Nasihat heyeti
- GİRİŞ14.12.2025 09:20
- GÜNCELLEME14.12.2025 12:39
19. Yüzyılın sonlarında Uzakdoğu toprakları Çin ve Japonya arasında yaşanan kıyasıya bir kavgaya sahne oldu.
Tarihe, “Birinci Çin-Japonya Savaşı” olarak geçen kavgayı Çin kaybetti. 1895 yılında imzalanan Şimonoseki Antlaşmasıyla büyük kayıplar yaşadı. Hem yüklü miktarda savaş tazminatı ödemeyi kabul etti hem de Tayvan ve Liatung Yarımadasını Japonya’ya terk etti. O tarihe kadar hükümranlığı altında tuttuğu Kore’nin bağımsızlığını da tanımak zorunda kaldı.
Hammadde ve sömürge arayışına çıkan Batılı devletler, Japonya’nın güçlenmesinden rahatsız olup topyekûn saldırıya geçtiler. Antlaşma şartlarının kabul edilemez olduğunu söyleyerek Japonya’ya baskı yaptılar.
Japonya, bu baskılara direnemeyip şartların yumuşatılmasını kabul etti. Çin, kayıplarının çoğunu geri kazandı.
Sonrasında emperyalizmin değişmez kuralları devreye girdi.
Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan ve Hollanda’dan oluşan sekizli sömürge ittifakı, yaptıkları iyiliğin bedelini Çin’den fazlasıyla aldılar.
Kırım Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğundan aldıkları gibi...
Kârlı ticaret antlaşmaları, sonu gelmez imtiyazlar, toprak ve maden sahalarına çökmeler... Her biri peş peşe geldi. Ekonomik açıdan Çin’in en önemli bölgelerini ele geçirip adeta istila ettiler.
Önce Japonya mağlubiyeti, ardından ülkeyi talan eden sömürü çarkı Çin halkının büyük tepkisini çekti. Milliyetçi duygular galeyana geldi. Demiryolu işçileri arasında başlayan direniş hareketi kısa zamanda büyüyüp bütün ülkeyi saran bir ayaklanmaya dönüştü. Ayaklanmanın liderliğini dini bir yapılanma olan Boxerler Cemiyeti üstlendi.
1899 yılının Kasım ayında başlayan ayaklanmada onlarca elçilik binası basılıp misyonerler kurşuna dizildi. Yabancı şirketler ateşe verildi. İki yılın sonunda Pekin isyancıların eline geçti. Yakalanan her Avrupalı öldürüldü. Evlerinden işyerlerine onlara ait ne varsa darmadağın edildi.
Adları, “Haklı Yumruk” anlamına gelen Boxerlerin isyanı Avrupa’da büyük telaşa sebep oldu. İsyanı bastırmak için büyük bir ittifak ordusu kuruldu. Başına Alman Mareşal Waldersee’nin getirildiği 54 bin kişilik birleşik güç, 14 Temmuz 1900 tarihinde Çin’e çıkartma yaptı.
O günlerde Çin’de 70 bin Müslüman yaşıyordu. Alman İmparatoru, onların isyancılara katılmasını önlemek için İstanbul’dan yardım istedi. Kahire’den Buhara’ya kadar İslam dünyasının değişik noktalarında yayınlanan gazeteler oradaki Müslümanların Halifeden haber beklediklerini yazan haberlerle doldu. Aynı zamanda Müslümanların Halifesi olan Sultan II. Abdülhamit Han 5 Aralık 1900 günü Bakanlar Kurulunu olağanüstü toplantıya çağırdı.
Ne yapılmalıydı? Emperyalistler, ayaklanan Çin halkını katlederken, Halifeleri olarak Müslüman ahaliye “ayaklanmalara katılmayın” mı denmeliydi yoksa direniş mi tavsiye edilmeliydi?
Çin’deki gelişmeler bütün ayrıntılarıyla masaya yatırıldı. Alman Kralının yardım çağrıları, Avrupa başkentlerindeki diplomatlardan gelen raporlar, eldeki bilgilerle birleştirilip uzun bir değerlendirme yapıldı.
Ve... Karar verildi:
Sırf Almanya istedi diye direnişi sabote edecek bir fetva yayınlanmayacak, oradaki Müslümanların durumu yerinde görülüp, kanaatleri alındıktan sonra karar verilecekti. Bunun için bir nasihat heyeti oluşturularak yola çıkarılmasına hükmedildi.
Ardından ikisi asker, ikisi ulemadan oluşan dört kişilik bir heyet seçildi.
Heyetin başkanlığına Mirliva Hasan Enver Paşa getirildi. Polonya göçmenlerinden Mustafa Celaleddin Paşanın (Konstantin Borzecki) oğlu olan Hasan Enver Paşa birçok Avrupa lisanına vakıf sahasında uzman biriydi. Türk-Yunan savaşının teftiş heyetinde bulunmuş, Amerika-İspanya savaşını gözlemci olarak Küba’da izlemiş, genç yaşında Paşa olmuştu.
Padişahın yaverlerinden Miralay Ömer Nazım Bey onun yardımcılığını yapacak, Beyazıt Medresesi Müderrislerinden Dadaylı Mustafa Şükrü Efendi ile Kadı Tahir Efendi heyetin ulema ekibini oluşturacaktı. Ayrıca iki muhafız da seyahat süresince onlara eşlik edecekti.
Nasihat Heyeti, “İmparator Nikola” isimli bir Rus gemisiyle 1 Mayıs 1901 günü İstanbul’dan yola çıktı. Süveyş Kanalında Alman yolcu vapuruna geçip 23 Mayıs’ta Singapur Limanına, Haziran ayında Çin’e ulaştı.
Alman baskısıyla harekete geçilmiş intibaını vermemek için bilerek mi yavaş hareket edilmişti yoksa zamanlama hatası mı yapılmıştı bilinmez... Bu esnada Boxer İsyanı çoktan bastırılmış, binlerce Çin milliyetçisi katliama uğramış, Pekin ele geçirilmiş, Yasak Şehir yağmalanmıştı.
Alman Maraşal, gecikmenin kasıtlı olduğunu düşünerek Osmanlı heyetine soğuk davrandı. İsyan bitmiş olsa da Nasihat Heyeti hemen dönmedi. Müslüman ahali arasında dolaşarak haklarının gözetilmesi, ihtiyaçlarının tespiti ve Halife’den beklentileri üzerine uzun bir çalışma yaptı. 21 gün süren çalışmasını tamamladıktan sonra Japonya, Kore ve Rusya üzerinden İstanbul’a döndü.
110 gün süren bu ilginç seyahat, Müslümanların talep ve beklentilerini de içerecek şekilde Heyet Başkanı Hasan Enver Paşa tarafından kaleme alınıp Padişah’a takdim edildi.
Bu arada Çin’in sıkıntıları uzun yıllar devam etti. Batılı devletler, isyanın sebep olduğu kayıp ve zararlarının bedelini Çin’e fazlasıyla ödettiler. Eski kazanımlarının yanı sıra Çin’e çok büyük zarar tazminatı yüklediler. Çin, bu tazminatı ödemek için onlardan yüksek faizlerle borç alacak, borçların ödenmesi yıllar sürecek, son taksit ödendiğinde tarihler 1940 yılını gösterecekti.
Nasihat Heyetinin bazı üyelerinin Türkiye’deki yolculuğu kendilerinden sonra da devam etti. Heyet Başkanı Hasan Enver Paşanın torunu Nazım Hikmet, ünlü bir şair olarak yıllarca adından bahsettirdi. Ulemadan Dadaylı Mustafa Şükrü Efendinin torunu Bülent Ecevit uzun yıllar Türk siyasetinin en etkin isimlerinden biri oldu. Başbakanlık yaptı.
Not: “KEMERALTI-Gazi Paşa’ya Suikast” isimli romanımın imza etkinliği için bugün saat 13.00’ten itibaren, 42. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarındayız. Kitap dostlarını bekliyoruz. (Martı Yayınları, Salon:8, Stant: 860)

Yorumlar1