Endişelenmeyin, savaş çıkarsa CHP bizi koruyacak!
- GİRİŞ16.06.2025 09:17
- GÜNCELLEME16.06.2025 10:37
İsrail ile İran arasında 13 Haziran’da başlayan çatışmalar giderek alevleniyor.
İsrail savaş uçaklarıyla ve sahadaki Mossad ajanlarıyla saldırıyor, İran ise hipersonik füzelerle karşılık veriyor.
Haydut devlet İsrail “Yükselen Aslan” ismini verdiği harekâtla “Molla” rejimini yıkmaya çalışırken, İran da “Gerçek Vaat 3” operasyonuyla Netanyahu’nun koltuğunu sallıyor.
Gazze ve Lübnan vurulurken günlük rutin hayatın devam ettiği İsrail’de okulların tatil edilmesi, insanların sığınaklarda saklanması bu kez Siyonistler için işlerin pek de yolunda gitmediğinin sinyalini veriyor.
Demir Kubbe’yi kevgire çeviren İran füzeleri hem İsrail’in “dokunulmaz ülke” algısını yerle bir etti hem de başta Tel Aviv olmak üzere Hayfa, Aşdot ve Eilat gibi kentlerde Gazze’yi hatırlatan yıkımlara sebebiyet verdi.
Gazze yerle bir edilirken kahkahalar eşliğinde “Öldürmek için bebek arıyoruz” diyen kana susamış Siyonist katiller, belki de ilk defa ölümün o soğuk nefesini enselerinde hissediyor.
Bu kez pabucun pahalıya patlayacağını gören Batı da anında Siyonist katillere desteğini açıkladı.
Amerika, THAAD’larla İran’dan gelen hipersonik İran füzelerini daha atmosfere girmeden durdurmaya çalışırken...
İngiltere, Eurofigter taşıyan bir savaş gemisini Akdeniz’e gönderdi.
Almanya Hava Kuvvetleri’ne ait bir yakıt ikmal uçağının Ürdün hava sahasında kimlik sinyalini açması, Almanya'nın Siyonist İsrail’e yakıt desteği verdiğini ortaya çıkardı.
Kameralar karşısında karısından tokat yiyen Macron’un Fransa’sı da İsrail’i korumak için gerekirse operasyona katılacağını ilan etti.
Yunanistan ile Güney Kıbrıs ise “vurulmasınlar” diye İsrail uçaklarına kapılarını açtı.
İsa’nın yeryüzüne ineceğine ve “Tanrı’nın Krallığı”nı kuracağına inanan" Hıristiyanlar, Müslümanlar ile Yahudiler arasında yaşanması beklenen “Armageddon Savaşı” bir an önce başlasın diye İsrail’e her türlü desteği verip, akıllarınca “Tanrı’yı kıyamete zorlamaya” çalışırken…
Geçmişte “Acem oyunlarıyla” Sünni Müslümanlara etmediğini bırakmayan İran, neredeyse âdeme mahkûm edilmiş durumda.
Hâlihazırda ekonomik sıkıntılar yaşayan ve ilk saldırıda ağır zayiat veren İran, “Saldırılar durursa bizim de misillememiz son bulur” diyerek, çatışmaların bir an önce bitmesini isterken…
Tahran’a yönelik en dikkat çekici destek iddiası Pakistan’dan geldi.
İranlı yetkililer, İsrail'in nükleer silah kullanması halinde Pakistan'ın da nükleer karşılık vereceğini söyledi.
Tabii!
Bir avuç cüssesine rağmen bütün Ortadoğu’ya kafa tutan ve son olarak İran’a saldıran İsrail’in bu pervasız tutumu, savunma sanayinin ve gelişmiş silahlara sahip olmanın önemini bir kez daha hatırlattı.
Milattan önce yaşayan Çinli askeri bilge Sun Tzu, “Savaş Sanatı” kitabında;
“Muzaffer olacak bir ordu önce zafer kazanacağı ortamı oluşturur, sonra düşmanla savaşa girişir” demişti.
Bugün elinde 400’e yakın nükleer bombası olan İsrail de kurulduğu günden beri sürekli silahlanarak, kendisini zafere götürecek ortamı kendi eliyle sağladı.
Peki, “vaat edilmiş topraklar” safsatasıyla gözünü topraklarımıza diken İsrail’in nihai hedefinde olan Türkiye ne yaptı?
Dördüncü asırda yaşayan Romalı yazar Publius Flavius Vegetius Renatus’un “Askerî Meseleler Hakkında” isimli eserinde yer alan “Si vis pacem, para bellum” şeklindeki ifadesini tam bir buçuk asır önce;
“Hazır ol cenge ister isen sulh ü salâh” şeklinde çevren Şair Abdülhak Molla’ya rağmen silahlanma konusunda yanlış politikalar izledi.
Türkiye’nin, Kurtuluş Savaşı’nda Yunanistan ile olan mücadelesini bir ölçüde Ruslardan aldığı ve kağnılarla cepheye taşınan silah yardımı ile kazandığı bilindiği halde…
Sonrasında ülkeyi yöneten isimler dış politikada ve savunmada stratejik hatalar yaptı.
Bir önceki yazımızda…
“Marshall Planı” çerçevesinde yardımda bulunmayı vaat eden Amerikan hükümetinin talimatına uyan CHP’lilerin ‘Milli Şef”i İsmet İnönü’nün, elindeki milli savaş uçaklarını tek tek imha ederek, ülkeyi nasıl Batı’nın hurdalarıyla doldurduğunu tafsilatlı bir şekilde anlatmıştık.
Maalesef İnönü’nün halefi olan ve “Kıbrıs Fatihi” olarak parlatılan Bülent Ecevit de savunma sanayi konusunda duyarsızdı.
Yunanlılar Kıbrıs’taki gerilimin en yüksek noktaya geldiği sıralarda büyük bir hızla silahlanırken, Ecevit hala “kardeşlik şiirleri” yazdığı Yunan halkı ile mevcut olan gerginliğin ve sorunların diyalogla halledilebileceğini düşünüyordu.
Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, Ecevit’in bu duyarsızlığını Devrim gazetesinin 5 Eylül 1974 tarihli sayısında şöyle anlatmıştı:
“Sayın Ecevit, bir zamanlar ‘Yunanlarla Kardeşiz’ diye şiirler yazmıştır. Ben, Ecevit’e ‘Komşularımız Fantom uçakları alıyor, silahlanıyor, Türkiye de silahlanmalıdır’ diye, 3 yıl önce uyarmalar yapmıştım. O zaman Ecevit bize karşı çıkmış, ‘Yunanlar dostumuzdur, dostlarımızla silah yarışına girmeyelim. Türkiye Fantom almamalıdır’ gibi isabetsiz çıkışlar yapmıştı.”
Yunanistan’a olan sevgisinden dolayı mavi takım elbise giyen, partisi DSP’nin bayrağını Yunan paçavralarını andırsın diye mavi-beyaza boyayan Ecevit böyle de diğer CHP’liler ve ortakları farksız mı?
“Ne gerek var?” diyerek S-400 Hava Savunma Sistemi’nin alınmasını eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu;
“S-400 niye alındı, bize kim saldıracak? Irak mı, İran mı bize saldıracak? Rusya mı bize saldıracak? Yunanistan’la mı kavga edeceğiz’’ ifadelerini kullanmadı mı?
Peki ya Meral Akşener’in “S-400 Sarayı korumak için alındı” sözlerine ne demeli?
Fatih Altaylı gibi biri bile bu saçma sözler karşısında “yok daha neler” demekten kendini alamamıştı.
*
Malumunuz Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 7 Ekim’de başlayan Siyonist saldırının ardından “İçinde bulunduğumuz konjonktürde daha büyük bir savaşa” gittiğimizi söyleyerek, “En büyük savaşa”, “Melheme-i Kübra”ya yaklaştığımızın sinyalini vermişti.
Her fırsatta Siyonist tehdide dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan da 1 Ekim 2024’te TBMM'nin üçüncü yasama yılı açılışındaki konuşmasında;
“İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır. Vatanımız, milletimiz, bağımsızlığımız için bu devlet terörüne elimizdeki her imkanla karşı duracağız" demişti.
Erdoğan’ın sözlerinden sadece 15 gün sora TBMM’ye sunulan “Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Teklifi”nde, limiti 100 bin TL ve üzeri olan kredi kartlarından Savunma Sanayii Destekleme Fonu için yıllık 750 TL kadarcık katkı payı alınması öngörülüyordu.
Buradan gelecek 70-80 milyar TL’lik gelir ise “Çelik Kubbe” ismi verilen hava savunma sisteminde kullanılacaktı.
Anne tarafı İranlı olan ve şu sıralar dedesinin topraklarının İsrail tarafından vurulmasını izleyen şarkıcı Mustafa Sandal dahil çok sayıda CHP yandaşı, sırf 750 lirayı devlete vermemek adına kredi kartlarının limitini 99.900 TL’ye indirmişti.
İsmet İnönü, Bülent Ecevit ve Bay Kemal gibi CHP’nin eski liderlerini aratmayan Genel Başkan Özgür Özel de düzenlemeye karşı çıkarak, 12 Ekim'de memleketi Manisa'da yaptığı konuşmada,
“Hayat pahalılığında hepimizi ezen bu iktidar şimdi 'Savaş çıkacak, sesinizi çıkarmayın' diyor. Onlara inanmayın. Savaş çıkarsa bu memleketi biz koruruz. Savaş falan çıkmayacak” demişti.
Fakat savaş çıktı ve geldi kapımıza dayandı.
Acaba diyorum?
Maazallah 2023 seçimlerini CHP kazansaydı, muhtemel bir savaşta bu kafa bizi neyle koruyacaktı?
Zekeriya Say / Haber7
Yorumlar120