Yalancı bahar
- GİRİŞ26.10.2025 09:13
- GÜNCELLEME27.10.2025 09:04
1930 yılının Ekim ayıydı.
Cumhuriyet’in yedinci yılını doldurmaya hazırlandığı günlerdi. Hazan serinliğine inat ülkeyi ılık bir bahar havası sarmıştı.
Meclis duvarlarına “hâkimiyet bila kaydü şart milletindir” yazan genç rejim, ilk kez çok partili seçimlere gidiyordu.
Bir tarafta rejimle birlikte büyüyen Cumhuriyet Halk Fırkası vardı, diğer tarafta kuruluşu henüz iki ayı bile bulmayan Serbest Fırka...
Biri devletin bizzat kendisi, diğeri izin verilen kadardı. Ne güçleri kıyas edilebilirdi ne de imkânları...
Halk Fırkası en ücra köylerde bile örgütlüyken Serbest Fırka ancak 37 vilayette teşkilat yapabilmişti. Askerî ve sivil bürokrasi iktidarın doğal parçasıyken, muhalefet partisi bir umut zerresinden ibaretti.

Zaten o umudun doğuşu da doğal yollardan olmamıştı. Ankara, eski Başvekillerden Fethi Okyar’ı sefir olarak bulunduğu Paris’den çağırmış, ismi ve kadrosuyla birlikte sınırlarını da çizdiği bir muhalif partinin programını eline verip başına geçmesini istemişti.
Verilen talimatta ne iktidar değişikliği vardı ne de halk iradesinin sandığa nasıl yansıyacağı... Minik bir azınlık olarak Meclise girsin, “muvazaa” partisi olsun, muhalefetsiz ve muhakemesiz hükümete küçük ayarlar versin yeterdi.
Amaç, iktisadi ve sosyal sıkışmışlık içinde bunalan halkın gazını alarak içeriyi rahatlatmak, dışarıya da demokratik cumhuriyet görüntüsü vermekti.
1931 yılının Nisan ayında dördüncü dönem milletvekili seçimleri yapılacaktı. Bu küçük ve zararsız demokrasi oyunu için altı ay daha beklemek gereksiz görülmüş, Ekim ayının başlarında yapılacak belediye seçimlerinin bir ön gösterim olması için harekete geçilmişti. Öncesinde önemli bazı düzenlemeler yapılmış, seçimlerin tek dereceli olmasına, vatandaşın doğrudan sandığa gitmesine imkân sağlanmıştı. Üstelik kadınlara da seçme ve seçilme hakkı tanınmıştı.
Ne var ki, seçim çalışmalarının başlamasıyla birlikte işin rengi değişti.
12 Ağustos’ta kurulup alelacele örgütlenen Serbest Fırka, kurucularını bile şaşkınlığa düşüren bir ilgiyle karşılandı. İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde fırka binalarının önünde uzun kuyruklar oluştu. Kısa zamanda on binlerce üyeye ulaştı. Taşra vilayetlerindeki ilgi çok daha muazzamdı. Ağır vergiler altında bunalan, tek parti mutemetlerinin zulmü altında inleyen Anadolu insanı, sel gibi yollara dökülmüştü. Fethi Beyin Batı Anadolu’ya yaptığı seçim gezisi bunun en açık göstergesiydi. Özellikle İzmir mitinginde inanılmaz olaylar yaşanmıştı. Bir gösteri esnasında polis kurşunuyla ölen bir genç, babası tarafından Fethi Beyin yanına götürülmüş, acılı babanın, “Oğlumu yoluna kurban ediyorum. Başka kurbanlar da veririz; yeter ki bizi kurtar!” diye bağırması herkesi derinden sarsmıştı.
Tatlı hayallerle başlayan demokrasi oyunu, birden ciddiyete bindi.
Sandıkların kurulmasıyla beraber hükümet de demirden eldivenlerini giyip sahaya indi. Muhalif olduğu belirlenen mahalleler asker kordonuna alınıp dışarıyla irtibatları kesildi. Aydın, Çine, Biga, Ereğli, Kula ve Ödemiş gibi yerlerde seçimler ertelendi. Mersin, Salihli, Trabzon ve Ödemiş’te muhalefet temsilcileri seçim kanununu ihlalden tutuklandılar. Trakya’da suçlu ve cezaevi kaçkınlarından oluşan çeteler evleri basıp dehşet saçtılar. Manisa’daki sandıklardan seçmen sayısının çok üstünde oyların çıktığı görüldü. Antalya’da muhtarlar hükümet konağına çağrılıp tehdit edildiler. Buna rağmen gündüz atılan oylar geceleri değiştirildi. İtiraz üzerine yedi seçim bölgesinden altısında seçimler iptal edildi. Mersin ve Bursa’da baskılara dayanamayan muhalefet temsilcileri seçimlerden çekildiklerini açıkladılar. Konya’da Vali ve Jandarma Kumandanı tarafından Serbest Fırka temsilcileri sandık başlarından uzaklaştırıldılar. Adana’da seçimler irtica gerekçesiyle iptal edildi. Kocaeli’de Serbest Fırka temsilcileri mürteci suçlamasıyla tutuklandılar. İnegöl, Çorum, Kırklareli, Tekirdağ, Malatya, Çanakkale, Denizli, Kütahya, Isparta, Muğla, Giresun, Kayseri, Yozgat, Çankırı, Niğde, Trabzon, Rize, Amasya, Bolu, Kırşehir.... Liste bu şekilde uzayıp gitti. Yurdun dört bir yanında ya seçim sandıkları kayboldu ya çalındı ya da hükümet görevlileri tarafından alıkonuldu.
Hükümetin hiçbir itiraza yol vermediği seçimler, Çankaya Köşkü tarafından da dikkatle izlenmişti.
Tartışmaların gazete sütunlarına sığmadığı günlerden birinde Umumi Kâtip Hasan Rıza Soyak, köşkün kütüphanesinden içire girdi. Elinde çeşitli vilayetlerden çekilmiş seçim sonuçlarını içeren telgraflar vardı. Onu gören Reisicumhur, okuduğu kitaptan başını kaldırdı.
“Seçimleri hangi fırka kazanıyor çocuk?” diye sordu.
Hasan Rıza Bey, sevinçli bir yüz ifadesiyle cevap verdi:
“Tabi ki bizim fırka Paşam.”
Gazi, telgraflara şöyle bir göz attıktan sonra manalı bir şekilde gülümsedi:
“Hayır, çocuk hiç te öyle değil! Hangi fırkanın kazandığını ben sana söyleyeyim; kazanan idare fırkasıdır. Yani jandarma, polis, nahiye müdürü, kaymakam ve valiler... Bunu bilesin.”
Öyle oldu... İdare, halka geçit vermedi.
1 Ekim’de başlayıp 12 Ekim’de bitmesi planlanan seçimlerin neticelenmesi neredeyse bir ayı buldu. 22 Ekim’de yapılan açıklamada ezici bir çoğunlukla Halk Fırkasının kazandığı söylendi.
502 seçim bölgesinden 37’si vilayet 104 seçim bölgesinde seçimlere katılabilen Serbest Fırka, ikisi vilayet olmak üzere ancak 40 belediyede başarılı olabilmişti. Vilayetlerden biri Samsun, diğeri Silifke’ydi...
Sonuç böyle açıklansa da, gerçeğin çok daha farklı olduğu anlaşılmış, bu durum kurulu düzeni rahatsız etmişti.
Demokrasi oyununun sahnelenmesi için vakit henüz erkendi.
Tam da bu günlerde dönemin önemli gazetelerinden Cumhuriyet, Hakimiyet-i Milliye ve Vakit’te art arda üç haber çıktı.
İlk haber İstanbul’dandı. Kasımpaşa’da Serbest Fırka binasından çıkan bir grup genç, yeşil bayraklarla yürüyüşe geçmiş, şeriat sloganları atmışlardı. İkinci haber, Adana’yı işaret ediyordu. Serbest Fırka teşkilatının duvarlarına Arapça bir poster asılmıştı. Üçüncü haber, İzmir Menemen’de yaşandığı söylenen bir dedikoduydu. Habere göre Menemen’de inkılapların yıkılması için hazırlık yapılıyordu. Fesler kalıplanmıştı ve ortalıkta tekkeler açılacak diyen birileri dolaşıyordu.
İşin içyüzü kısa zamanda anlaşıldı.
Gençlerin taşıdığı bayrak Haliç İdman Yurdu isimli futbol kulübünün flamasıydı. Adana’daki poster, teşkilat çalışanları yemekte iken dışarıdan gelen biri tarafından duvara asılmış ve muhtemelen aynı kişi tarafından fotoğraflanmıştı. Menemen’deki dedikodular ise tamamen Halk Fırkalıların uydurmasıydı.
Yine de sonuç değişmedi. Serbest Fırka, yeni bir seçim daha göremeden kurulduğu usulle 17 Kasım’da kapatıldı.
Geriye, ilk demokrasi oyununun buruk hikâyesi kaldı.
Cumhuriyetimizin 102. Yılı kutlu olsun...
Yorumlar13
-
okur
2 gün önce
Şikayet Et
komik. serbest fırkadan önceki 70 yılda kaç parti kurulup kapandı. hepsi muvazaa mıydı. lontraya şirin görünmek isteyenler sadece 1930 da mı yaşamış. parasız sınıfsız geri kalmış bir halk şaşaalı osmanı ali de zengin ve aydın mıydı.
Beğen
Cevapla
-
Arif Ç.
2 gün önce
Şikayet Et
İstiklal mücadelesi yıllarında 7 düvele karşı kahramanca her cephede savaşan yüce Türk milleti bugünkü sınırlarımıza kadar vatanımızı savunmayı başarabilmiştir. Osmanlı'dan sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yönetim biçiminin pekişmesi için kahraman halkımıza, demokrasi alıştırmaları sürecinde lüzumunca ilmi siyaset ve nezaketin tüm incelikleri uygulanmış.
Beğen
Cevapla
-
deto
2 gün önce
Şikayet Et
bravo teşekkürler
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
Hüseyin
2 gün önce
Şikayet Et
Sorsan cumhuriyeti kurduk demokrasi getirdik halk kendi kendini seçeçek kadınlarada seçme ve seçilme hakkı verdik muhalefetin olmadığı seçimlerde kim kimi nasıl seçti seçildiler 27 yıl chp saltanatı başladı baascı chp astığım astık kestiğim kestik kendilerinden olmayan herkesin malına mülküne namusuna çökerek el koymuş zihniyet ee vali kaymakam belediye başkanı hakim savcı emniyet chpli
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
Şadi yilmaz
2 gün önce
Şikayet Et
Harika haber . Gercek haber . Hep yapılmalı insanlar bu ülkede cumhuriyeti tanımalı.
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle