Terörü bitirmeye yönelik çabaların yoğunlaşmaya başlaması, bazı kesimleri oldukça rahatsız etti.

Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla barış adına siyasi istikbalini riske edip bu çabalara imza atmak isteyenler neyle suçlanmadı ki…

Vatana ihanet.

Bölücülük.

Cumhuriyet ve devlet düşmanlığı…

Sanki bu vatanı sevmek onların tekelinde.

Bu Cumhuriyet ve Devlet sadece onların üzerine titrediği realiteler sanki.

Onlar bu suçlamaları yöneltirken, ötekiler boş mu durdu?

Elbette hayır!

Söylemleri ve metodları farklı da olsa, barış ve demokrasi adına proje geliştirip, bunda toplumsal ve kurumsal mutabakat arayanları, terör örgütü ve onların meclis uzantıları da hedef tahtasına koymaktan geri adım atmadı.

Öyle ki ortaya çıkan net tabloda, bu vatanı böldürtmeyeceğini, bu uğurda gerekirse dağa bile çıkacağını söyleyenlerle, bu vatanı bölmek isteyenler, bu ülkede kardeşi kardeşe kırdıranlar, mevcudiyetlerini devam ettirmek adına, farklı söylemlerle aynı safta tek bir hedefe saldırır oldular; Başbakan Erdoğan ve AK Parti’ye.

Şimdilerde söylemlerle beliren bu tepki, hain pusular ve can yakan saldırılarla eyleme dökülmeye başladı.

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki; tarihin hiçbir döneminde ve hiçbir coğrafyada, vatandaşlarına daha fazla demokrasi ve barış getirmek isteyen devletin vatan topraklarında bölünme yaşanmamıştır.

Hangi coğrafyaya giderseniz gidin, tarihin hangi sayfasını açarsanız açın, bölünme iç kargaşa ve çatışmanın getirdiği bir son olmuştur.

Böylesine tarihsel veriler ortadayken, adeta vatanı sevmeyi ve Cumhuriyetin üzerine titremeyi kendi tekelinde görenlerin, barış yerine çatışmayı, demokrasi yerine baskıyı körüklemesini nasıl isimlendireceğiz peki?

BARIŞ YERİNE NİÇİN ÇATIŞMAYI KÖRÜKLÜYORLAR?
yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz

Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset
Zihni_cakir@hotmail.com