2010'da darbeye ülke böyle gidecek
- GİRİŞ14.12.2009 10:52
- GÜNCELLEME14.12.2009 10:52
Tokat Reşadiye’deki hain ve alçakça saldırı ile Anayasa Mahkemesi’nin -bence bu saldırının asıl faili olan- DTP’yi kapatma kararı, Ergenekon Davası’ndaki tarihi sayılacak bir gelişmeyi perdeledi.
Perdelenen bu gelişmeyi okuyamadan, ortalıklarda gezen bazı “darbe mahiyetli” felaket senaryolarını çözümlemek neredeyse imkansız.
Bu nedenle, tutuklu sanıklardan Doç Dr. Ümit Sayın’ın mahkemede kendi talebiyle gerçekleşen gizli oturumda verdiği ifadeleri oldukça mühim.
Üstelik bu ifadelerle beraber Sayın’ın deşifre olan “gizli tanık Anadolu” koduyla verdiği ifadeler de tekrar hatırlanmalı.
Şahsın her iki ifadesi harmanlandığında, onu, Ergenekon davasında sanık sandalyesine oturtan sürecin, şimdi birçoğu emekli olan dönemin muvazzaf subay ve generalleriyle olan ilişkisine dayandığı anlaşılıyor.
Ayrıca bugün daha çok “ulusalcı” tanımlamasıyla anılan sivil toplum örgütleri ve emekli generallerle sınırlandırılmak istenen, iddia olunan Ergenekon yapılanmasının organizasyonunda, TSK içerisinden bazı üst düzey isimlerin de aktif rol aldığı anlaşılıyor.
Tabii ki bu bir sanığın itiraf sayılan iddiaları!
Dava ve soruşturmanın bundan sonraki safhalarında, bu iddiaların doğruluğu ya da yanlışlığı bağımsız yargı tarafından ortaya konulacak ve verilecek hüküm de ona göre tesis edilecektir.
Ancak Ümit Sayın’ın daha ilk sorgusu sırasında yaşanan bir olaya tanık olduğum için, onun iddialarındaki doğruluk payı daha bir güç kazanıyor bende.
Ve onun bu “itiraf” sayılan ifadelerini önemsiyorum, önemsenmesi gerektiğine de inanıyorum.
SAVCI ÖZ’E ‘SORGULAYAMAZSIN’ TELEFONU
Ümit Sayın’ın 2008 yılı Şubat ayında gözaltına alınıp savcılıkta sorgulandığı sıralar (25 Şubat 2008), ben de savcılığın daveti üzerine, tanık beyanında bulunmak maksadıyla Beşiktaş Adliyesi’ndeydim.
Ergenekon soruşturma savcılarından Zekeriya Öz, Ümit Sayın’ı sorgularken, bir diğer savcı Mehmet Ali Pekgüzel de bana sorular yöneltip beyanlarımı alıyordu.
Sayın’ın sorgusuna ara veren Öz, benim yaklaşık 5 saat süren ifademin alındığı odaya da gelerek, beyanlarımı dinliyordu ara ara.
Zekeriya Öz, bu gelişlerden birinde, öfkesini dışa vurarak, kendisine gelen “üst düzey bir telefona” tepkisini haykırıyordu adeta!
İddiasına göre; kendisini arayan ‘odaklar’, “Ümit Sayın’ı sorgulamasının mümkün olmadığını ve hemen bırakmasını istemiş”, gerekçe olarak da Sayın’ın “deli raporu bulunduğu” iddiasını göstermişti.
Öz, öfkeyle verdiği cevabı Pekgüzel’e aktarıyordu:
“Madem bu adam deli öyleyse Adli Tıp’ta nasıl çalıştırıyorsunuz?”
Daha başka hangi sanıklar için savcıları çıldırtan üstü kapalı tehdit ve tavsiye telefonları gelmiş midir bilemiyorum; ama Ümit Sayın için böyle bir telefonun geldiğini bugün tekrar anımsayınca, Sayın’ın itiraflarındaki ilişkiler yumağının, ‘bu telefon diplomasisinin gizli kalan ucuna dair bir fotoğraf olabileceğini’ düşünüyorum.
Üzeyir Garih cinayetine dair bazı delillerin ve cinayetin arka planını aydınlatabilecek verilerin Doç. Dr. Ümit Sayın’ın adreslerinde ele geçirildiğini de hatırlayınca, onun itiraf ettiği ve Ergenekon davasının sanık sandalyesine oturmasına neden olan derin bağlantılarının mutlaka tüm yönleriyle aydınlatılması gerektiğine inanıyorum.
2010 BAHARINDA “DARBE OLUR” İDDİALARI
yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz
Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset
zihni_cakir@hotmail.com
Yorumlar4