Aldanmak mı kötü yoksa kul hakkı yemek mi?

  • GİRİŞ30.11.2023 09:10
  • GÜNCELLEME30.11.2023 09:10

Mustafa Kemal’in yanından ayrılmayan ve Çankaya’da kurduğu sofraların müdavimi olan Falih Rıfkı Atay’ın bir kitabında okumuştum. 

Birinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul’a dönen Atatürk’ün cebinde üç beş bin lira birikmiş parası vardır. 

“Artık bir vazifeniz yok, böyle arkası gelmeyen masrafa dayanılmaz, paranızı bir ticarete koysak” diyen arkadaşları, ona parasının katlanması için bir “incir tüccarına” vermesini tavsiye ederler. 

Mustafa Kemal ise annesinin, “Yavrum sakın paranı elinden kapmasınlar?” tavsiyesine rağmen arkadaşlarının teklifine uyup tüm birikimlerini götürüp tüccara teslim eder.

Tüccar efendi, para dolu zarfı alıp içindekilerini saymadan kasasına atar.

Ticaretin içeriği ise hiç konuşulmaz.

M. Kemal sadece İzmir’den bir yelkenliye konulacak incirlerin bir yere götürüleceğini, satılıp bir şeyler alınacağını, sonra da paranın birkaç ticarette dört misli artacağını ve bu sayede anasına ev alacağını sanır.

 Tabii finalde; tekne de, Mustafa Kemal’in parası da, annesine alacağı evin hayali de suya batar.

Atatürk resmen arkadaş kurbanı olur!

*

Bu olay Türkiye’deki ne ilk ne de son “vurgun” hikâyesidir.

Herhangi bir suçlu profili olmayan, her siyasi, dini ve ideolojik görüşten çıkabilen dolandırıcılar, “yüksek kâr” vaadiyle insanların emeğini ve alın terini sömürmeye devam ettiler.

Bunların adı kimi zaman kurduğu sistem ile banka faizlerinden 4 kat fazla kazanç vaad eden ve tam 550 bin kişinin parasını çarpan “Banker Kastelli” oldu.

Kimi zaman dönemin Başbakanı Tansu Çiller ile Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i dolandırmasıyla bilinen “Selçuk Parsadan” oldu.

Bazen de “Sülün Osman” gibi isimler çıkıp, Galata Kulesi’ni, İstanbul tramvaylarını, Kız Kulesi’ni, Eminönü ve Dolmabahçe saat kulelerini, hatta şehir hatları vapurlarını insanlara sattı. 

*

2016 yılında ise Mehmet Aydın adlı genç bir dolandırıcı, internette kurduğu “Çiftlikbank” ile sanal inekler yetiştirerek olmayan eti ve sütü satarak milyonlarca lira topladı.

O güne kadar bütün dolandırıcılık hadiselerini “adli vaka” olarak gören sol-seküler kesim “Bayrak-ezan nutukları atan” ve “dindar bir profil” çizen Aydın’ın…

Özellikle faiz hassasiyeti olan mütedeyyin kesimi dolandırmasından çok keyif aldı.

Yıllarca “Atatürk” kitapları yazarak cebini doldurduğu halde Mustafa Kemal’in başına gelen talihsizliği görmezden gelen Yılmaz Özdil…

Katıldığı bir programda;

“50 liraya inek sattı adam, insanları 1 milyar tokatladı gitti. Ben aslında Tosunu takdir ediyorum. 35 yıllık gazeteciliğimde benim geldiğim nokta Tosuna 1 milyar dolar para verebilecek insan varsa. Bunların parasını almak sevaptır. Almazsan günah olur” diyerek, mağdur edilen dindar insanlarla dalgasını geçti.

*

Türkiye şimdi de “tarihin en ağır dolandırıcılık olayı” ile çalkalanıyor.

Seçil Erzan adlı “çağdaş”, “bakımlı”, “aydın” görünümlü genç bir bankacı…

“Hayali fon” oluşturarak ünlü futbolcuları, tanınmış simaları ve işadamlarını imzaladığı not kâğıtları ile milyonlarca dolar dolandırdı.

Sadece futbolcu Arda Turan’dan aldığı dolarların bir odayı dolduğu şeklinde, yapay zekâ ile hazırlanmış bir görsel paylaşıldı.

Seçil Erzan’ın “yüksek getiri” vaadiyle dolandırdığı isimler arasında Galatasaray’ın yabancı kalecisi Muslera’nın ismi de geçiyor.

*

Dolandırıcılığın her devirde, her iktidarda meydana gelebileceğinin farkında olan makul insanlar, herkesin bu tür hadiseler karşısında uyanık olması gerektiğini vurguluyor.

Bu tür hadiseleri “reyting” malzemesi gören “Bidon Kafa” lakaplı Yılmaz Özdil ise yine boş durmamış.

Kendisi de bir zamanlar “yüksek faiz” vaadiyle insanların alın terine çöken Cem Uzan’ın yanında kalem oynatan Özdil…

Kurduğu “YouTube” kanalı üzerinden yine dindar insanları hedef almış…

“Enerciii” diyerek şöhret olan ve “kara para aklama” gibi suçlardan cezaevine gönderilen ve hayatının her anında bedenini teşhir ederek gayet “çağdaş” bir profil çizen Dilan Polat adlı kadının,

 “Çarşaf giyip Kâbe’de poz verdiğini, namaz kılarak fotoğraf paylaştığını” anlatmış.

Arda Turan’ın da aynı şekilde “Takke takıp Kâbe’yi tavaf ettiğini, umre dönüşü toplu iftarlar verdiğini, sonra da kafasında takke elinde dolar balyaları dolu çanta ile tefeci faizi kovaladığını” söylemiş..

Bu rezil sözlerini de “Allah ile aldatma’ siyaseti, Türkiye’yi işte bu hazin noktaya getirdi” başlığıyla paylaşmış…

*

İyi de demezler mi adama…

Bu anlattığın isimler “yüksek kazanç” peşinde koşarken ya tutuklanmış ya da tüm birikimlerini birilerine kaptırmış…

Yani “kâr edeyim” derken eldeki paradan olmuş.

Fakat hiçbiri kalkıp da…

Bodrum’da satın aldığı arsayı “parsel kaydırma” yöntemi ile denize sıfır hale getirmemiş.

Sonra da “ticari alan” statüsündeki arsaya “ofis planı” ile villa yaptırmamış…

Ardından bu villaya kaçak bölümler ekleyip imar affına başvurarak devleti kandırmamış.

Malum Allah-u Teala faizin, üçkâğıdın hesabını soruyor ama, kul hakkı ilahi affın dışında kalıyor!

Yeni Akit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat