ABD başkanlarına “peygamber” dediğinizi, unutmadık!

  • GİRİŞ29.09.2025 09:29
  • GÜNCELLEME29.09.2025 09:29

Sırf “Türkiye, küçük Amerika olacak!” dediği için yıllardır merhum Adnan Menderes üzerinden mütedeyyin kesimi “Amerikancı” olarak yaftalayan malum zihniyete bir kez daha gün doğdu.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın daha sonra “saygı” diye tashih ettiği “meşruiyet” açıklamasına balıklama atlayan Amerikan oğlanları, 23 yıldır Türk halkının oylarıyla seçilen Başkan Erdoğan'a, “Halktan alamadığı meşruiyeti Trump’tan almaya çalışıyor” iftirası attı.

Başta İBB olmak üzere tüm CHP’li belediyeleri ahtapot gibi saran bir vurgun ağının başındaki isim olan ve dışarıdayken sürekli Haçlı elçileriyle temas kuran Ekrem İmamoğlu bile,

“Benim meşruiyetim halkımdan gelir” şeklinde pişkince ifadeler kullandı.

TBMM’nin yeni yasama yılının açılışına ilişkin konuşan CHP Sözcüsü Deniz Yücel de sanki daha önce “saygı gösterip, ayağa kalkıyorlarmış” gibi…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın konuşacağı 1 Ekim'deki Genel Kurul'a katılmayacaklarını açıklayarak, “Cumhurbaşkanı'nı ne oturarak ne de ayakta karşılamayız. Zira bizim nezdimizde meşruiyetini yitirmiştir” dedi.

Yanlış anlaşıldığını belirten ve sözlerini de düzelten kıytırık bir büyükelçinin açıklamaları üzerinden günlerdir suni bir fırtına koparmaya çalışan ve AK Parti iktidarının “meşruiyetini” sorgulayacak kadar ileri giden CHP’lilerin şımarık halini görünce aklıma, malum partinin geçmişi geldi.

Malumunuz, şu sıralar kendilerini “anti-emperyalist” olarak lanse eden CHP’lilerin aslında ABD’ye karşı yıllara sâri derin bir muhabbetleri vardır.

Ne zaman başları sıkışsa akıllarına ilk önce okyanus ötesi gelmiştir.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları arasında “509” numarayla yer alan ve 1919 -1973 yılları arasını kapsayan “Olaylarla Türk Dış Politikası” kitabının birinci cildinde;

İngilizlerin desteği ile Anadolu’ya asker çıkarmış bulunan Yunanistan’a karşı zafer kazanmak arzusunda olan Mustafa Kemal’in,

Biraz da “Amerika’nın tarafsız” tutumu dolayısıyla bastıran Halide Edib gibi önemli şahsiyetlerin etkisiyle Amerikalı General Harbord’a, “Heyeti Temsiliye Reisi” sıfatıyla, 22 Eylül 1919’da “Milli Mücadelenin hedeflerini özetleyen bir memorandum” verdiği…

Bu memorandumda,  “amacın ‘İmparatorluğu tarafsız bir devletin, tercihan Amerika Birleşik Devletlerinin mandası ile korumak olduğunu’ bildirdiğini” açıkça yazar.

Tabii bu teklifi bir “taktik” olarak düşünen Mustafa Kemal, düşmana karşı halkın direnişinin güçlendiğini gördükçe bu görüşü terk eder.

Fakat “manda” fikrinde samimi olan CHP’lilerin sayısı oldukça fazladır!

Mesela!

“İnönü Arşivi” belgelerine göre, daha sonra elinde Amerikan bayrağı ile poz verecek olan Albay İsmet Bey (İnönü), arkadaşı General Kâzım Karabekir’e 27 Ağustos 1919 tarihinde yazdığı ve Kurmay Binbaşı Saffet Arıkan’la gönderdiği mektubunda:

“Eğer Anadolu’da halkın Amerikalıları herkese tercih ettikleri zemininde (=yolunda) Amerika milletine müracaat edilse, pek ziyade faydası olacaktır, deniliyor ki ben de tamamiyle bu kanaatteyim” diyordu.

Hatta gazeteci Feridun Kandemir’in kitaplarında anlattığı “çiftlik” olayında göre, İsmet İnönü tarafından Kazım Karabekir’e açıkça;

“Bırak bu savaşı... Asla başarılı olamazsın!.. Gel kabul edelim Amerikan mandasını. Birer çiftlik alalım. Sen Kâzım Ağa ol, ben de İsmet Ağa!” teklifinde bulunuyordu.

Bir dönemin en muteber “kaynak” kitabı olan Büyük Larousse’un 13. cilt, 7. maddesinde yer alan;

“Birinci Dünya Savaşı sonrasında kimi Türk aydınlarının savunduğu Amerikan mandası altına girme görüşü.” şeklindeki ifade ise Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen birilerinin hala…

Cihan Harbi’nde Türkiye'nin parçalanacağını, yoksullaşacağını düşünerek Amerika gibi ekonomik bakımdan güçlü bir ülkeye “vekil” manasına gelen, uluslararası siyasette bir tür “kayyumluk” anlamında kullanılan “mandacılık” bağıyla bağlanmanın özlemiyle yanıp tutuştuğunu özetlemeye yetiyor.

*

“Rockefeller bursu” ile ABD’ye giden, “kanka”sı Kissinger ile sohbetlerinde “ABD'nin Türkiye’yi desteklemesini bir erdem” olarak değerlendiren ve “Şeker pancarı ekersek Amerika, Sultanahmet’i bombalayacak” diye ödü kopan Bülent Ecevit, her ne kadar “anti-emperyalist” bir söylem geliştirmeye çalışsa da…

CHP’liler, eylem ve söylemleriyle her fırsatta Amerika’ya duydukları hayranlığı ve destek beklentisini itirafta sakınca görmedi…

“Sovyet tehlikesi” sebebiyle dümeni Amerika'ya doğru çeviren CHP yönetimi, 1946 yılında “ittifak” için Türkiye’ye gelen ABD zırhlısı Missouri gemisi için benzeri görülmemiş hazırlıklar yaptı.

Türkiye'ye gelecek Amerikan askerlerinin gezeceği sokakları temizleyen,  hoş davranmaları için eğlence yerlerine talimat veren CHP’nin yönetimi…

“Coni”lerin özel ihtiyaçları için de Karaköy'deki genelevleri boya-badana yaptırıp, en güzel fahişeleri İstanbul’a getirmiş, ABD askerleri hastalık kapmasın diye bir de sağlık kontrolünden geçirmişti.

Hayat kadınlarının göbekleri ile Kız Kulesi’ne “Welcome” yazdırmaları, Bezmi Alem Camisi'nin minarelerine İngilizce “hoş geldiniz” yazılı mahya astırmaları, PTT’nin özel pul basması, Tekel’in özel sigara üretmesi ise işin cabasıydı.

Kapak olduğu Time dergisinde, “ABD'yi, Amerikalıları, Amerika otomobillerini, sigarasını, filmlerini, hükümetini seviyor” şeklinde tanıtılan dönemin CHP’li Başbakanı Şükrü Saraçoğlu ise Amerikan hayranlığını;

“Dünyanın en mükemmel çocuğu olan Amerika ve Amerikalılar, ellerinde insanlık, adalet, hürriyet, medeniyet bayrakları olduğu halde sağlam adımlarla yürümektedir.” sözleriyle itiraf etmişti.

CHP’nin “edebiyatçı” milletvekillerinden Hamdullah Suphi Tanrıöver’in, 8 Mayıs 1946’da, Meclis’te yaptığı, “Işık nereden geliyor? Bu ışığın bir menbaı var: Yine Amerika. Ümit nereden geliyor? Amerika'dan. Güven nereden geliyor? Amerika'dan” şeklindeki ABD övgüsü ise, partisince “Bravo” nidaları eşliğinde alkışlanmıştı.

“ABD’nin yepyeni bir hükümranlık, taptaze bir ekonomi anlayışının öncüsü olarak da bütün insanlık için hayırlı işler başarmak istediğini görüyor ve takdirle karşılıyoruz” diyen CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim’in, 1947 yılında, dehşet altındaki Avrupa için sarf ettiği;

“Bu ses nihayet Amerika’dan Peygamber gibi temiz ve kusursuz olan büyük insanın, Büyük Rozvelt’in sesi olarak ufuklara aksetti. İnsanları esaret altında bırakmayacağız, medeniyeti yıktırmayacağız diyen bu azametli ses Rozvelt’in vatandaşlarının sesleriyle birleşerek ufuklarda gulguleler vücuda getirdi. Bundan sonra Amerikalılar açların imdadına ve silahları ellerinde olarak esir milletlerin muavenetine koştular... Bugün bu büyük milletin insanlara yaptığı yardımı hatırlayıp, teşekkür ederken, Peygamber gibi temiz ve kusursuz Rozvelt’i, onun halefi olan kıymetli devlet adamı Truman’ı hürmetle selamlar” sözleri, bir ibret vesikası olarak Meclis tutanaklarında hala duruyor.

Bu fakire inanmayan CHP’nin trolleri, açıp o utanç satırlarını ibretle ve dehşetle okuyabilir…

Biliyorum yazı uzadı fakat öfkem geçmiyor…

Yahu!..

Doğal sütler dururken Amerika’nın gönderdiği “süt tozu” ile bir nesli zehirleyen…

Orduyu, “Amerikan hurdaları” ile teçhiz eden…

“Fulbright”  anlaşmasıyla müfredata kadar eğitimi Amerika’ya teslim eden CHP’nin milletvekillerinde Güldal Okuducu ise…

Sırf Meclis lokantasında “Coca Cola” göremediği için AK Parti iktidarını, “ABD mallarını protesto mu ediyorsunuz?” diyerek eleştirmiş ve kola için yüce Meclis’e soru önergesi vermişti…

“Torunlarımı McDonald's'a götüremiyorum” diyen dert yanan CHP’li bir seçmeni teselli edip, 8 saat kaybolduğu Amerika’da hamburger yiyen Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ise bahsetmeye bile gerek yok.

2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerini “dostum” dediği Joe Biden’ın açık desteğiyle

kazanacağını düşünen Kılıçdaroğlu, büyük bir törenle açıkladığı “İkinci Yüzyıla Çağrı” adlı küresel emperyalistlere teslimiyet projesinin başına ABD asılı Yahudi Jeremy Rifkin’i atamış, tabir caizse seçilmesi halinde kasanın anahtarını Amerika’ya teslim edeceğini ilan etmişti.

İşte böyle kadim bir “aşağılık kompleksi” içinde olan ve her seferinde çareyi “ithal kurtarıcılarda” gören “neo-mandacı” CHP’liler şimdi kalkmış, siparişi önceden verilen uçaklar ve bazı alçak sözler üzerinden Başkan Erdoğan ve arkadaşlarının “Amerika’ya biat ettiği” algısını yerleştirmeye çalışıyorlar.

Hadi oradan Amerikan oğlanları…

Siz önce kendi kirli geçmişinize bakın!

Zekeriya Say / Haber7

Yorumlar44

  • yaşar eker 11 dakika önce Şikayet Et
    “Fulbright” anlaşmasıyla 25 yıldır ne duırumda
    Cevapla
  • MALAZGİRT KAHRAMANI 22 dakika önce Şikayet Et
    Benim değerli ağabeyim ben 71 yaşında olduğum halde size ağabeyi diyorum.Böyle güzel MAKALELER ben çıkaramam da ondan size saygımdan ve tahsilinizden dolayı ağabeyi diyorum.Cehepe lilerin KİRLİ-PİS geçmişini ortaya döktüğünüz ve tüm Yüce Müslüman Türk Milletini aydınlattığınız için TEŞEKKÜRLER.Keşke şunuda yazsaydınız.Eyyyy Samsaundan karaya çıkan ALLAH şiirini!ÇOK GÜZEL VE HACCAK OLURDU!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Çeçen mücahit 26 dakika önce Şikayet Et
    Asıl kendileri halktan alamadıkları desteği, meşruiyeti sahiplenmek için kaynağı belli olan ve olmayan rüşveti yandaşlara dağıtıp ülkeye el koymaya kalkan fucur zihniyetin temsilcileri.Agababalari İngiliz,Amerikan,Almanya şikayet eden ben değilim ki
    Cevapla
  • Vatandaş 33 dakika önce Şikayet Et
    Güzel bir yazı ancak, "Şeker pancarı ekersek Amerika, Sultanahmet’i bombalayacak" sözü sanki yanlış gibi geldi! O günlerde afyon ekilip ekilmemesi gündemde idi. Orada yanlışlık olabilir...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Recep 41 dakika önce Şikayet Et
    Kalemine yüreğine sağlık Zekeriya Bey.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat