“Haydut devlet” etiketinin kirli bir geçmişi var. Uzun süredir Batı'nın siyasi çıkarlarına düşman olduğu düşünülen devletlere karşı silah olarak kullanılıyor. Etiket, Clinton yıllarında en parlak dönemini yaşadı; öngörülemez, inatçı ve sonuçta uluslararası normları takip etmekte isteksiz görülen ülkeler için kullanıldı .

Sonunda Clinton yönetimi,  politik olarak daha doğru olan “kaygı durumları” etiketi için “haydut devletler”i terk etti. Ancak ABD öncülüğündeki “teröre karşı savaş” dünyayı iyi ve kötü arasında bölerken, “aldatıcı devletler” etiketi Bush yönetimi tarafından “kötülük dünyası”nı oluşturan ülkeler için her şeyi kapsayan bir terim olarak bir kez daha yeniden canlandırıldı.

Bu etiket, Batı'nın kendisini dünyada “iyiliğin gücü” olarak algılamasına yardımcı olmaktadır. Ama aynı zamanda, muhtemelen "kamu düzenini bozmalarını, savaşları başlatmalarını ve dünyanın tüm bölgelerini altüst etmelerini" engellemek için haydut devletlere yönelik aşağılayıcı muamele ve tecrit için de gerekçe sağlıyor.

Buradaki ironi şu ki, çoğu zaman Batı'nın Orta Doğu'daki çıkarlarının köprübaşı olarak görülen İsrail, haydut bir devletin tüm tanıdık özelliklerini taşıyor.

İsrail Gazze'ye yönelik soykırım savaşı boyunca tüm uluslararası normları ve yasaları ihlal etti.

İsrail, Batı'da ABD gibi dört mevsim güçlü müttefiklere sahip olduğu için haydut davranışlarına devam edebiliyor ve uluslararası yasa, düzenleme ve normları inatla aşabiliyor. Ancak İsrail'i haydut bir aktör olarak etiketlemek ve ona bu şekilde davranmak, uluslararası toplumun, 75 yıldır Filistinlilerin haklarını en üst düzeyde dokunulmazlıkla ihlal eden bir ülkeye karşı yapabileceği her türlü cezai eylemin temel şartıdır.

Zeynep Gül / Haber7