Cari açığın temel nedeni ve çözümü
- GİRİŞ25.06.2011 07:24
- GÜNCELLEME25.06.2011 07:24
Cari açığın temel nedeni ucuz dövizdir
Haftayı ekonomideki iki önemli gelişme ve bu gelişmelerin etkileri ile bitiriyoruz. Tekrarda fayda vardır yaklaşımıyla bu gelişmelere birlikte bakalım. Gelişmelerin ilki, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nun 18 Haziran’da resmi gazetede yayınladığı tebliğ ile taşıt ve konut dışındaki tüketici kredilerindeki genel karşılık oranlarını artırdığını duyurmasıydı. İkincisi ise, Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK)’nun 23 Haziran’da aldığı karar kapsamında politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı ile gecelik faiz oranlarını sabit tutmasıydı.
Hafta içinde cari açığa yönelik alınması gereken tedbirlerden bahsederken, ilk gelişmeyi baz alıp tüketici kredilerinin karşılık oranlarındaki artışın iç talebi daraltmaya yönelik bir uygulama olduğunu fakat bu uygulamanın vatandaşa dolaylı bir vergi olarak yansıyacağından bahsettik. Dolayısıyla cari açığı kısma amaçlı bu iç talep daraltma politikasının eksik olduğunu ifade ettik. Hatta hane halkı borç yapısının Avrupa’daki ülkelerle kıyaslandığında düşük olduğunu da belirttik. Dolayısıyla, şayet cari açığı azaltmak için bir vergi gerekirse bunun sıcak paraya getirilmesi gerektiğini de söyledik. Fakat bu hafta sonuna doğru PPK’nın faiz oranlarını artırmaması aslında bizim daha önceden cari açıkla ilgili tespitimizi de haklı çıkarmış oldu. Neydi daha önceki tespitimiz?
Ülkemizdeki cari açığın temel sebebi, döviz kurunun olması gerektiği seviyeden düşük olmasıdır. Yani ülkedeki dövizin ucuz olmasıdır. Bu temel neden beraberinde aşırı değerli TL getirmiş, bu da ihracatı azaltıcı, ithalatı da artırıcı etki yapmak suretiyle dış ticaret açığına sebep olmuştur. İç talep yapısı çok büyük oranda ithalata dayalı olan ülkemizde bu cari açık devam edecektir. Mesele neden sonuç ilişkisi içersinde bu şekilde tahlil edilmelidir.
Bu aşamadan sonra sorulması gereken soru aslında şudur: Türkiye bu cari açık oranı ile devam edebilir mi, devam ederse bu ne kadar sürer?
İç talep yapısı büyük oranda ithalata dayalı olan bir ekonomide yerli üretimi bitirirsiniz. Yerli üretim biterse kur ne olursa olsun döviz getirecek bir iş yapamazsınız ve bu şekilde devam ederse ne yazık ki durumunuz komşularınızdan beter olur.
PPK faizleri artırmış olsaydı dolar 1.60’ın altına inerdi. Çünkü yüksek faiz sıcak para için daha cazip olacak, işlem yapmak için yabancı yatırımcı dolar bozdurup TL alacak ve doların fiyatı düşecekti. Ama öyle olmadı ve PPK faizleri sabit tuttu, çünkü doların 1.60 psikolojik sınırı civarında seyretmesini istiyor. Doların belirli bir bantta tutulmak istendiğini zaten MB’nın günlük döviz alım oranına müdahalesi ile de görebiliyoruz. Fakat kur halen daha olması gereken yerde değil ve bu durum cari açığı besliyor.
CARİ AÇIĞIN ÇÖZÜMÜ
Dolayısıyla cari açığın çözümü kurun yükselmesidir. Peki, kurun yükselmesi kolay mı? Tabiî ki değil. Özel sektörün ciddi sayılacak bir dolar borcu var. Kurun yükselmesi özel sektörün borç yükünü artırır. Ayrıca yüksek kur iyi bir üretim politikası ile desteklenmezse ekonomide daralmaya neden olabilir. Bu süreç sancılı olabilir ve ekonomide doğuracağı sonuçlar göz önüne alınmalıdır. Fakat eninde sonunda bu kurun yükselmesi gerekiyor. Bu nedenle, en kısa sürede yapısal tedbirler alınmalı, iç talep yapısı değiştirilmelidir. Üretimi artırıcı uygulamalara geçilmelidir. Bu uygulamaların çok geniş bir tabanı olduğu için bu yazıda üzerinden geçilmiştir. Uzun dönemde kurun yükselmesi cari açığı dengeleyici temel etkendir.
Murat Çemberci - Haber 7
ogeday88@hotmail.com
Yorumlar8