‘sorunlu kısımları’ partisinin hukukçularına revize ettirip, bugün yapılacak Altılı Masa’nın gündemine sunacak.

Oyunun rengini belli edip ya tabanını veya başörtülüleri ürkütmek istemeyen Kılıçdaroğlu da mezkur videoyu çektiği günden beri “dut yemiş bülbül” taklidi yaparak bu konuya girmiyor.

Tabii, Kılıçdaroğlu’nun suskunluğundan cesaret alan Hüsamettin Cindoruk, Rahmi Turan, ADD Başkanı Hüsnü Bozkurt, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Yargıçlar Sendikası eski Başkanı Mustafa Karadağ, Hukukçu Turgut Kazan ve Feminist Avukat Hülya Gülbahar gibi “28 Şubat özlemiyle yanıp tutuşan” çok sayıda isim de muhalefete akıl vererek, “Laiklik ilkesinin çiğnenmesine yol açacak anayasa değişikliği senaryosunda figüran olmayın” diyerek CHP ve ortaklarını anayasa değişikliği oylamasını boykota çağırıyor. 

Tüm bu olan bitenleri izlemekle yetinen Kılıçdaroğlu, önceki gün partisinin grup toplantısında, “Kimse Bay Kemal’den daha fazla sabır beklemesin. Vallahi billahi cehennemin kapılarını açarlar. Hiç kimse için iyi olmaz” diyerek esip gürlemez mi?

Aldı beni acı bir gülme!

YENİ AKİT

Yorumlar2

  • Mehmet Doğan 1 yıl önce Şikayet Et
    Hayata dokunan yazılarınız için en kalbi şükranlarımı sunarım. Kaleminize sağlık ömrünüze bereket..
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Kaan 1 yıl önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat