Bir de ‘tarafsız mahkemelerde yargılayacağız’ demezler mi?

  • GİRİŞ04.07.2025 08:58
  • GÜNCELLEME04.07.2025 08:58

Türkiye, malum zihniyetin iktidarlarında inanılması güç hukuk garabetlerine şahit oldu.

CHP tek parti diktasının zulüm fırtınası estirdiği yıllarda kurulan “İstiklal Mahkemeleri”nde, hiç hukuk bilgisi yokken “mahkeme başkanlığına” getirilen “Kel Ali” lakaplı Ali Çetinkaya ile Kılıç Ali, Necip Ali ve Refik Şevket İnce gibi isimler, insanlarla birlikte adaleti de katletti.

Aralarında İslam âlimlerinin de olduğu binlerce masum sivili idam eden bu kıyım ekibinden miras kalan, “Sanığın idamına, tanığın bilahare dinlenmesine” şeklindeki skandal karar ise hâlâ bir utanç vesikası olarak karşımızda duruyor.

Tabii…

Adnan Menderes ve arkadaşları hakkında “idam” kararı veren “Yassıada Mahkemesi”nin de İstiklal Mahkemeleri’nden pek farkı yoktu.

Her ne kadar Yassıada Mahkemesi üyeleri, güya “hiçbir baskı altında kalmadan, mer’i yasalara göre karar verdiklerini” iddia etseler de benzer bir hukuk skandalı orada da yaşandı.

Zaten!

Yassıada Mahkemesi'nin ünlü yargıcı Salim Başol da “Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor Adnan Bey...” diyerek; “kendileri”nin değil de “başkaları”nın karar verdiğini ağzından kaçırıvermişti.

Celal Bayar da anılarında, “Cuntadan gelen günlük emirlerin 2 askerî hakime dikte edildiğini, onların da darbecilerin emirlerini öteki hakimlere tebliğ ettiğini” anlatmıştı.

O günlerin tanıklarından merhum Tevfik İleri’nin kızı Cahide İleri ise “Darbeye meşruiyet kazandırmak için İstanbul'dan gelen bazı hukukçu profesörler, 'Bunları mahkûm edin. Eğer böyle yapmazsanız, olay sizin üzerinize yıkılır, o zaman darbenin meşruiyeti olmaz' diye fetva verdi. Bu mahkeme sırf bunun için kuruldu ve bu insanlar onun için yargılandı. Sonra insanları ‘köpek davası’, ‘bebek davası’ gibi iddialarla yargıladılar. Çünkü suçlayacak bir şey bulamadılar” demişti.

12 Eylül 1980 darbesinde de benzer skandal yargı kararlarına imza atılmıştı.

Bizzat darbenin başındaki isim olan Kenan Evren güya “adil” davranmak adına; “Bir sağdan bir soldan astık. Elim bile titremedi” diyerek “hukuk” kılıfıyla gerçekleştirilen cinayetleri itiraf etmişti.

CHP zihniyetinin açıktan destek verdiği 28 Şubat süreci de pek farklı değildi.

Genelkurmay tarafından verilen “irtica” brifinglerine katılarak, cuntacı komutanları ayakta, elleri patlayana kadar alkışlayan dönemin yargı mensupları neler yapmadı ki?

Hukukun tersyüz edildiği o süreçte, “Kılık-kıyafet serbesttir” hükmü, “yasaktır” şeklinde uygulandı.

İmam-Hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılması nedeniyle düzenlenen gösterilere katılan onlarca veli, baskıyla, brifinglerle siyasallaştırılan yargı tarafından hapse mahkum edildi.

Sohbet ve konuşma videoları yüzünden çok sayıda Refah partili siyasetçi hakkında ‘’idam’’ cezası öngören 146-1. maddeden dava açıldı.

Ziya Gökalp’e ait şiir “Asker Duası” şiirini okuduğu gerekçesiyle o dönem İBB Başkanlığı görevini yürüten Tayyip Erdoğan hem hapse atıldı hem de siyaset yasağı getirildi.

Mütedeyyin insanlar lehine karar veren tarafsız hâkimler ise soruşturmalardan geçirildi…

Yetmedi!

“Müspet karar verdiğiniz takdirde kendinizi Çemişgezek’te bulursunuz” ihtarları çekilerek, sürgün tehditlerine maruz bırakıldı.

“Evrensel hukuku” bir kenara atarak Resmi ideolojiyi “hukuk” gibi uygulayan ve kendi üyelerinin haklarını dahi kısıtlayan “Brifingli yargı”, 28 Şubat sürecinde o kadar çok skandal karara imza attı ki…

1998’de, “yeni adli yılın açılış törenlerinde” konuşan dönemin Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun, “yargı bağımsızlığının yok olduğu” itiraf etmek zorunda kaldı.

Yargıtay Onursal Üyesi Çetin Aşçıoğlu da yine aynı yıl verdiği bir röportajında, “Emekli bir hukukçu olarak, yargı sisteminin işleyişini yakından takip ettiğini ve yargıya güveni kalmadığını” söyledi.

Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay döneminde yaşanan partizan kadrolaşma nedeniyle siyasalaştırılan yargı, AK Parti iktidarının ilk yıllarında da çirkin yüzünü göstermekten çekinmedi.

Baklava çalanlar hapiste çürürken, Ecevit iktidarında banka boşaltan çok sayıda isim “zamanaşımı” bahanesiyle aklandı.

Milletin iradesiyle iktidara gelen AK Parti bile kapanmanın eşiğinden döndü.

Anayasa Mahkemesi’nin 6 üyesi AK Parti’nin “temelli kapatılması” için oy verirken, 5 üyenin aksi yönde oy kullanmasıyla nitelikli çoğunluk sağlanamadı ve AK Parti kendi iktiranında kapatılmaktan kıl payı ile kurtuldu.

Sırf Sabih Kanadoğlu öyle buyurdu diye bu ülkede “367 krizi” yaşandı.

Meclis’te 411 milletvekilinin imzasıyla kabul edilen ve başörtüsüne serbestlik getiren Anayasa değişikliği bile CHP ve DSP’nin talebi doğrultusunda engellendi.

17-25 Aralık’ta ise yargı içerisine sızan FETÖ’cü hainler, meşru iktidara darbe yapmak istedi.

Eski Başsavcı ve Yargıtay Üyesi Harun Kodalak’ın “FETÖ'nün yargıda yaptığı ilk darbe” dediği Deniz Feneri Soruşturması ile İslami vakıflara çamur atılmak istendi.

Tabii örnekleri daha da çoğaltmak mümkün ama bunlarla iktifa edelim…

İşte tüm bu tarihi gerçekler ortada iken…

Başını CHP, kiralık kalemlerinin ve paralı trollerinin çektiği bir güruh, sürekli “Geçmişte yargının bağımsız olduğu”ndan dem vurup, AK Parti iktidarında “yargının siyasallaştığı” yalanını tekrar ediyor.

Böylece, CHP’li belediyelerde dönen yolsuzlukları görmezden gelip, vatandaşın milyonlarını iç eden isimlere yönelik soruşturmalarının “siyasi” olduğu algısını oluşturmaya çalışıyor.

Sonra da dönüp, iktidara gelmeleri halinde hükümet mensuplarını ve özellikle milli medyanın temsilcilerini “bağımsız mahkemelerde yargılayacaklarını” iddia ediyorlar.

Son olarak iki gün önce CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, “Öyle bir gün gelecek ki Fahrettin Altun da tarafsız mahkemelerde yargılanacaktır” diyerek, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u yargılamakla tehdit etti.

İyi de…

Geçmişi maşeri vicdanları yaralayan karanlık yargı kararlarıyla dolu olan CHP ve güdümündeki yargının “tarafsız” olabileceğine nasıl inanalım?

Çok değil…

Sadece 4 yıl önce, Halk TV’de Ayşenur Arslan’ın programına katılan CHP eski Beşiktaş İlçe Başkanı ve dönemin İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu…

“Bunak kadın demek, hakaret midir?” sorusuna önce “Sanmıyorum” cevabı verip, Ayşenur Arslan’ın “Bana diyorlar” tepkisi üzerine çark ederek, “O zaman hakaret olabilir” demedi mi?

Ya da!..

Yine Halk TV’de, 28 Şubat sürecinde “İstanbul Barosu Başkanlığı” görevini yürüten Avukat Turgut Kazan, kahkahalar eşliğindeki konuşmasında, İmamoğlu'nun ülkenin başına gelmesi halinde; “Yargıtay’ın selam duracağını, inanılmaz kararların çıkabileceğini” söylediğinde…

Bu sözleri duyan Şirin Payzın, ağzı iki karış açık şekilde;

“Bir anda Süleyman Soylu'yu içeride görme ihtimalimiz olabilir" itirafında bulunarak

CHP iktidarında nefret ettikleri herkesi içeri tıkacaklarını ima etmedi mi?

Özetle:

Bakmayın siz bu müzmin muhaliflerin her fırsatta “bağımsız yargı” lakırdıları yapmasına…

Yeter ki iktidara gelmesinler, devletin şerefli başsavcısı Akın Gürlek’i bile çocuklarıyla tehdit eden bu kafanın neler yapabileceğine hakikaten inanamazsınız!

Sonuçta, idam ettikleri kişinin ailesinden darağacındaki ipin parasını bile istemiş insanlardan söz ediyoruz!..

Zekeriya Say / Haber7

Yorumlar48

  • Ahmet başçavuş 1 saat önce Şikayet Et
    Patates, soğan fiyatlarına (aklı sıra hükümete ders olsun diye) kızıp CHP ye oy veren mütedeyyin arkadaşlara duyurulur nerenin değirmenine su taşıdığınızı anladınız mı
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • kamber 1 saat önce Şikayet Et
    ey salim başol denen zalim allaha nasıl hesap vereceksin orada inönü seni kurtarırmı
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Meyho 1 saat önce Şikayet Et
    Bunları chp zihniyeti pas geçmekte, hiç görmemekte. Ya beyinlerini çıkarıp yerine domates sosu doldurmuşlar, ya da ayık gezmediklerinden faşizan hesaplara o kadar kapılmışlar ki, dünyanın içki masasının etrafına döndüğünü zannediyorlar.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Mehmet 2 saat önce Şikayet Et
    Neyse ki âhiret var büyük mahkeme var. Yaptıkları zulümler yanlarına kar kaldığını zannedenler ebedî azabı tadınca bakalım bugün onların yolunda gidenlerin halleri ne olacak. Mazluma şimdi sabır ve Allah'ın adaletine sonuna kadar güvenmek düşüyor. Öyle bir ateşten sakınınızki odunu insanlar ve taşlardır. Bütün Ümmet-i Muhammed'i Allah cehennem ateşinden muhafaza eylesin.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Sert olmalı 2 saat önce Şikayet Et
    Devlet onların bu millete yaptığını yapmadığı için bukadar cesurlar devlet yanlış yapıyor hain bile kendini gizleme gereği duymuyor ülkede
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat