“Atatürk’e mevlit” de Ekrem ve Mansur’un işi!
- GİRİŞ10.11.2025 08:55
- GÜNCELLEME10.11.2025 08:55
Mustafa Kemal Atatürk’e “dua etmek” veya “mevlit okumak”, devletin resmi protokolünde yer almayan bir ritüeldir.
Dolayısıyla her yıl 10 Kasım'da düzenlenen anma törenlerinde resmî nitelikte bir “dini tören” yer almaz.
Fakat tarihi kaynaklar, Atatürk’ün vefatının ardından kız kardeşi Makbule Hanım tarafından camilerde mevlit okutulduğunu ve bu geleneğin CHP tek parti döneminden itibaren yıllarca devam ettiğini doğruluyor.
Ağabeyinden sonra 18 sene daha yaşayan ve 1956’da vefat eden Makbule Hanım, her 10 Kasım’da, İstanbul’un ve Ankara’nın en büyük camilerinde Atatürk için hatimler indirtip, mevlitler okutmuş.
Ayrıca Darüşşafaka Cemiyeti gibi bazı dernekler de zaman zaman ölüm yıl dönümünde Atatürk ve silah arkadaşları için mevlid-i şerif programları gerçekleştirmiş.
Tabii!..
Behçet Kemal Çağlar gibi bazı isimlerin de;
“İsmi pâkin pâk olur zikreyleyen / Her murada erişir ‘Türküm’ diyen…”
“Ger dilerseniz, bulasız halktan necat, Atatürk’e Atatürk’e es selât…”
Ve…
“Yarını görürdü, düne bakardı / Kürsüye çıktı mı Arş’a çıkardı” şeklinde mevlitler yazarak, haşa Mustafa Kemal’e uluhiyet atfettikleri de oldu.
“Türkiye Hafızlar ve Mevlithanlar Cemiyeti” ise her sene İstanbul’un muhtelif camilerinde okuttuğu mevlitlerle bu geleneği sessiz sedasız sürdürüyor.
Takvimler 1996 yılının 10 Kasım gününü gösterdiğinde ise Türkiye’de ilginç bir gelişme yaşandı.
Sadece dindar insanların hedef alındığı ve Müslümanların “mürteci” olarak yaftalandığı 28 Şubat sürecine adım adım gidilen o karanlık günlerde…
“Çağdaş Atatürkçüler Derneği (ÇAD)”, Atatürk için Ankara Kocatepe Camii'nde mevlit okuturken…
CHP’lilerin yetiştiği ideolojik üs olan Atatürkçü Düşünce Derneği(ADD) ise Anıtpark'da “Atatürk'e Saygı yürüyüşü” düzenledi.
Kendilerini “Atatürkçü” gören iki derneğin farklı törenler tertip etmesi, haliyle tartışmaları beraberinde getirdi.
Çağdaş Atatürkçüler Derneği’nin o günkü Genel Başkanı Oktay Sanan, her türlü fanatizme karşı olduklarını ve toplumsal bir senteze varabilmek için herkesin fedakârlık yapması gerektiğini belirterek, “Ölüm yıldönümleri gösteriyle değil mevlitle anılır” savunmasını yaptı.
10 Kasım’ı yürüyüş yaparak kutlayan dönemin Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekreter Yardımcısı Nilgün Ersoy ise mevlide gidenlerin değil, yürüyüşe katılanların “gerçek Atatürkçüler” olduğunu iddia ederek, “Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatmış, ibadetlerin evlerde yapılması gerektiğini söylemiştir. Mevlidi düzenleyenler Atatürk’ü sevebilirler ama Atatürk’ü yanlış anlıyorlar, yanlış yorumluyorlar” dedi.
İkinci görüş daha çok kabul görmüş olmalı ki…
Kimlerden oluştuğunu bilmediğim, “Türkiye Hafızlar ve Mevlithanlar Cemiyeti” dışında, Mustafa Kemal hakkında doğru düzgün mevlit düzenleyenler çıkmadı.
Bırakın “mevlit” düzenlemeyi…
28 Şubat sürecinin meşhur Anayasa Mahkemesi başkanlarından Yekta Güngör Özden gibi isimler, dindar insanları “Atatürk’e saygı göstermeye” bile layık görmez oldu.
Anıtkabir’e giden dindar insanlara “siyasal yalancılar” diyen Özden;
“Atatürk’ün mozolesi önünde ‘sap gibi durarak’ başta kendiniz, kimleri kandırıyorsunuz? Siyasal yalancılar, ikiyüzlüler, en büyük saygısızlık, yapay, göstermelik saygıdır. Fotoğraflarının önünde, altında, heykellerinin karşısında durmayınız. Anıtkabir’e çıkmayınız, gölgesine sığınmayınız. Her organa sızmış, her kesimde, her katta bulunan karşıtlar için söylüyorum. Medyadaki saplantılılar için söylüyorum. Elbet bir gün bunların hesabı sorulacaktır” diyerek, bir de Anıtkabir’e gidenleri hesap sormakla tehdit etti.
Takvimler 2013 yılını gösterdiğinde ise bir gelişme yaşandı.
O dönem CHP İstanbul Milletvekili olan emekli müftü İhsan Özkes, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 75. yılı kapsamında İstanbul Eminönü’de bulunan Yeni Cami’de mevlit okuttu.
Özkes’in düzenlediği mevlide dönemin CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce de katıldı.
Hatta cami çıkışında yaptığı konuşmada, “ezanın okunmasını Atatürk’e borçlu olduklarını” savunan İnce;
“Atatürk olmasaydı, bu ülkenin kurtarıcısı olmasaydı, bugün hakaret edenlere şunu söylüyorum; adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı. Adınız Dimitri olurdu, Yorgo olurdu” ifadelerini kullandı.
Ertesi gün ise “Yorgo Demir” adlı Türk vatandaşı, yaptığı açıklamada İnce’nin çirkin sözlerine tepki gösterince, “Bay Muharrem” anında tornistan yapıp;
“Türkiye vatandaşı olan değil, bu toprakları işgale gelen 'Yorgo'ları ve 'Dimitri'leri kastettiğini” öne sürerek, dansözlere taş çıkaran bir kıvraklığa imza attı.
Her neyse…
Ertesi sene, yani 2014 yılında ikin kez mevlit okutan İhsan Özkes, “Atatürk için mevlit okutmayı bir gelenek haline getireceklerini” belirtirken…
Düzenlediği programa, Engin Altay, Faik Tunay ile o dönem CHP İstanbul İl Başkanı olan Oğuz Kaan Salıcı ve çok sayıda partili katıldı. Cami çıkışında ise cemaate Beşiktaş Belediyesi tarafından şeker dağıtıldı, gül suyu ikram edildi.
Özkes, 21 Temmuz 2015 tarihinde CHP'den istifa edince de “gelenek” olması beklenen mevlid uygulaması de bir anda unutuluverdi.
Öyle ki…
Her fırsatta eğitimini “Atatürk”e borçlu olduğunu söyleyen Nobel Ödüllü Profesörümüz Aziz Sancar bile sırf Anıtkabir’de ellerini açıp Mustafa Kemal’e “Fatiha” okuduğu için deyim yerindeyse linç edildi.
2019 yılında ise işler değişti.
Yıllarca “sağ” çizgide siyaset yaptıktan sonra, hayalini kurdukları koltuklara ancak CHP saflarında kavuşacaklarını gören Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş, belediye başkanı seçilir seçilmez o yıl ilk icraat olarak camilerde Atatürk için mevlit okutma kararı aldı.
Atatürk’ün ölümünün 81.yıldönümü nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Bezmiâlem Valide Sultan Cami’nde düzenlenen Mevlidi Şerif programına katılan İmamoğlu, cami çıkışında; “Bir arada olduğumuzu gösterebileceğimiz anlar var” diyerek başlattığı uygulamadan gururla söz etti.
Aynı saatlerde Hacı Bayram Veli Camii’nde Atatürk için mevlid okutan Mansur Yavaş’ın tertip ettiği programa ise CHP’li milletvekillerinin bile katılmaması dikkat çekti. Öyle ki 2019 yılındaki mevlid sırasında caminin dışı, caminin içinden kalabalıktı.
Buna rağmen İmamoğlu ve Yavaş, yıllar sonra yeniden başlattıkları mevlit okutma geleneğini her sene tekrar etti.
Hatta bu işe bulaşmayan İzmir Büyükşehir Belediyesi gibi bazı katı laik belediyeler yüzünden…
CHP’li belediyeler, “Atatürk’e “mevlit okutan” belediyeler ve “mevlit okutmayan” belediyeler olmak üzere ikiye ayrıldı.
Bu sene ise işler tamamen karıştı.
CHP’lilerden rol çalmak için ortaya atılan Kocaeli ve Bartın valileri, devletin resmi protokolünde “Atatürk’e mevlid okutmak” diye bir kaide yokken, müftülüklere talimat vererek, sessiz sedasız akan suyu bulandırdı ve bu meseleyi rejim krizi haline getirdi.
Oysa kıymetli bürokratlarımız, üzerlerine vazife olmayan meseleler hakkında daha dikkatli davranmış olsalardı ülkenin birlik ve beraberliğine daha çok katkı sağlarlar diye düşünüyorum!..
Yorumlar34
-
Bilirkişi
25 dakika önce
Şikayet Et
Sayın yazar, bu kararı alan valiler de imamoğlu yavaş ekibinin mi adamı?
Beğen
Cevapla
-
ömer
46 dakika önce
Şikayet Et
malzeme toplumda karşılık bulursa her zaman gümdemde oluyor, malzemenin toplumda karşılığı yoksa dönüp bakan bile olmuyor
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
Bir vatandaş
1 saat önce
Şikayet Et
Fikri üretim yapamayanlar ülkeye zarar veriyorlar, bu vali beyleri görevden almayın kahraman olmasınlar ama valilik adına şehre ne kalmışlar bir bakalım, işleri yok galiba....
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
Murat
1 saat önce
Şikayet Et
Valilerin gereksiz davranışı.
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
Nokta
1 saat önce
Şikayet Et
gidin, anıtkabir varken camilerde ne gerek var mevlide.. en güzel mezar başı değil mi... orası yetmez derseniz cami de de okutulur.
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle