İkinci Gezi kalkışması (mı?)

  • GİRİŞ09.10.2014 08:38
  • GÜNCELLEME09.10.2014 09:41

Türkiye’de, Kobani etrafında koparılan fırtına bunun açık göstergesi oldu.

Bakın hadiselere! Gezi olayından farksız. Orada da eften püften bir ağaç meselesi yüzünden yüzbinler harekete geçirilmişti. Güya çevreye karşı duyarlılık istiyorlardı ama kendileri çevreyi katletmede hiçbir beis görmüyorlardı…

IŞİD’i kuranlar, kurduranlar, Kuzey Irak Kürt bölgesini inşa edenlerle aynı…

Bunu, "Kobani düşüyor" diye kalkışan Kürtler bilmiyor mu? Onları sevk ve idare edenler bilmiyor mu? PKK bilmiyor mu, HDP bilmiyor mu? Ellerindeki silahların Amerikan malı olduğunu görmüyorlar mı?

Türkiye mi Kobani’yi işgal etmiş ki bu çocuklar kalkışıp, şehirleri yakıyorlar! Yazık, şu hale bakın. ABD’nin ne kadar da taşeronu varmış Allah’ım!

Gerçi ABD’nin kendisi de o topraklara sahip olmayı arzulayan İsrail adına bir taşerondur.  Asalı efendi İsrail’dir. İsrail o toprakları istiyor. Geçen asırda da İngilizlere taşeronluk yaptırmışlardı… şimdi onlar sütre gerisinde duruyor.

Benim yandığım, ecnebilerin bu ülkede her istedikleri vakat istedikleri kadar hain, ahmak, eylemci ve terörist bulabilmeleridir.

Eskiden Türkiye de ABD’nin taşeronu idi. Sistem tüm güçleriyle onların hizmetinde idi. İdarecilerimiz bizi ikna ediyorlardı ve ordumuza istedikleri hizmeti yaptırıyorlardı.

2000'li yıllardan itibaren bazı askerler, bu oyunu fark etti ve dizginlerini ABD’li ajanların ellerinden kurtarmak istediler. Türkiye’yi kendi coğrafyasının imkânları ve gerçekleri (Avrasya) içine çekmek istediler. Bazıları sesini de yükseltti Amerika’ya karşı.

Bunun üzerine Amerika, onları tedip etmeye karar verdi. En sevmedikleri, en çok mağdur ettikleri liderin önünü açtılar.

Mamafih bu iş, çoğumuzun hoşuna gitti. Zira uzun süre bu ülkenin derin devleti ve ordusu “laikliği koruyoruz” adı altında Zındıka hesabına hizmet ettirilmişti. Batı tarafından jandarma olarak ihdas edilmiş keyfî, küfrî ve cibrî (zorba) rejimin devamını sağlamak için halkın çıkardığı tüm alternatifleri bertaraf eden o insanların cezalandırılması bize keyif verdi…  Ama esasında operasyonu yapan biz değildik. Belgeleri başkaları getirip önümüze koyuyordu. Çünkü Amerika kendi açısından pirincin içindeki beyaz taşları temizlemek istiyordu. Sonunda, ordunun içindeki Avrasyacılar temizlendi.

Artık eski taşerona ihtiyacı kalmamıştı. Zira gönüllü hizmet etme esasına dayalı iki taşeron bulmuştu…

1 Mart Tezkeresinin reddine kadar bu böyle devam etti. O tezkere ret edilince, ABD, yeni taşeronlarından şüphe duymaya başladı. Hükümetin eskisi kadar ABD’nin taleplerine sıcak bakmadığını anlayınca birlikte hareket eden taşeronlarını birbirine düşürdü. Gezi olayları vs. patlak verdi.

Ve ondan sonra da her fırsat geziye dönüştürüldü ki, bu hükümetten kurtulsun.

…..

Ancak Amerika da İngiltere de farkında ki artık bölgeyi kendileri gelmeden idare edemeyecekler. Kendileri geldiğinde de bu onlara pahalıya patlıyor. İran’a karşı Irak’ı taşeron devlet olarak kullandılar geçmişte. Allah Irak’ı helak etti. Mısır’ı kullandılar, onlar da şu anda zebun. Arabistan’ı sahaya süremiyorlar, çünkü bir tutamlık canı var, öyle bir hizmetkârı harcamak istemiyorlar. Türkiye’yi de kullanamıyorlar eskisi gibi. Ne yapacaklar? Taşeron örgüt kurmaya başladılar.

Ben bu yolda sayısız yazı yazdım, bir çok yazıda işaret ettim ki, İslam dünyasında uzun soluklu acılar ve tefrikalar yaratacak bir çalışma var. Doğrusu Ben Şiiler arasından Hasan Sabah-vari bir örgüt çıkaracaklar diye bekliyordum. Hatta buna “PKK’dan daha tehlikeli bir örgüt geliyor” diye de işaret ettim. Ancak onlar tersten vurdular. Ben Şii bir örgüt kurmalarını beklerken onlar selefi ve güya Sünni–ama harici mantığını dayalı- bir örgüt ortaya çıkardılar. Örgütün kimin hizmetkârı olduğunu ellerindeki silahların menşei gösteriyor.

Güya Sünni bir örgüt ama bölgenin en sadık Sünni halkı olan Kürtleri vuruyorlar. Esasında örgütün ortaya çıkarılış dönemine birazcık dikkat etseler, hiçbir Kürt bu eylemlere kalkışmaz. Çünkü bu örgüt, Türkiye’nin tüm kırmızı çizgilerini ayaklarının altına alıp, Kürt Bölgesi ile samimi dostluklar kurmasından sonra başladı. -Tıpkı Suriye ile Türkiye arasında nerede ise sınırların kaldırılmasının gündeme geldiği bir dönemde Suriye ile aramızı açtıkları gibi- Barzani ile –hukuken ve şeran Abdülhamid’e ait olan- Kerkük petrollerinin, Türkiye üzerinden batıya pazarlanması anlaşması yapılır yapılmaz IŞİD sahaya sürüldü. 

Çünkü böyle bir anlaşmayı Batı istemiyordu. IŞİD sahaya sürüldü. Bunu Kürtlerin görmesi lazım! Ama yazık ki Kürtleri idare edenlerin ipleri de değişik ellerde… Bir tek taşeron değil. PKK’nın ipi başkasında, HADEP’in başkasında. Ötekinin berikinin her birinin değişik efendileri var. Görmüyormuşsunuz ki hepsi ‘eş başkanlık’larla idare ediliyor! Başkan başkandır. Paralel Başkanlığa ne gerek var eğer idare eden gerçekten kendisi idare ediyorsa!

Aklı başındaki Kürt siyasetçilerin sessiz kalması da bundan olabilir mi?

Şimdi görülüyor ki Selahaddin Demirtaş da bir taşeron.  Eğer taşeron değilse, Kobani’nin başına gelenlerden Türkiye’yi mesul tutup şehirlerin ateşe verilmesine seyirci kalmazdı. Görmüyor mu IŞİD’in elindeki silahları! Hangi paralarla almışlar bu silahları ve hangi kongrenin onayı ile?

…….

Yazık ki Türk milleti çepeçevre sarmalanmış. Eli kolu bağlanmış. İktidarıyla da cemaatiyle de sivil örgütleriyle de kardeş halkıyla da başı dertte. Herkes ona hıyanet etmekte yarışıyor adeta…

Ortadoğu’daki tüm stratejiler, Anadolu halkının ayağa kalkmaması üzerine kurulu… Çünkü bu halk ciddi manada ayağa kalksa, başta İsrail’in Arzı mevud projesi olmak üzere batının buradaki tüm oyunları bozulacak. Bir Selahaddin Eyyubi ortaya çıksın istemiyorlar. Bir Kılıç Arslan bu yeni Haçlılığın karşısına dikilsin istemiyorlar. O yüzden de sürekli içimizi bulandırıyorlar, karıştırıyorlar.

Tuzak üstüne tuzak kuruyorlar. Ama Allah’ın da bir hesabı var. Onu hiç hesaba katmıyorlar. Allah’ın değirmeni geç öğütür ama iyi öğütür.

Bendeniz bütün bu yaşananları gelmekte olan güzel günlerin ayak sesleri olarak işitiyorum. Çünkü tefessüh olmadan, kurulu düzenler  (kabuk) çürümedin yenisi ortaya çıkmaz. Çok fazla uzak olmayan bir zamanda Allah Batı’nın ve Amerika’nın içine de ateş düşürecek. Hem de düşürmeli.

İslam yurtlarını üç yüz yıldır ateşe veren şu mütegallibelere bu kadar fırsat vermesi O’nun Rububiyetine ve İlahlık Saltanatına zıttır. O, kendi mülkünde ‘firavunlara’ ila nihaye fırsat vermez. Bir Musa mutlaka gönderir…  Mazlumları kendi kudreti hakkında şüpheye düşürmez!

Fakat yazık ki biz daha mazlum olmayı bile hak etmedik, edemiyoruz!

Çünkü musibet bir hak edişle gelir. Ama gelip isabet edince, artık mazlum olursun. Mazlumun sahibi de Allah’tır.

Biz Müslümanlar, yaptıklarımızla, ilmi terk edişlerimizle, Kur’anın yolundan ayrılmaklığımızla, bu utançlı mağlubiyeti hak ettik. Üç yüzyıldır onun bedelini ödüyoruz. Üç yüz yıldır “La ilahe illa ente sübhaneke inni kuntu milezzalimin” (Kabul ediyorum Ya Rabi! Başıma gelenler benim yaptıklarımdandır. Sen zulmetmezsin) makamında idik. O perde yırtıldı elhamdülillah. Artık, mağduruz. Artık  “Rabbi inni messeniyed-durru ve ente  arhamur-rahimin”  (Ya Rabbi artık zarara uğradım ne olur bana merhamet et!) makamına geçme zamanıdır. Ümmet bu duayı çoğaltmalı ki imdad-ı ilahi gelsin! Vaktidir zira! Çünkü karanlığın en dip yaptığı zamanda feçir en yakındır!

  ***

Merak etmeyin, bu IŞİD olayı fazla sürmez. Yakında bir çare bulunur. Ama siz kendi ülkenizi parçalatmayın. Daha önce de belirttiğim gibi 2016’ya kadar birlik ve beraberliğinizi koruyun, yeter inşallah. Ondan sonra ufuk açılmaya başlar!

Yeter ki bu olaylar ikinci bir gezi kalkışması olmasın. Ey Millet buna fırsat verme. Sana güzel bir istikbal getirecek kaderine müdahale ettirme. Çünkü mukaddimeler bozulsa neticeler bozulur. Aman dikkat!

Ey Kürtler içinizde çok âlim var. Kur’an’ın rehberliğine razı olmuş çok molla var onları dinleyin. Fitneye düşmeyin! Elinizde Risale-i Nur gibi bir rehber var. Ona kulak verin. Bediuzzaman sizin içinizden çıkma bir mübarektir. Onun ayak izlerine bakın ve yürüyün. Ecnebiler sizi kendi kötü niyetlerine alet etmesinler. Deccal, Türk milletini muvakkaten de olsa (80 yıl) kendi hizmetlerinde kullandı. Biz yakamızı ondan kurtaramaya çalışırken, siz yakanızı kaptırmayın. Aynı tuzağa siz düşmeyin!

Deccalın bu zamanda İslamlar arasına attığı fitne ateşinin bu topraklara; Risale-i Nur’un vatanı olan bu mübarek beldelere sıçramasına sebep olmayın! Hem de ümit ediyoruz ki sıçramasın! Zira Risale-i Nur, bu toprakların hakiki bir huzur vesilesidir. Ve Kürtler dahi ittihadı İslam’ın en hakiki zamkıdır. Bu zamkı çürütmeyin! Bakın ne diyor üstad:

“Aziz, Sıddık kardeşlerim,

(…..)  “Risale-i Nur, bu mübarek vatanın manevî bir halaskârı olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli manevî belayı def etmek için matbuat âlemiyle tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.

(….) Hıristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı manevi istilasına karşı Risalei’n-Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’âni vazifesini görebilir ve âlem-i İslâmın bu mübarek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ithamlarını izale etmek için matbuat lisanıyla konuşmak lazım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.

‘Risale-i nur, Komünizm belasına karşı bu vatanı anarşistlerin kucağına düşmekten koruduğu gibi inşallah şu fitnelere karşı da koruyacaktır’ demeye getiriyor Bediuzzaman!.

Yeter ki siz ona ilişmeyin, tahrif etmeyin, bozmayın, siyasi maksatlarınıza alet etmeyin! “Hem ne vakit Risale-i Nur’a ilişilmişse, bir nevi umumî korku başlamış görüyoruz. Demek bu vatanın belâlardan muhafazası için Risale-i Nur bir kat’î vesiledir. Madem böyledir, millet ve vatanı sevenler Risale-i Nur’u serbest bıraksınlar ve okusunlar ve okutsunlar. (Emirdağ lahikası, 9. Mektup)

Evet ben fakir onun maneviyatının bu ülkeyi belalardan ve fitnelerden koruduğuna ve inşallah yine koruyacağına inanıyorum. Çünkü İslam’ın son ordusudur bu millet. O düşerse, beşeriyetin istikbali söner.

Buna inanın. Anadolu topraklarının siyaneti, İslam’ın geleceği açısından çook önemlidir. O kale düşmemeli. Eğer İslam bir kere daha hükümran olacaksa –ki madem haber verilmiş öyleyse olacaktır- ilk ve kalıcı şartı Anadolu topraklarının terörden, kargaşadan salim kalmasıdır.

Anadolu tüm Müslüman halkların sığınağı, kalesi ve melceidir. Balkanların, Kafkasların, Ortadoğunun… Her kim ki can derdine düşse kendisini Anadolu’ya atıyor. Ama Anadolu’nun sığınacağı bir Anadolu yoktur. O yüzden onun huzurunun devamı, her şeyden daha önelimdir!

Aklı selimin teskinine ne kadar da ihtiyacımız var ya Rabbi!

“Ve sellim bi bahrin ve a’tınî hayra berriha. Fi ente melâzî vel kurubu bike incelet!”

Mehmet Ali Bulut - Haber 7

mabulut@gmail.com

Yorumlar6

  • Ömer Tatlısöz 9 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel yazı. Muhterem Hocam elinize emeğinize sağlık...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abdürrahim Çokgüngör 9 yıl önce Şikayet Et
    Yılın yazısına aday gösteriyorum. M.Ali Bey dört dörtlük bir yazı olmuş. Yılın yazısına aday olacak nitelikte. “Efradını cami ağyarını mani” sözünü teyid edercesine. Bize bir şey bırakmadınız. Aşk olsun. Bari ona paket yapalım. Sondan cümle-beytten, aslı vahiy olan ve Hz. Ali’nin (R.A.) nazmıyla kaleme alınan Celcelutiye’nin 24. beyti ”Bana (ilimden) bir deniz ver, ve o denizin karasının en hayırlı kısmını bana nasip et, çünkü Sen benim sığınağımsın ve bütün sıkıntılar ancak Seninle gider” den başlayayım. Bu duanın bir çok önemli kısmı ahir zaman ve hizmetine bakar. O zamanda bulunduğumuza göre böyle bir dua ile başlamak, ahir zamanın hizmetinin en büyük silahı, Kur’an’ın elmas kılıcı olan iman ve Kur’an hakikatleri hem Süfyan ve büyük deccalin başını alacak, hem de IŞİD, PKK gibiYe’cüc-Me’cüc taifelerine karşı bir sedd-i zülkarneyn olacak. Siz bir ara Tevrat’taki uyuyan Aslan’dan söz etmiştiniz, değil mi? Yani şöyle:
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Abdürrahim Çokgüngör 9 yıl önce Şikayet Et
    Fecr-i sadık, bir horozla bir müezzine kaldı. O aslan şimdi uyanıp ormandan çıkınca önüne tuzaklar kuruldu-kuruluyor. Ama o her tuzağı bozup mahkum avına gidiyor. Büyük İsrail’den söz ettiniz. İşte bütün yollar ve fitneler oraya çıkıyor. NATO’nun kuruluş gayesi komünizmken bile Başkan Nixon, kabuslar içinde Endonezya’dan Pasifik’e kadar hakim olacak bir İslam devletinden (ittihad-ı İslam’dan) kabusu ile kıvranıyordu. 10 yıl sonra 1982’de Siyonist Oded Yinon 9 ülkeyi bölen ve başşehri Kudüs Büyük İsrail’e yol verdi. Ardından fitneler art arda geldi. Türkiye’yi de bölecek hain suikaste rağmen, hain Gladio’muzun silahşörleri ise, önleyeceğine Özal’ı zehirleyip, Refahyolu devirip, ülkeyi 28 Şubat anahtar teslimiyle TelAviv’de selam durdu. Ama 2002 millet darbesi o oyunu bozdu. Ve yeni bir süreç ve tuzaklar dizisi başladı. Onlar kurmaktan biz yıkmaktan bıkmayıp fecr-i sadıka gelip dayandık. Korkmayın Bir horozla bir müezzine kaldı iş.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Kurabiye Canavarı 9 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH MÜSLÜMAn TÜRK - KÜRD KARDEŞLİĞİNİ DAİM EYLESİN. Yazıyı okuyunca silkindim kendime geldim.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • ÖMER ÖZTÜRK 9 yıl önce Şikayet Et
    MAŞAALLAH. Hocam sizi Allah için bizde seviyoruz. Yazılarınız bize ufuk açıyor. Allahın selamı rahmeti bereketi üzerinize olsun.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat