10 adımda 2010'da darbe yolu açılacak

  • GİRİŞ15.02.2010 09:11
  • GÜNCELLEME15.02.2010 09:11

Kapalı kapılar arkasında plananan ve hedefi milletin demokratik iradesi olan sinsice oyunarı, sırf birileri rahatsız olacak diye görmezden mi gelelim?

Geçen yazımda kapatma davasının perde arkasını yazınca, belli merkezler nasıl da paniğe kapıldı bakın!

O satırlarda tek bir yalan olsaydı, muhataplar adına, “yapılan bir hazırlığın detaylarına daha fazla inmemem” için birileri devreye sokulur muydu?

Kapatma davası hazırlığına dair iddialara yönelik yazıma aktardığım detayların, “kim tarafından bana servis edildiğine” yönelik yoğun bir çaba gösterilir; hatırı sayılır kişilerce haber kaynağımın kimliğine ulaşılmaya çalışılır mıydı?

Onun için, anamuhalefet ve muhalefet partileri, bu kavramları kullananları, “AK Parti’nin değirmenine su taşımakla” itham etmek yerine, TBMM ve siyaset üzerindeki yargı ve asker vesayetini ortadan kaldıracak formüller üretmelidir.

Tabii eğer bu oligarşik bürokrasi vesayetinin yaratacağı boşluğu, iktidara gelebilmeleri için tek seçenek görmüyorlarsa.

Gündem geçmişte kalmış darbe planlarıyla meşgul edilip, kamuoyu darbenin olmayacağına dair bizzat Genelkurmay Başkanı’nın ağzından çıkan -belki iyi niyet temennisiyle dolu ama altı boş- söyemlerle rehavete uğratılırken, hala ülkede darbe planlayanların varlığına dair ciddi duyumlar dolaşıyor.

İddiaya göre bu duyum olmaktan çıkıp, kurumsal istihbarata dayalı rapora dönüşmüş.

Mayıs ayı (2010) için planlandığı öne sürülen demokrasi dışı müdahalenin dayanacağı temellerin, önceki yazımda dile getirdiğim kapatma davası gerekçeleri ve önümüzdeki günlerde uygulamaya konulacak gerginlik ve çatışmalar olacağı iddia ediliyor.

Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde hazırlanıp 2 Müsteşar Yardımcısı (İstihbarat ve Teknik İstihbarat’tan sorumlu Müsteşar Yardımcıları) ile 4 Daire Başkanına (Güvenlik İstihbarat, İstihbarata Karşı Koyma, Elektronik ve Teknik İstihbarat, Stratejik İstihbarat Başkanlıkarı) dağıtımının yapıldığı ve okunduktan sonra imha edilmesi talimatı verildiği öne sürülen raporda, olası bir askeri müdahalenin aşamaları ve cuntacılarca meşru sayılacak gerekçelerin ne olacağının yer aldığı iddia ediliyor.

Raporun, kuruma gelen bazı elektronik postalar, kargo olarak gelen ihbar ve CD’ler ile bunlara dayalı saha ve açık istihbarat çalışmalarına dayandığı da öne sürülüyor.

Bu raporda yer aldığı belirtilen ve cuntacı gruba atfedilen iddialara göre;

- AK Parti hükümeti ve onun müsamahalarıyla kurumlarda hızla kadrolaşan cemaatler, laik ve demokratik rejime karşı büyük bir tehdit oluşturmakta.

- Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti’ye yönelik kapatma davası kararında, bu partinin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kabul edilmekle birlikte, mahkemenin iradesi AB’nin baskılarıyla kapatma yerine, hafif müeyyideler içeren ceza şeklinde tezahür etti.

- Oysa Türkiye’nin laik rejimi, AB ile müzakerelere kurban edilemeyecek kadar hayati önem taşımakta; TSK, laik rejimi ne pahasına olursa olsun koruma ve kollamayı yasal yükümlülük ve onurlu bir vazife saymakta.

- AB ile müzakere kriterleri ve demokratikleşme bahanesiyle, ülkeyi etnik ve mezhebe dayalı çatışma ve ayrışmaya sürükleyen iktidar ile TSK, Yargı, Emniyet ve Eğitim gibi kritik kurumlarda hızla kadrolaşan cemaat(ler), laik rejimi, üniter yapıyı ve ulus devleti tehdit etmekte.

- Yargı siyasallaştırılırken, laikliğin bekçisi olan TSK’yı yıpratma ve toplum nezdinde itibarını sarsıcı planları uygulamaya koyan cephenin bir parçası haine getirilmekte.

- İktidar, Anayasal düzene meydan okumakta, rejimi ortadan kaldırıp sözde ılımlı İslam modeline dayalı bir din devleti kurmak için anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerini açıkça hedef almakta.

- İktidar ve cemaatler, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmekte, kendilerinden görmediği kesimler ile medya ve sermaye sahiplerinin temel hak ve hürriyetlerini yok sayıp, dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmakta.

- Cemaat ve din ekseninde bir devlet düzeni kurmak için açık ve gizli birçok faaliyette bulunmakta, yandaşlarını da bu yolda tahrik ve teşvik etmekte.

- İktidar, TBMM’deki uygulamalarıyla beraber, anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olarak seçimlerde elde ettiği çoğunluğu her şeyin üzerinde görerek, bir nevi diktatörlüğü savunmakta ve devlet uygulamalarında bu anlayışı yerleştirmeyi amaçlamakta, bu yönde açık ve gizli birçok faaliyette bulunmakta.

Kendi akıllarınca yukarıdaki tespitlerde bulunan cuntacılar, “AK Parti ve cemaat işbirliği ile toplumun hızla muhafazakarlaştırıldığı ve dindarlaştırıldığını, yasal yollar ya da fiili olarak ivedi bir şekilde iktidara müdahale edilmemesi durumunda, yapılacak ilk seçimde -bazı sandık oyunlarıyla beraber- AK Parti’nin, oy oranını, yüzde 50 seviyelerinin de üzerine taşıyacağını” öngörmüş.

Asıl dehşete düşürense, tehdit olarak sıralanan bu öngörülerden sonra yürütülecek plan…

10 ADIMDA DARBEYE GİDEN YOL

Yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz

Zihni ÇAKIR / Cafesiyaset
zihnicakir@gmail.com

Yorumlar1

  • kaan mert 15 yıl önce Şikayet Et
    hangi devirde yaşıyor bu aklıevvel darbeciler. millet ekmeğinin derdinde, daha fazla nasıl üretiriz nasıl ihracat yaparız derdinde iken şu aklı evvellerin uğraştıkları şeye bakın. birilerinin canı sıkılmış askercilik oynamak istiyor. bırakın bu işleri be.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat