Silahla kurtardık sandıkla kaybediyoruz!
- GİRİŞ20.10.2025 09:32
- GÜNCELLEME21.10.2025 09:55
Yıl 1974.
Kıbrıs’ta gittikçe azgınlaşan Rum saldırılarına artık “dur” deme zamanının geldiğine karar veren Türkiye Cumhuriyeti devleti, Barış Harekâtı’na başlıyor.
ABD’nin uyguladığı silah ambargosuna rağmen onurluca direnen Türkiye, Kıbrıs’taki Rum zulmünü durduruyor.
Zaferin ardından adada “değişmeyen” tek şey ise Kıbrıs’taki soydaşlarımızın dinlerini yaşamakta karşılaştıkları zorluklar oluyor.
CHP’li Bülent Ecevit’in kurduğu koasliyon hükümeti tarafından kurtarılan Kıbrıs Türkleri, inanç özgürlüğü konusunda İsmet İnönü devrinin “din karşıtı” katı laikçi dayatmalarına maruz bırakılıyor.
Bu elim tabloyu gören ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nın “gerçek mimarı” olan Prof. Dr. Necmeddin Erbakan, adada şuurlu bir neslin yetişmesi için devrin Türk toplumu lideri Rauf Denktaş’a, “Kıbrıs’ta bir İmam-Hatip Lisesi ve İlahiyat Fakültesi açılmasını” teklif ediyor.
Bu istek, Denktaş tarafından anında geri çevriliyor.
Zira dönemin Rum toplumu lideri Glafkos Klerides’le, “Hamlet” isimli aynı Mason locasına üye olan Rauf Denktaş, Kıbrıs gençliğinin “dindar” olarak yetişmesini “gericilik” diye nitelendiriyor.
Böylece…
Kıbrıs halkının canları ve malları kurtuluyor ama inançları savunmaz bırakılıyor.
Bu durum, “dinî” ve “manevî” değerlerden uzaklaşmanın önünü açıyor.
Kıbrıslılar, benliğini ve manevi duygularını kaybediyor.
Din karşıtlığı, Kur’an kursu basmalar, ezan sesinden rahatsız olmaklar, intiharlar, tecavüzler alıp başını gidiyor.
Materyalizmin kucağına itilen Kıbrıslılar, “cami malları için bile yüzde 40 gümrük vergisi” alırken, Yahudilere toprak satmakta sakınca görmüyor.
Tabii bu durumun daha da “yıkıcı” etkileri oluyor.
Başta “dini eğitim” olmak üzere birçok alanda pasif kalan çapsız yöneticiler nedeniyle Kıbrıs’ta kendi geçmişine “düşman” bir nesil yetişiyor.
Rum kesimi, henüz ilkokul çağındaki çocuklara bile adanın tamamının Rumlara ait olduğunu ve Türklerin ise “işgalci” konumunda bulunduklarını empoze ederken…
Adada yaşanan kanlı dönemden bahsetmeyen müfredatlarla yetiştirilen Kıbrıslı gençler, canları pahasına kendilerini kurtarmaya gelen Türk ordusunu tıpkı Rumlar gibi “işgalci” olarak görmeye ve kendilerine yapılan “insanlık dışı” muameleyi unutup, katilleriyle yeniden kucaklaşmaya hazırlanıyor.
1974’teki “ihmal” ile başlayan bu manevi felaketi ancak 30 yıl sonra fark eden Rauf Denktaş, 2004 yılında katıldığı bir TV programında, Kıbrıs'ın bu hâle gelmesinin sebeplerini anlatırken, “Millî ve manevî boşluk”tan söz etmiş ve…
“-Kıbrıs'ta vatan kavramı değişti... Halk, bu kavrama global bakıyor!”
“-14-15 yaşında bir kız çocuğu gördüm... Boynunda Haç vardı... Sen Müslüman değil misin, diye sordum... 'Galiba Müslümanım' cevabını verdi!” diyerek;
“Halkımıza dinî bilgi vermemişiz!.. Bunun vebali hepimizin!.. Suçu kendimizde görüyoruz!” itirafında bulunmuştu.
Atılan bu kötü tohumların mahsulü olan, boyunlarında moda olarak Hıristiyanlığın alameti haç’ı taşımakta beis görmeyen ve Türkiye karşıtı politikaları benimseyen bu gençler dün Kıbrıs’ta sandık başına gitti.
Seçimin kazanan ise;
“1.5 yıllık koalisyon” ile Kıbrıs tarihinin en kısa ömürlü hükümetini kuran…
Türkiye'nin “iki devletli çözüm” politikasını eleştirerek, Palikarya artıklarıyla “federasyon” kurmayı hayal eden…
KKTC bütçesinin yüzde 30’unu Ankara karşıladığı halde “Türk Lirası’ndan çıkmayı” düşünen…
2018’de, Hala Sultan İlahiyat Koleji’ne giden başörtülü öğrencilerin diplomalarını onaylamayarak 28 Şubat kafasını Kıbrıs’ta hortlatan..
Kıbrıs Türk halkını Rum terör örgütü EOKA’dan korumak için kurulan “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı”nı “illegal ve suikastçı bir örgüt” olarak nitelendiren Halk TV sunucusu Ayşenur Arslan’a tepki bile gösterme zahmetinde bulunmayan…
Beylikdüzü’nü yönettiği dönemde, Kıbrıs’ta Türklerin katledilmesine sebep olan katil Başpiskopos Makarios’un heykelini diken CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun sahte diplomanın iptalini “hukuksuz” olarak nitelendiren…
Ve!..
CHP lideri Özgür Özel'in “kardeş partimiz” dediği, CTP’nin lideri Tufan Erhürman kazandı.
*
Fransız Yazar Nicolas Chamfort, “Bazen halkın fikri, olabilecek en kötü fikirdir” der.
Tabii Tufan Erhürman’a oy veren Rumlarla birleşmek isteyen kitlenin “İşgalci Türkiye Kıbrıs’tan defol” pankartları açacak kadar ileri gittiğini görünce…
Ve seçim sonuçlarını değerlendiren bazı kiralık gazetecilerin, Rum ağzıyla yaptıkları Türkiye karşıtı değerlendirmeleri görünce…
Kıbrıs halkının tam 51 yıldır, planlı bir şekilde manevi değerlerinden neden koparıldığını ve neden anavatana düşman yapıldığını daha iyi anladık.
Dolayısıyla…
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de dediği gibi; kan dökerek kurtardığımız Kıbrıs’ın kaderini, Rumlara aşık hale getirilen bir halkın oylarına bırakmamalıyız!..
Zekeriya Say / Haber7
Yorumlar61