Sonunda erkeklerimizi de soydular!
- GİRİŞ19.06.2025 08:48
- GÜNCELLEME19.06.2025 08:48
Ömrü savaşlarda geçtiği halde, yüksek bütçeli dizilerle son devrin hafızasına, “haremden çıkmayan uçkur düşkünü” bir padişah olarak kazıtılan Cihan Sultanı Kanuni,
Fransa’da yapılmaya başlanan, “yatay arzuların dikey ifadesi” şeklinde tarif edilen ve bir nevi “ayakta zina yapmak” da diyebileceğimiz “dans”ın, kendi topraklarına sıçrama ihtimalinden çekinmişti.
O yüzden Fransa Kralı’na bir mektup yazarak;
“Bu rezaletin memleketime de geçme ihtimaline karşı, bu mektubun eline geçtiği andan itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat Ordumla gelip bunu ben yasaklarım!..” demiş..
Değil Türklere, Fransız halkına bile dansı yasaklama ihtiyacı hissetmişti.
Maalesef, o devran değişti.
Dünyanın her yerinde artık insanlar sözde sanat adı altında bu hayâsızlıklarını adeta insanların gözlerinin içine sokuyorlar. Türkiye’de bile baleye başlama yaşı olarak “5”i çok geç bulan bir kesim var. Yetişkinler için açılan dans kurslarını, TV’lerdeki dans yarışmaları da işin cabası.. Peki ya katılımcılarının çoğunluğunu 20’li yaşlarının başında, ilginç makyajlı ve saç stilli gençlerin oluşturduğu Rock konserlerine ne demeli? Malum gazetelerin, “Rock kasabasına bayram geldi”,“Rock şöleni”, “Sabaha kadar içki” başlıklarıyla yıllar boyu sayfalarında genişçe yer verdiği…
Alkol ve müziğin etkisiyle kendilerinden geçen yarı çıplak gençlerin o müstehcen görüntüleri neydi öyle… Milyonlarca gencin katıldığı, yüz binlerce ton içkinin tüketildiği, sponsorlar eliyle ücretsiz kondomların dağıtıldığı o rezil eğlencelerde ne hayatlar karartıldı kim bilir?
Sözde “sanat” adı altında taşra baskısına baş kaldırmaya yönelik büyükşehirlerdeki bu isyan saçmalıkları, çağımızda gençlere yönelik en büyük tehdit olan eşcinselliğin de kaynağı…
Güya toplumsal baskıya direnen, boyun eğmeyen ve diledikleri gibi yaşamayı tercih eden bu gençlerin bazıları finalde “dansçı”, “modacı” olup hem kimliğini, hem kişiliğini, hem de şahsiyetini kaybediyor. “Çiçek Çocuklar” olarak anılan ve uyuşturucu, müzik ve cinsel sapkınlıklarıyla 1960’lara damgasını vuran kayıp nesil “hippiler” örneği oracıkta duruyor. Tabii eskiden “ib.e” denilerek dışlanan eşcinsel sapkınları da unutmamak lazım. Allah’ın lanetlediği bu güruh, şimdilerde “gay”, “homoseksüel”, “lezbiyen”, “biseksüel”, “travesti” gibi süslü cümlelerle ve “üçüncü cinsiyet” gibi tanımlamalarla özellikle muhafazakar toplumlara kabul ettirilmeye çalışılıyor.
Küresel şer güçler, karanlık odaklar ve feminist akımların fonladığı, kiralık medyanın meşrulaştırmaya çalıştığı ve gençleri hedef alan bu tür sapkın akımlar, maalesef ülkemizde de başını CHP’nin çektiği bazı siyasi partilerden destek görüyor. Ülkemizin “sigortası” olan gençleri mahvetmeye yönelik bu tür tehditler günden güne artarken… Türkiye şimdi de genellikle alt gelir grubundan olan ve yazın harçlıklarını çıkarmak için eğlence mekânlarında çalışan Anadolu’nun yağız delikanlılarının rezil danslarını konuşuyor.
Çoğu mazbut ailelerde yetiştiği gün gibi ortada olan gençler, içkinin su gibi aktığı barlarda, sözde “dans” adı altında adeta sahibinin ayağına kerkinen azgın köpekler gibi…
Müzik eşliğinde, turistlerin karşısında müstehcen hareketler sergiliyorlar. Üstelik bu rezil dansı yapan erkekler arasında 18 yaşından küçük olan ve bırakın çalışmayı, içkili mekânlara girmemesi gereken küçük sabiler yer alıyor.
“Tipsy Boys” adı verilen bu ucuz işçiler, tatil beldelerindeki eğlence mekanlarında, sözde müşteri çekmek adına masaların üstünde, bar kapılarında yatay arzuları dikey şekilde ifade eden iğrenç hareketler sergiliyorlar.
İşin daha da kötüsü ise… Türkiye’nin yeni fark ettiği o rezaletin yeni olmaması… Meğer bu ülkenin doğuştan şerefli gençleri, yıllardır Batılı ayyaşların karşısında dans ettiğini sanarak, izzet ve şereflerini birkaç metelik uğruna peşkeş çekiyormuş.
Düşünün… Sadece müşteri çekmek için o kadar aşağılanan bir genç, fazladan birkaç dolar için neler yapmaz.
Eee!.. Yaratılış gerçeğini reddeden Haçlı menşeli müfredatlarla yetiştirilen…
Müzik ve Resim dersi “zorunlu” iken sözde “laikliğe aykırı” denilerek Kur’an-ı Kerim ve Siyeri Nebi dersini ancak seçmeli olarak alabilen…
“Çağdaşlık” adı altında ise Batı’nın iğrenç alışkanlıklarını benimsemeye zorlanan gençlerden başka ne beklenebilirdi ki?
Zinanın günah olduğunu, Kanuni’nin Fransa’ya bile dansı yasakladığını bilmeyen bir genç, elbette para için her şeyi yapar.
Ben asıl, para vererek bizim delikanlılarımızı çırılçıplak soyup, salak salak dans etmeye zorlayan Haçlı artıklarının ne düşündüğünü merak ediyorum.
Malumuz… 31 Temmuz 1932’de, Belçika’nın Spa şehrinde düzenlenen ve 28 ülkenin katıldığı “Dünya Güzellik Yarışması”nın jüri heyetinde bulunanlar…. “Tesettüründen arınan” ve huzurlarına “mayo” ile gelen Müslüman Türk kızı Keriman Halis’i karşılarında gördüklerinde;
Jüri Başkanı;
“Sayın jüri üyeleri; bugün Avrupa’nın ve Hristiyanlığın zaferini kutluyoruz!.. 1400 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslâmiyet, artık bitmiştir... Onu, Avrupa Hristiyanları bitirmiştir… Bunun coşkusu olarak, bu kızı birinci seçmeliyiz” demişti!
Ve…
Pek de güzel olmayan Keriman Halis’i, bu sayede “dünya güzeli” ilân etmişlerdi.
Muhtemelen şimdi de;
“Değil kızlarını, erkeklerini de soyduk, beş paralık ettik” diyerek ikinci zaferleri ile gurur duyuyorlardır!
Ne diyelim…
“Bacasız fabrika” diyerek, turizmi kutsayanlar utansın!
Yeni Akit
Yorumlar7