Haziran ayında yapılacak genel seçimlerin ardından Türkiye’nin önünde seçimsiz, sandıksız, kesintisiz 4 yıl bulunuyor.

6-7 Ekim olaylarının ardından yeni bir türbülansa giren çözüm süreci şimdilerde yeniden sağlıklı nefes almaya başlamış görünüyor.

Ulus devletin bizzat yarattığı ve sonra da umutsuz çabalarla üzerini örttüğü sorunların kapağı açılıyor.

Gazetecilik, imtiyazlı, sınırları geniş ve hatta kendi sınırını kendisi çizecek kadar avantaj sahibi bir meslektir.

Yüksekova’da üç askerin PKK tarafından şehit edilmesi, bir süredir gergin bir hassasiyet hattında yürüyen çözüm sürecine ağır bir darbe daha indirmiştir.

Sınır tanımayan siyasi nefretin hiç olmazsa ülkenin müşterek geleceğini ve kaderini ilgilendiren konularda yatışmasını beklersiniz.

Terör sokağa inip masum insanları katlettikçe memnuniyetlerini gizleyemeyip sinsi bir tebessümle “Çözüm diye tutturdunuz bakın ne oldu. Yeni Türkiye dediğiniz bu muydu?” diyenlere kötü bir haberimiz var.

Ortadoğu’da bu kadar kanlı ve acılı tecrübe yaşanmasaydı Türkiye için bugün esen rüzgarın bir parçası olmak en kolayı olurdu.

Gerçeklerle algıların arasındaki mesafenin açık olduğu pek çok önemli siyasi ve diplomatik vaka vardır.

Hiçbir ülke, özellikle de tercihini demokrasiden yana yapan ülkeler etraflarında terör örgütlerinin egemenliğini istemez.

Siyasetin bütün aşamalarından geçmiş ve her kademede sabırla beklemişsiniz.

Geride kalan birkaç gün gösterdi ki yeni başbakan ne yaptığını bilen ve hedefleri olan bir adam.

Tayyip Erdoğan 12 Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’da.

En başından beri saat gibi işleyen bir sürecin en kritik noktası bugün yaşanacak.

Merkezde, muhalefeti bile AK Parti’den gelecek haberlere kilitleyen büyük bir üstünlük hali yaşanmaktadır.

Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı hayırlı olsun.

Seçmen, seçilmiş Çankaya modeline itimadını ve o modelden beklediği faydayı ifade etmiştir.

Yeni başbakanın kimliği aynı zamanda Tayyip Erdoğan eksenli yeni yönetim biçiminin de omurgasını oluşturuyor.