Muhafazakâr bir dedenin torunu, CHP’li bir babanın oğlu ve komünist bir kardeşin “ülkücü” ağabeyi olan…

12 Eylül darbesinden sonra, o dönem MHP yöneticisi olduğu için tutuklanarak Mamak cezaevine atılan..

28 Şubat sürecinde, Anavatanlı Mesut Yılmaz’ın “has adamı” payesini alan…

Akabinde, CHP’li Deniz Baykal’ı “Maocu-Pekin taraftarı komünist” olmakla itham etmesine rağmen, 2007’de, kurduğu tabela partisi “Hürparti” ile CHP’ye “iltihak” ederek, “Baykal’ın emrine giren..”

Ardından, “Maocu-Pekinci” olan Doğu Perinçek’in Vatan Partisi’nde katılarak bir dönem “Genel Başkan Yardımcılığı” görevini yürüten…

2019’yılında ise bu kez Kemal  Kılıçdaroğlu’nun taktığı rozetle CHP’ye yeniden dönerek, “fırıldaklara” taş çıkaran Yaşar Okuyan…

CHP’ye ilk kez katılırken;

“Kilometreyi sıfırlıyoruz. Bundan sonra Atatürk’ün partisinde yurtseverlik mücadelesini Sayın Genel Başkan’ın emrinde sürdüreceğiz” şeklinde beylik laflar etmişti.

Allah var!..

Bugüne kadar verdiği hiçbir sözü tutmayan…

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı iken girdiği bir iddiada;

“2 sene içerisinde hastanelerdeki kuyrukları azaltmazsam, bu sorunları azaltmazsam ben o gün istifa edeceğim” dediği halde, istifa etmeyen…

TV ekranlarında;

“Devlet Bahçeli’ye söylüyorum, babayiğit adamsan, sıkıyorsa paçan gir de seçime tek başına göreyim seni. Devlet Bahçeli tek başına seçime girsin, barajı geçsin, Tandoğan Meydanı’na gidip anırmayan Yaşar Okuyan şerefsizdir. Hadi anırtın lan beni, hadi, yiyorsa paçanız” sözüne rağmen…

MHP tek başına %11.10 oy aldığı halde, 25 Haziran günü Tandoğan Meydanı’na giderek anırmak yerine, Twitter’dan özür dileme kolaylığına kaçan…

“Erdoğan yüzde 50’yi geçsin kafama kurşun sıkmazsam şerefsizim” iddiasına rağmen, tükürdüğünü yalayan Yaşar Okuyan…

Bugüne kadar sadece CHP için samimi şekilde mücadele etti…

Yaklaşık 50 yıl önce…

“Ben hayatımda hiç sağcı olmadım, çünkü milliyetçiyim” diyerek “Hergün” adlı gazetede, kaleme aldığı iddialı yazılarla “ülkücü camia”ya hitap eden…

“CHP iktidarı demek!” başlıklı yazısına, 

“İktidar CHP’ye teslim edilemez. Çünkü CHP’nin iktidarı demek, kin, garez ve düşmanlığın zirveleştiği bir ortama davetiye çıkarmak demektir. CHP’nin iktidarı demek, solun iyice azgınlaşması, kurtuluş ordusu zibidilerinin iyice cüretkâr bir hale gelmesi demektir.

CHP’nin iktidarı demek, hapisteki vatan hainlerinin, komünistlerin, devlet düşmanlarının tekrar affedilip, sokaklara salıverilmesi demektir” sözleriyle başlayan Okuyan…

Sırf CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmadığı için yıllarca birlikte “ülkücülük” oynadıkları İP lideri Meral Akşener hakkında zehir zemberek açıklamalarda bulundu.

6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6’lık depremlerden bir gün önce bir TV programına katılan Okuyan, önce çok ağır ifadelerle İP liderini, İçişleri Bakanı olduğu dönemle ilgili “ihanetle” suçladı.

Akabinde, elinde bazı belgelerin olduğunu iddia ederek;

“Akşener masayı dağıtırsa bunun bir bedeli olur, elimde belgeler var hepsini açıklarım, İçişleri Bakanlığı dönemine ait belgeler. Onu sokağa çıkarmam” diyerek, tehdit etti.

Yetmedi…

“3 gün önce de Meral Hanım ile ilgili ona bir dosya verdim” diyerek, Kılıçdaroğlu’na birtakım dosyalar verdiğini öne sürdü.

Yaşar Okuyan’ın sözleri sonrası Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü söyleyen gazeteci Fikret Bila, CHP liderinin, “Aramıza nifak sokmaya çalışıyorlar. Her kesimden bu yapılıyor. Bu iddialar doğru değil. Okuyan bana Sayın Akşener’le ilgili bir dosya vermedi. Böyle bir şey yok” dediğini aktardı.

Sonra da malum araya “asrın felaketi” olarak nitelendirilen deprem girdi..

Derken!

Okuyan, 21 Şubat’ta, Meclis’teki “CHP Grup Odası”nda Kılıçdaroğlu ile görüşerek, “deprem ve seçimi ele aldık”larını söyledi.

Dün de CHP’nin resmi Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Sayın Yaşar Okuyan’ın Partimiz ile ilişiği kesilmiştir. Kamuoyunun bilgisine sunarız” denilerek, Okuyan’ın gönderildiği ima edildi.

Daha sonra sosyal medyada paylaşılan ve “Üyesi bulunduğum Cumhuriyet Halk Partisi üyeliğinden birtakım çevrelerin altılı masa görüşmelerine ve CHP’ye zarar vermek amacıyla başlattıkları karalama kampanyasına alet olmamak üzere istifamın kabulünü ve gereğini arz ederim” yazılı dilekçe ile Okuyan’ın kovulmadığı, kendi isteğiyle istifa ettiği algısı oluşturuldu. 

*

Dün yaşananlar, 6’lı masada dönen ayak oyunlarını bir kez daha tüm gerçekliğiyle ortaya koyarken…

“İlkesiz” siyasetin, “ilkesiz” siyasetçilerin asla başarılı olamayacaklarını bir kez daha ispat etti.

Umarım kendini “nimet”ten sanan “seyyar kıbleli” bazı kifayetsiz muhterisler, Yaşar Okuyan’ın düştüğü acınası halden ibret alırlar!

YENİ AKİT