Onun darbecilere karşı eğilmemesi ve zalimlere teslim olmaması bütün İslam aleminde takdirle, övgüyle karşılanmış, dünyanın her tarafındaki Müslümanlar tarafından darbeci zalimlere karşı galip gelmesi için dualar, gösteriler ve yürüyüşlerle desteklenmiştir.

Hz. Hüseyin’i ve ailesini Kerbelada katleden zalimlerin yaptığı bu katliamın acısı halen ümmetin yüreğinde kanayan bir yara iken, ABD ve İsrail’in, batılı emperyalist güçlerin taşeronu olan darbecilerin göz göre göre Erdoğan’ı katletmelerine bu Müslüman, yiğit millet müsaade etmedi.

Milletimiz Menderes’ten dolayı içindeki o burukluğun acısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘’Sokakları doldurun, önemli stratejik yerleri koruyun’’ emrinden sonra seller gibi caddelere, sokaklara ve meydanlara aktı. Milletin darbecilere karşı ayaklanması bir Menderes’i, bir Hüseyin’i daha zalimlerin ellerine teslim etmemek içindi.

Erdoğan’ın duruşu Hz. Hüseyin’in Kerbeladaki alçaklara karşı olan duruşunun, çağdaş Yezitlere karşı verdiği mücadelesi de Kerbelada verilen mücadelenin aynısıdır.

Darbe ve darbecilere karşı milletimizin ayağa kalkması zulme ve zalimlere karşı yapılan bir kıyam hareketidir.

Bu kıyam hareketi İslam ve Türkiye düşmanı emperyalist tüm ülkeler tarafından hoş karşılanmadı. Onlar bekliyor ve umuyorlardı ki, ABD’nin uşakları İsrail’in kuklaları darbeciler her zaman olduğu gibi kazanacaklar, önlerinde sürekli sorun olan Erdoğan’ı devirerek Türkiye’yi eski fabrika ayarlarına getireceklerdi.

Olmadı. Hakimlerin hakimi olan Allah cc göğsündeki imanından başka hiçbir silahı olmayan milletimizi en modern savaş uçaklarına, tanklara, ağır silahlarla donatılmış ve en iyi eğitimi görmüş darbeci zalimlere karşı galip getirdi. Amerika’nın oyunu, Siyonizm’in hesapları boşa çıktı.

FETÖ’ nün Tapınak şövalyeleri Donkişot gibi yel değirmenlerine saldırdıklarını adalet önünde hesap verir, hücrelerinde cezalarını çekerken belki anlayabilirler.

Pensilvanya Mehdisi de, gözleri ve kalpleri, gönülleri ve vicdanları kör bağlıları da hala, ’’Biz birşey yapmadık’’ diyerek deve kuşu gibi kafalarını kuma gömsün ve kendilerini kandıradursunlar. Ama her şeyi en iyi gören, duyan, bilen Allah’ı kimse kandıramaz. Onun intikamı çok çetindir. O’nun bilgisi olmadan bir yaprak bile kımıldamaz.Yalancılar kendilerini kandırırlar ancak.

Üstü ihanet, ortası ticaret, tabanı ibadet olarak belirtilen Cemaat pramit’inin tabanındakilerin çoğu hala bu yapıyı destekliyor, içi ajan provokatör kaynayan FETÖ örgütünü sahipleniyor. İçin için de bu millete diş gıcırdatıyor.(Bunu erkekçe yapamazlar. Çünkü ikiyüzlülük bunların fıtratı haline gelmiş)

Bu işin içinde olup samimi olduklarına inan insanlar acaba neden ABD, İsrail, batılı İslam ve Türkiye düşmanı devletler, onların basın ve yayın kuruluşları tarafından

korunup kollandıklarını bir düşünebilseler belki içine düştükleri bu karanlık girdaptan çok çabuk kurtulacaklar, kafalarındaki bütün kördüğümleri de çözeceklerdir.

Pramit’in tabanında olanlar kendi nefislerini, örgüt yöneticilerini, cemaat anlayışlarını, körü körüne başa bağlanma ve tek yönlü itaat sistemlerini, her yöne kapalı özeleştiri ve eleştiri mekanizmalarını İslami anlamda çalıştırabilseler o zaman hem bu dünyada, hem öbür dünyada içine düştükleri bu felaket ve günah çukurundan belki kendilerini kurtarabilirler.

Ama papağan gibi hala ‘’biz bir şey yapmadık’’ demeye ve kimsenin inanmadığı/inanmayacağı gülünç bahanelerin arkasına gizlenmeye, kendilerini kandırmaya devam ederlerse yapılacak bir şey yok. Ömürlerini bir yalan ve ihanetin peşinde tüketirler. İçine düştükleri bu çıkmazdan kurtulmak için Beni İsrail’in Tih çölünde kırk yıl bir çıkış yolu arayıp da oradan kurtulmadığı gibi, kendi eksenleri etrafında dolap beygiri gibi dönüp dururlar.

Ne yazık ki onları oradan kurtaracak bir Musaları da yok. İnandıkları Mehdi yalancı, itaat ettikleri ağabeyleri beyinlerini sahte mehdiye ipotek etmişler, güvendikleri cemaat akıl ve fikirlerini dondurmuş, kendi dünyalarından başka bir dünyaya inanmıyorlar.

Ne diyelim; ahmaklıklarına doymasınlar. Belki Cem Sultan gibi bir gün hangi ihanetin içinde düştüklerinin farkına varırlar. Tabii, ‘’Ba’de harab ul Basra’’

Arif Altunbaş - Haber 7
arfltnbs@hotmail.com