Kamondo merdiveni
- GİRİŞ09.11.2025 08:42
- GÜNCELLEME10.11.2025 09:08
Osmanlı devleti gaza ve ganimet devletiydi. Fetihlerin ve büyük zaferlerin egemen olduğu genişleme dönemlerinde hazinenin para sıkıntısı olmamıştı. Bu yüzdendir ki Müslüman ahali ticarî ve malî işleri küçümsemiş, dahası bunlarla ilgilenmeyi ayıp saymıştı. Onların ilgisi daha çok dört meslekte yoğunlaşmıştı: Devlet yönetimi, savaş sanatı, din ve tarım...
Para ve ticaret işleri azınlıklara bırakılmıştı.
Özellikle İstanbul’un fethinden sonra bu işlerin merkezi Galata’ydı. Levanten, Ermeni ve Yahudilerin yoğunlukta olduğu semt, dört asır boyunca sarrafların mekânı, para ve ticaretin merkezi olacaktı.
Devlet, güçlü olduğu dönemlerde bunların ticari tecrübe ve ilişkilerinden faydalanmış, bazı piyasa işlemlerinde doğrudan Galata sarraflarını kullanmıştı. Bu işlemlerin başında para değişimi gelirdi. Her padişah tahta çıktığında kendi adına para bastırır, eski padişah zamanında basılan paraların ve ticari münasebetler nedeniyle piyasaya giren ecnebi paraların değişimini Galata sarrafları sağlardı. Bunun yanında borç temini, senet iskontosu gibi basit bankacılık ve kredi işlemleri de yaparlardı.
Sarraflık yasal izne tabiydi. Devlet, imtiyaz vesikası düzenleyip ellerine verir, vesikanın imza kısmı bir kuyruğa benzediği için bunlara “kuyruklu sarraf” denirdi. Verilen bu imtiyazlar babadan oğula geçtiği için zamanla her biri güçlü birer figüre dönüşecekti.
Lorando, Tubini, Baltazzi, Corpi, Shilizzi, Coronio ve Alberti aileleri Levantendi. Camondo, Carmona, Zonana ve Fernandez aileleri Yahudi, Mavrokordato ve Zarifi aileleri Rum, Köçeoğlu ve Mısırlıoğlu aileleri ise Ermeniydi. Bunlar ırk, milliyet ve din farkları nedeniyle zaman zaman koyu bir rekabete girişseler de “azınlık” şemsiyesi altında kolayca birleşir, en olmadık zamanlarda siyasi bir güce dönüşür, sıkıntı oluştururlardı.
Yeni denizyollarının açılması ve özellikle Amerika kıtasının keşfi bu sıkıntının ilk ipuçlarıydı. Bu dönemde altın ve gümüş miktarı çoğalıp fiyatlar yükselmiş, sarrafların gücü de artmaya başlamıştı. İpotek karşılığı borç vermeler, alacaklar geri dönmeyince mülklere el koymalar görülmüştü.
16. Yüzyılın sonlarına gelindiğinde Osmanlının ilerleyişi durdu. Ardından geriye dönüş başladı. Azalan fütuhat gelirlerine, ağır masraflarla girişilen seferlerin yükü de eklenince hazinede açıklar oluştu. İlk defa ortaya çıkan bu sıkıntı karşısında devlet sarraflardan borç istedi.
Öte yandan sarraflarla yeniçeriler arasında garip ve tehlikeli bir ilişkinin doğduğu görüldü. Yeniçeriler, sarraflardan borç alıyor, karşılığında maaş karnelerini ipotek gösteriyorlardı. Bu durum, gayrimüslim esnafın ciddi faiz gelirleri edinmeleri bir yana ordu içine sızması demekti. Nitekim Sultan III. Selim’in tahttan indirildiği Kabakçı Mustafa isyanı ile 1826’da ocağın ortadan kaldırılmasına sebep olan Yeniçeri isyanının Yahudi sarraflar tarafından finanse edildiği ortaya çıkacak, onlarca sarraf idam ve sürgün cezalarına çarptırılacaktı.
