İslam “birleştirecek” diye ödleri kopuyor!

  • GİRİŞ14.07.2025 09:13
  • GÜNCELLEME14.07.2025 09:13

Kudüs Fatih’i Selahaddin Eyyubi’nin hükümdar olması ve haçlı seferlerindeki destansı savunma ile dünyaya ismini duyuran Kürtler, Moğol istilasıyla yeniden dağlara çekildi.

Şii Safevilerin acımasız tutumu nedeniyle zor dönemlerden geçen Sünni Kürtler, 1514’teki “Çaldıran Savaşı”ndan sonra Osmanlı egemenliğini benimsedi.

Osmanlı döneminde oldukça sakin bir yaşam dönemine giren Kürtler, hilafet devletine hiç ihanet etmedi. 

Dahası…

Sultan Abdülhamid Han’ın kurduğu ünlü “Hamidiye Ordusu”nun çoğunluğunu Kürtler oluşturuyordu. 

“Kürt sorunu”nun temeli ise Osmanlının bölünmesinin başlangıcı olarak kabul edilen Sevr Anlaşması ile atıldı.

Sevr'in senaryosunu çizenler, Müslümanlıkta direnen bir kavim olan Kürtlere “devlet kurma” fikrini empoze etti.

Lozan Antlaşması’yla bu plan sekteye uğrarken,  “ulus devlet” olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde, CHP'nin altı okunun “resmi ideoloji” olarak dayatılması, bu sorun iyice görünür hale getirdi.

Örneğin…

II. Abdülhamid Han’ın kurduğu “Hamidiye Alayları”nda görevli olan Kürt komutanlardan Hüseyin Kanco’nun, Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleşen rejim değişikliğini kabul etmeye yanaşmaması yüzünden bir kaleyi andıran ve “Kanco Kasrı” ismini taşıyan Mardin Derik’teki evi, top ateşine tutuldu.

Hüseyin Kanco aynı zamanda DEM Partili Ahmet Türk’ün babası Hacı Sinan’ın kayınbabasıydı.

Üstelik bu dik başlı tutum yüzünden aileye zorla “Türk” soyadı verildiği de iddialar arasında.

CHP tek parti diktasının,

Müslüman Kürtlere yönelik uyguladığı bu baskı ve asimilasyon politikası, sözde “bilgiyi köylünün ayağına götürme projesi” olarak lanse edilen fakat gerçekte bir “beyin yıkama merkezi” gibi çalışan “Köy Enstitüleri”nde yetişen öğretmenlerin bölgeye gönderilmesiyle farklı bir hal aldı.

CHP’nin ‘Milli Şef’i İsmet İnönü tarafından devreye sokulan ve “köylüyü köylere hapsetmeyi” amaçlayan bu enstitülerde yetişen öğretmenler, özellikle bölgenin sekülerleşmesi için büyük çaba harcadı.

DEM’li Ahmet Türk'ün ilkokul öğretmeni ve CHP’li Canan Kaftancıoğlu'nun eski kayınpederi Garip Tatar, yani nam-ı diğer Ümit İlhan Kaftancıoğlu’nun yazdığı “Tüfekliler” romanı, mezkûr öğretmenlerin tutumuyla ilgili önemli detaylar sunuyor.

“Müslümanlıkta ısrar eden” bir kavim olan Kürtleri dönüştürme fikrinden asla taviz vermeyen ve aslında böyle bir kavmin olmadığını, karda yürürken “kart-kurt” ses çıkardıkları için Kürt denildiğini savunarak onları “yok” sayan malum zihniyet, PKK’nın doğuşundan kısa süre önce benzer senaryoyu bir kez daha devreye soktu.

1970’lerin başında kurulan “Devrimci Doğu Kültür Ocakları” ile ilk defa “Halklara özgürlük” ve “Türkiye mozaiği” gibi ifadeler dolaşıma girdi. Bölgede mitingler yapılarak, ideolojik ve ayrıştırıcı materyaller dağıtıldı.

Bülent Ecevit’li CHP’nin iktidar olduğu 1978’de, sözde bu devrimci derneklerden referanslı isimler, 45 günde “Eğitim Enstitülerinden” mezun edilerek öğretmen yapıldı. Kısa sürede sahaya sürülen ve sol marjinal düşünceye mensup olan bu öğretmenlerin büyük bir kısmı Güneydoğu’ya gönderildi. Aynı yıllarda cezaevlerinde yaşanan zulümler, Kürt diline yönelik yasaklar ve rejim eliyle gerçekleşen ayrımcılık sayesinde gereken zeminin oluşmasıyla, 1978 yılının sonunda PKK kuruldu.

1990'lı yıllara gelindiğinde de Erdal İnönü’nün SHP’si, PKK’nın siyasi uzantısı HEP ile ittifak yaparak Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Selim Sadak gibi isimleri Meclis’e soktu.

Bu isimler milletvekili maaşı ve dokunulmazlığı sayesinde çeşitli ülkeleri gezerek, “Kürt sorunu” adı altında PKK’yı uluslararası arenaya taşıdılar.

Bu tür uygulamalarla Marksist ideolojiye sahip PKK’nın elini iyice güçlendiren müesses nizamın temsilcileri, 28 Şubat sürecinde dindar insanları, eli kanlı teröristlerden daha tehlikeli olarak görüp, tehdit listesinde ilk sıraya yerleştirirken...

Sol görüşlü rektörlerden cesaret alan PKK sempatizanlarının ise kampus içerisinde stant açıp, örgüt propagandası yapmalarına göz yumuldu.

Malum zihniyetin hortlattığı ve dallanıp budaklanmasında sebep olduğu PKK terörü, AK Parti iktidarının kararlı duruşu ve Milli Savunmada gerçekleşen hamlelerle dizginlenirken…

PKK’nın sürekli ismi değiştiren siyasi uzantılarıyla “Sosyalist Enternasyonal”den kardeş olan CHP, özellikle Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle, geçmişe dayanan ittifakı yeniden pekiştirdi.

23 Mayıs 2011’de Hakkâri’de, tek bir Türk bayrağının bile olmadığı meydanda konuşan Kılıçdaroğlu, bu ittifakın sürmesi için iktidara gelmeleri halinde; “yerel yönetimlere özerklik vereceğini” vaat etmekte bile sakınca görmedi.

7 Haziran 2015 seçimlerinde, “Birlikte iyi salladık” diyen bu yarım asırlık ittifak…

2019 yerel seçimlerinde, Atatürk posterleri ile PKK paçavralarının açıldığı mitingler sayesinde İstanbul ve Ankara dâhil çok sayıda büyükşehir belediyesini kazanarak, ilk kez ciddi bir siyasi netice elde etti.

Bese Hozat, Duran Kalkan, Cemil Bayık ve Khebat Andok gibi PKK elebaşlarının açıkça desteklediği Ekrem İmamoğlu, “sizi mahcup etmeyeceğiz” şeklindeki “sevgi dolu(!)” mesajlarla HDP tabanına karşılık verdi.

Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu ve Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş da bu birlikteliğin nişanesi olarak birlikte yemek bile yedi…

Bay Kemal’in yerine gelen CHP’nin emanetçi Genel Başkanı Özgür Özel ise gerektiğinde el öperek, “Kent Uzlaşısı” adı verilen bu kirli ittifakı 2024 seçimlerine taşıdı.

Halktan gizlenmeye çalışan bu ittifak CHP’lilerin bilinçaltına nasıl sirayet ettiyse, yılların Ülkücüsü Mansur Yavaş bile PKK elebaşı Abdullah Öcalan için “Apo Bey” dedi.

40 yıllık bu sinsi projeyi en iyi özetleyen ise eski HDP Milletvekili Altan Tan oldu.

Tan, “PKK ölmesin, 40 yıllık hikâye devam etsin ve 2028 seçimlerine hazırlık

olsun” diyerek, özellikle birilerinin kurulan ittifakının sürmesini istediğini deklare etti.

Fakat MHP lideri Devlet Bahçeli belki de hayatının en büyük siyasi riskini alarak 40 yıllık kanlı hikâyenin bitmesi için PKK’ya fesih çağrısı yaptı.

Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan “Terörsüz Türkiye” sürecinin arkasında duran Başkan Tayyip Erdoğan ise PKK’lıların silahlarını yakmasının ardından yaptığı açıklamada “Türk, Kürt, Arap” birlikteliğine değinerek, tıpkı bir asır öncesine kadar olduğu gibi birlikte her sorunun üstesinden gelebileceğimizin altını çizdi.  

Maalesef “PKK bitmesin” diye çırpınan seküler tabanın temsilcisi konumundaki Özgür Özel ise Türk, Kürt, Arap kucaklaşmasını, “Sünni Müslümanlık” üzerinden yeni bir ittifak çatısı oluşturma çalışması olarak değerlendirdi. 

Yetmedi…

“Ümmetçilik, mezhepçilik, din siyaseti üzerinden bu coğrafyada sana hesap yaptırmayız” tehdidinde bulundu.

Haksız da sayılmaz hani…

Çünkü!..

“İslâm kardeşliği” tesis edildiğinde, bölgemizdeki tüm sorunlar çözülecek ve seküler azınlık ile küresel efendilerinin bir asırdır üzerinde çalıştığı senaryonun gerçekleşmesi asla mümkün olmayacak!

Dolayısıyla..

İslam bizi yeniden “birleştirecek” diye ödleri kopuyor!

Zekeriya Say / Haber7

 

Yorumlar34

  • MUSTAFA 6 saat önce Şikayet Et
    Korkunun ecele faydası yok,özel!tepin tepinebildiğin kadar. Aĝzı açık dinleyen bir kitlen var.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Misafir 8 saat önce Şikayet Et
    Emeklilere ayırt edilmeden adil ve eşit oran da seyyanen zam yapılmalı emeklilerin durumları hiç konuşulmuyor asgari ücretlilerin durumları konuşulmuyor
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Vatandaş 11 saat önce Şikayet Et
    Tabii korkmakta haklılar,İslam tüm Türkiye'ye ve müslüman Halkları birlestirirse Atatürk milliyetçiliğinin ruhuna Fatiha.Osmanli milliyetçiliği hoş geldin.
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Kaan 13 saat önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık yazınız yine çok önemli tespitler içeriyor.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • BÖL-SÖMÜR 14 saat önce Şikayet Et
    Evet korkuyorlar. Fakat Etnik-Mezhep bölücülük başarılı! bir şekilde içimize işlemiş. Birbirimizle, işgalcilerden daha fazla uğraşıyoruz.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat