.

Peş peşe iki gün arayla iki yakın dostumun babası vefat etti.

Vizyon belgesinin 26'ncı sayfası, önümüzdeki dönemin en köklü tartışmasını başlatıyor.

Direkteki hain cambaz...

SABAH 06.30'da kalktı... Yüzünü yıkadı. Önünde karlı bir yol vardı. Bir bardak çay içebildi.

İsim vermeden, bir baz istasyonundan kim görüşme yaptığıysa tümünün kaydı istenebilir mi? Mahremiyet nerede kalıyor bu durumda?

Ama olsun. O dinlemese de silahla demokrasi arasında kalan o gençler için en yüksek sesimle haykırıyorum... Bu bayram gününde diyorum ki: Silahı, pusuyu, tuzağı, mayını, kirli oyunları bırak. Sakın düşme o çukura.

BDP’li Selahattin Demirtaş öyle bir söz söyledi ki... Çırılçıplak bir söz. Apaçık...

Tamam iddiaysa iddia. Suçlamaysa suçlama... Adalet neyi gerektiriyorsa tamam. Suç varsa cezası çekilsin... Bunların hepsi tamam ama şu sorunun cevabı var mı?

Ve işte 17 yıl sonra, bu defe aynı halk 7 değil, 36 milletvekili birden çıkartmış. Ne diyeceğiz peki şimdi buna?

Başbakan Erdoğan'ın son yorumu bu açıdan en dikkat çekicidir. Diyor ki; "CHP'ye yaptıkları gibi MHP'yi de yeniden tasarlamak istiyorlar!" Bu söz önemlidir, söyleyen Başbakan olunca daha da önemlidir.

Demek istiyor ki; bu kin ve nefretle, terörü onurlandıran bu psikoloji ile nereye varabiliriz...

Hürriyet’in “kadın platformu” için Emel Armutçu’dan gelen daveti tam okuyordum ki; Ümraniye’nin tam ortasında silah patladı.

MİLLİ Güvenlik Kurulu toplantısına dakikalar kala basına Genelkurmay Başkanı’nın ses kaydı sızdırılıyor... Belli ki Org. Başbuğ bir yerde komutanlarıyla bir görüşme yapıyor...