Buna rağmen kötü gidişatı durduracak kalıcı tedbirler alınamadı. Osmanlı yönetimi, “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” diyen Peygamber tavsiyesine rağmen para, maliye ve ticaret konularında gayrimüslim tebaasına verdiği inisiyatifi kıramadı. Onlar da Avrupa devletleriyle kurdukları bağlantıların da yardımıyla fütursuzca at koşturmaya devam ettiler.
Sanayi inkılabı sonrası yelkenleri daha da şişti. Batı Avrupa sanayi çevreleri ile Osmanlı hükümetleri arasındaki irtibatı bunlar kurdular. Limanlara gelen ithal malların acenteliklerini aldılar. Yerli tüccara, tüketiciye, esnafa, maaşı geciken memura yüksek faizlerle borç verip kendilerine bağladılar. Kimi zaman bürokratları tehdit ettiler, kimi zaman askeri darbeleri finanse eden siyasi bir otorite haline geldiler.
19. Yüzyıl, sarrafların bankerlere dönüştüğü dönem oldu. 1845 senesinde Osmanlı maliyesi cari açık vermiş, personel harcamaları ve yatırımlar için sıcak paraya ihtiyaç duymuştu. Çaresiz Galata sarraflarına müracaat edilmiş, Alleon ve Baltazzi adında iki sarraftan borç alınmıştı.
Alınan borcun bu defaki bedeli sarrafların bankerliğe terfi etmeleriydi. İngiliz Sterlini üzerinden alınan borçta kur sabit tutulmuş bunun karşılığında banka kurmalarına izin verilmişti. 1847 yılında faaliyete geçen İlk Osmanlı Bankası olan Dersaadet Bankasının kuruluşu böyle oldu.
Ardından Kırım Harbi başladı. Mevcut giderler harp masraflarıyla birleşince hazine yeniden dara düştü. Hükümet bu defa da İngiliz Banker Rochschild’den borç para aldı. Bunun karşılığında ona da banka kurma imtiyazı verdi. 1856 yılında merkezi Londra’da bulunan Bank-ı Osmani kuruldu. 1863 yılında Fransız sermayesi katıldı. Adını Bank-ı Şahane-i Osmani olarak değiştirdi. Para basma imtiyazı dâhil hem merkez bankası hem de ticaret bankası olarak faaliyet izni aldı.
Osmanlı hükümetlerinin Galata Bankerleriyle girdiği hazin ilişki bu tarihten sonra da sürdü. Bankerler, bir tefeci gibi hareket etmeye, Avrupa devletlerinden %5’le elde ettikleri sıcak parayı Osmanlı devletine %25’lere varan faizle vermeye devam ettiler. Avrupalı devletler de onları himayelerine alıp sahip çıktılar. Tamamı gayrimüslimlerden oluşan 63 Galata Bankerine vatandaşlık verdiler. Tanzimat ve Islahat Fermanlarına göre devletle bir banker arasında sorun çıktığında ya İngiliz elçisi Babıali’nin kapısını çaldı, ya Fransız ya da İtalyan...
Buna rağmen hükümet ve hanedan üyelerinin Galata Bankerleriyle geliştirdikleri ilişkilerde hiçbir değişiklik olmadı. Başta Sadrazam ve valide sultanlar olmak üzere birçok devlet yetkilisi bunlarla çalışmaya devam etti. Lüks yaşamlarını sürdürmek için yüksek faizle borç almayı sürdürdüler.
1877 Osmanlı-Rus Harbi esnasında, Rus yanlısı bir siyasetçi olan Sadrazam Nedim Paşa, borçların ödenemeyeceğini söyleyerek iflas ilan etti. Bu açıklama sonrası Sultan Abdülaziz kanlı bir ihtilalle devrildi. İhtilalin finansörü Galata Bankerleriydi. Yerine Şehzade Murat getirildi. Sultan V. Murat, hem masonik bağlantıları hem de lüks yaşamıyla bankerlerin gözdesi bir adamdı. Borçları kısa zamanda kapatır yeni borçlar için sağlam karşılıklar bulur diye beklenmişti.
Ne var ki yeni padişahın iktidarı ancak üç ay sürebildi. Borçların ödenmesi Sultan II. Abdülhamit zamanında gerçekleşti.
Gidişat durdurulamadı. Galata Bankerlerinden alınan borçlar yüzünden Osmanlı devleti çok büyük sıkıntılar yaşadı. Ekonomisi iflas etti. Muharrem Kararnamesi denilen kanunla borçların tahsili için Düyun-u Umumiye idaresinin kurulmasına razı geldi.
Osmanlı devletinin en kötü zamanları, Galata bankerlerinin en rahat yılları oldu. Savaşların ve yoklukların yorduğu İstanbul’da şatafatlı bir hayat yaşadılar.
Sefarat Yahudilerinden Avram Kamondo bunlardan biriydi. İstanbul’un en zengin bankeriydi. Reşit Paşa ile kurduğu ilişki sayesinde hükümetin neredeyse içine girmiş, Osmanlı ülkesinde mülk edinme imtiyazı alan ilk ecnebi olmuştu. Şirket-i Hayriye'den Tramvay Şirketi’ne kadar birçok müessesinin ortağıydı. Masonluğun yayılması için çalışmış, Yahudi çocukları için Alyans Mektebi açmış, Yahudileri Osmanlının en güçlü cemaati haline getirmişti.

Evinden işine yürüyüş yolu olarak yaptırdığı Kamondo Merdivenleri onun eseridir.
Galata’da Bankalar Caddesi ile Banker Sokağını birleştiren ve adeta bir saç örgüsünü andıran yapısıyla günümüze ulaşan bu merdivenler aslında bir ibret anıtıdır. Güçlüyken gölgesine sığınıp, zevalinde arkasına dolanan Galata Bankerlerinin ihanetini temsil eder. Bir de gaflet uykusuna doyamayan Müslüman ahalinin utancını...
Zekeriya Yıldız / Haber7
Yorumlar26
-
Resul 56
3 hafta önce
Şikayet Et
Şunu birdaha görüyoruz ki bize tarihimizle ,
Ticaretimizle,sosyal hayatımızda ilgili diğer
temel meseleler hakkında bilgi sahibi olmazsak daha çok ağır bedeller öderiz
Tarihe tekerrürdür derler ibret alınsaydı hiç tekerrür edermiydi.
Zekeriya bey tesbitleriniz için teşekkürlerimi iletiyorum
Beğen
Cevapla
Toplam 3 beğeni
-
Murat toper ceylan
3 hafta önce
Şikayet Et
Ne yazıkki bir birimizi fişliyoruz,gerçekler halı altına süpürüldü,geldiğimiz nokta sen şucusun,, ben lik duygusu cahaketimizin tam ortasındayız, zekeriya yıldız kardeşimiz var ol, geç kaldık birçok hakikati öğrenmede sizin gibi yiğitlerin sayısı çoğalması dileğim
Beğen
Cevapla
Toplam 3 beğeni
-
tarih
3 hafta önce
Şikayet Et
Selçuklu ticareti kuyumu Türklerin elinde tutardı loncalarla örgütlerdi. Osmanlı ticareti kuyumu azınlıklara vererek büyük hata yaptı. Fatih istanbulu yahudilerle doldurmuş üstüne Beyazıt büyük bir yahudi göçünü kabul etmiş.
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
Bülent DUMAN
3 hafta önce
Şikayet Et
Evet iki günü eşit olan ziyandadır.Allah ve resülü ne demişşe harfiyen uygulamak lazım.gevşek olmamak gerek.150 yılın ihmali.ufak tefek ayrıntılara takılmadan bir olalım diri olalım.gün çok çalışmak devri laf değil iş üretmek gerek.terörsüz türkiyeden taviz vermeden.
Beğen
Cevapla
Toplam 3 beğeni
-
savaş
3 hafta önce
Şikayet Et
teşekürler
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
Ömer kuru
3 hafta önce
Şikayet Et
Çok teşekkür ederim Zekeriya bey. Tespitler çok doğru ve yerinde. Tarih tekerrür eder her zaman. İktidarlar her zaman kendi sermayedarlarını oluşturmalı . yoksa maalesef el açılan değil, el açan olunuyor. Be kamondo merdiveni gibi utanç abideleri oluşuyor.
Sın olarak gerçek şudur ki paraya, sermayeye sahip olan, praya, altına sahip olan; güce sahip olur, oyunu kurar..
Kaleminize sağlık.
Beğen
Daha fazla yorum görüntüle