Uçurum, içki, hindi, ideoloji, para ve deve…

  • GİRİŞ25.10.2013 09:41
  • GÜNCELLEME25.10.2013 09:58

28 Şubat sürecinin önemli isimlerinden bir amiral, emeklilik günlerinde sürekli olarak katıldığı bir televizyon programında, ‘ülkenin uçurumun eşiğine geldiğini gördükleri için bir şeyler yapılması gerektiğini düşünerek 28 Şubat post-modern darbe sürecini başlattıklarını' söylemişti. Programın moderatörlüğünü yapan kişi,  ‘ülkeyi uçurumun kenarına getiren olaylar nelerdi, sayar mısınız?' şeklinde bir soru sorunca, biraz zorlanarak olsa da, bunları saymak zorunda kalmıştı.

Konuşma, 90'lı yılların sonunda, o dönem çok seyredilen bir televizyon kanalında canlı yayınlanan bir programda ve de ‘prime time' denilen akşam saatlerinde gerçekleşiyordu. Dolayısıyla 28 Şubat sürecinin önemli ismi olan emekli amiralin, ülkenin uçurumun kenarına gelmesine sebep olduğunu iddia ettiği hususları sayacak olması, önemliydi.

Emekli amiralin saydıklarını önemine binaen tekrarlayalım: "Bir: Zamanın Başbakanı uzakla Uzakdoğu seyahatine giderken uçakta içki servisi yaptırmamıştı. İki: O seyahatte gidilen ülkelerde kalınan otellerin mini barlarındaki içkiler bile kaldırılmıştı. Üç: Sincan Belediyesi içki satan yerlere ruhsat vermekte zorluk çıkarıyordu. Dört: Sincan Belediyesi yılbaşlarında hindi satışlarına müdahale ederek, Hıristiyan vatandaşların dini özgürlüklerini engelliyordu..."

O programı izleyen yüz binlerce kişi vardı muhakkak. Ve o yüz binlerce kişi, söylenenlerin şaka olduğunu, emekli amiralin az sonra gerçek sebepleri açıklayacağını düşünmüşlerdi muhakkak… Ama hayır, bu kadardı…

Kast edilen o seyahatte bulunduğum için ilk iki sebebin anlamsızlığını biliyordum. Daha önce katıldıkları resmi gezilerde, bedavadan istedikleri kadar içki içebilen birileri, uçakta içemedikleri gibi, yemeklerde de içmemeye ve hele İran ve Malezya hariç, otellerin mini barlarından içtiklerini ceplerinden ödemek zorunda kalmış olmalarına fena içerlemişlerdi.

Sincan'la alakalı iddiaları dönemin Belediye Başkanı Bekir Yıldız'a sorduğumda ise, iki hususun da doğruyu yansıtmadığını; çünkü içki ruhsatlarını belediyenin vermediğini ve Sincan'da hindi satışı problemi olmadığını söylemişti…

İçki konusunun meşhur 28 Şubat 1997 tarihli MGK'da gündeme geldiğine şüphe yoktu. Ama o toplantıda hindiden de bahsedildiğini öğrenmek beni şaşırttı.

24 Ağustos 1997 tarihli Hürriyet'te 'Sincan yolunu hindi açtı' başlıklı bir yazı yayınlanmış. Gündem köşesinde Sedat Ergin imzasıyla yayınlanan yazıda, Sincan'da tankların yürütülme sebeplerinden birisinin ‘hindi' olduğu söyleniyor yani.

Bu kadar değil tabii. Meğer hindi 28 Şubat'ın da önemli sebeplerinden birisi imiş, hakikaten. Yazıdan alıntı ile devam edelim: "28 Şubat'taki MGK toplantısında komutanlar birbiri ardına söz alarak, laik rejimin tehlike altında olduğu eleştirileriyle Başbakan Erbakan ve Yardımcısı Çiller'i sıkıştırıyorlardı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, bir ara sözü hindiye getirdi. ‘‘Yılbaşından önce Sincan'ın Refah Partili Belediye Başkanı Hıristiyan geleneği olduğu görüşünden yola çıkarak hindi satışını yasakladı. Aynı şekilde içki satışı da yasak. Hindi ve içki satışını yasaklamak laikliğe aykırıdır. İster hindi yerim, ister yemem. Bu benim bileceğim bir iş.''

Milli Güvenlik Kurulu toplantısında içki ve hindi temelli laiklik tartışması oldukça uzun sürmüş yazıya göre.

Şimdi başka bir alıntı: "28 Şubat öncesi yeni yıla iki hafta vardı… Haberin  en önemli merkezlerinden biri Ankara Sincan'dı… Daha ne tanklar yürümüştü, ne de Kudüs gecesi yapılmıştı, ama her sabah Sincan'a gidiyorduk. Yanıtını aradığımız soru "Sincan'da hindi satılıyor mu satılmıyor mu?" idi. Belediye Başkanı Bekir Yıldız ile de zaten ilk o dönemde tanıştık.  Bir kere değil, birkaç kere yaptık haberi… "Yeni yıla üç hafta var, iddialar doğru , Sincan'da hindi satışı yasak , yok "….Haydi Bekir Yıldız'a ulaşalım, mikrofon uzatalım… Bekir Yıldız "iddialar doğru değil, hindi satışı yasak değil" demişti.. Sonra bir daha aynı haber, acaba hindi satışı başlamış mıydı? Satışa çıkarılan hindiler, hindilerin önünde çekilen anons…" (Hande Fırat, 13.04.2012; cnnturk.com)

Yazı uzadı, ama esas meseleye geldik. Kurban Bayramı günlerinde '13 generalin hesabında 28 Şubat hareketliliği' başlıklı bir haber ilişmişti gözüme. Haberin özü şu: "28 Şubat'ın finans ayağıyla ilgili MASAK'ın yaptığı araştırmada, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir'le birlikte 13 üst düzey komutanın hesaplarında artış tespit edildiği öğrenildi. Bazı komutanların 28 Şubat sürecinde 1 milyon dolara ulaşan meblağları borsaya yatırdığı aktarıldı. Bu komutanların kişisel hesaplarında artış tespit edildiği öğrenildi." (Bugün, 19.10.2013)

Başlıkta olup da diğerleriyle ilişkisini açıklamadığımız  ‘deve' kelimesinin yeri de burası işte!.. Birileri uçurum, içki, hindi edebiyatı yapıp, güya ideolojik sebeplerle postmodern darbeye kalkışırlarken; o sırada paraları deve ediyorlarmış anlaşılan…

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat