Bahçeli'nin konuşmalarına (13+) logolu uyarı şart
- GİRİŞ10.11.2009 11:46
- GÜNCELLEME10.11.2009 11:46
Ekrandan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 9. Olağan Kurultayı’nda yaptığı konuşmayı izlerken, bir yandan da etrafta çoluk çocuk var mı diye bakınıyordum garip bir ürpertinin yarattığı refleksle.
Hatta RTÜK’ün o bildik (13+ Korku ve Gerilim) logosunu zorunlu kılmamasını da yadırgadım.
Konuşmasının neredeyse tamamında, hakaret, tehdit ve şantajdan ibaret gerilim temalarını işleyen Devlet Bahçeli, bu söylemini de ürpertici mimiklerle pekiştiriyordu.
Oysa herkes gibi ben de MHP’yi son dönemde kullandığı söylemlerle gerginlik ve gerilimin adresine dönüştüren Bahçeli’nin, yapacağı konuşmada, “sonsuza kadar Var Ol Türkiye” sloganını havada bırakmayacak samimiyette birlik ve beraberlik mesajları vereceğini ummuştum.
Dünyada değişen dengelerin özellikle bulunduğumuz coğrafyada lider ülke arayışına dair ipuçları vererek, mevcut iktidarın uygulamalarına eleştirel bakışla işaret edip, çözüm önerileri sunacağını sanıyordum.
Küresel ekonomik kriz sarmalından türeyen işsizlik, yoksulluk ve bunlardan kaynaklanan toplumsal patlama tehlikesine karşı reçete sunacağı beklentisindeydim.
Türkiye’nin bir enerji koridoruna dönüşme sürecinin hız kazanması için iç barışı nasıl sağlayacağını, bölgesel tehditleri nasıl bir politik hamleyle bertaraf edeceğini merak ediyordum.
Türkiye ekonomisine son 30 yılda 400 milyar dolara yakın yük getiren, binlerce ocağa ateş düşüren PKK terörünü sonlandıracak realist metodlar ortaya koyacağını sanıyordum.
Ülkedeki oy potansiyelinin yüzde 80’ine sahip muhafazakar milliyetçi kesime AK Parti karşısında ikinci bir güvenli adres göstereceğini düşünüyordum.
Açıkçası bunlar sadece benim değil siyaseti okuyan hemen herkesin düşünce ve beklentileriydi.
Oysa Devlet Bahçeli, Türkiye’nin iç barışına, bölgesel güvenliğine ve küresel aktörlüğüne tahammül edemeyen odaklardan başka kimseyi memnun etmeyecek bir felsefe ortaya koyarak; ülkede kendisi gibi düşünmeyen milyonları, bölgede Türkiye’yi küresel lider yapacak ülkeleri ve Türkler’i kurtarıcı gibi bekleyen toplumları düşman ilan ediyordu.
Bu politik tercih, iç politikada kutuplaşma dış politikadaysa yalnızlaşma riskinden başka bir anlam taşımıyordu.
Açıkçası ülkede merkeze yerleşme, dış dünyada da süper güç olma iddiasıyla örtüşmeyecek bir marjinalliğin ve riyakarlığın yansımasıydı konuşmasının her satırı.
YAZININ DEVAMINA BU LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ
Yorumlar4