Beylerbeyi Vapuru gecikse ne olur?

Bütün vapurları “Beylerbeyi Vapuru’na” dönüştürmek çok zor olmasa gerektir. Yeter ki isteyelim, yeter ki nezaketi bir hayat felsefesi yapabilelim.

  • GİRİŞ05.03.2012 09:11
  • GÜNCELLEME05.03.2012 09:11

İstanbul Türkçesi, İstanbul Beyefendisi ve İstanbul Hanımefendisi gibi ifadeleri artık duymasak da, görmeyip anmasak da, hatırlamasak da hala en fazla özlediğimiz, hasretini duyduğumuz ve imrendiğimiz unsurlar olarak ruh coğrafyamızın bir yerlerinde kanatıp duruyorlar dil hanemizi.

Zaman geçmiş, insanlar geçmiş, devirler geçmiştir.

Beylerbeyi Vapuru bile.

Bizim çağdaşlarımız bu ünlü vapura binmedi, binemedi belki ama neden özler, neden o vapura binen hanım ve beylerin rıhtımdaki gidişlerinin yasını tutar bilinmez. Bu nostaljik bir arzu mudur, yoksa her dem yüreğimizi kanatan kabalık ve çirkinlerin ortasında bir tatlı huzur arayışı mıdır?

Beylerbeyi Vapurunun gidişi ve bir daha dönmeyişi bir dönemin kapanışı bakımından hüzünlüdür, acıdır, büyük bir yoksulluktur bu dönem insanı için. Peki, bu Beylerbeyi Vapuru neden kaçmıştır gönül limanlarımızdan. Bu vapur nezaket, nezahet, letafet ve zarafeti bir yaşama biçimi haline getirmiş o abide insanları alıp hangi rıhtıma demirlemiştir acaba?

İstanbul Beylerbeyi semtinin halkıyla bir başka İstanbul’dur, zira buranın insanı “adab-ı muaşeret” lisanını en tatlı haliyle hayatına katıp, kadınıyla, erkeğiyle medeniyet ve irfanın en yalın ve saf halini iliklerine kadar nezaketle yoğurup yaşayan ve yaşarken etrafına da aksettiren bir anlayışla hareket eden seçkin bir kesimden oluşur.

Peki, bu ‘Beylerbeyi Vapuru’nun hikâyesi neyin nesidir?

Rivayet olunur ki Çengelköy, Kuzguncuk ve Beylerbeyi istikametine çalışan vapurun sık sık varış yerine gecikmesi üzerine Şirketi Hayriye Müdürü olan Hüseyin Haki Bey vapur kaptanı olan Ömer Efendiyi huzura çağırır ve bu gecikmenin hesabını sorar. Aldığı cevap şu şekildedir:

“Muhterem Müdürüm, malumâliniz Çengelköy’ün zerzevatı,  Kuzguncuk’un haşeratı, Beylerbeyinin teşrifatı derken zamanında varacağımız yere gitmek mümkün olmuyor!

Müdür Hüseyin Haki Bey kızgınlıkla” bu ne demek oluyor” diye sorunca Ömer Kaptan:

“Efendim, Çengelköy’de çok güzel zerzevat yetişir ki semt eşrafı bunu eşe dosta götürmek için vapura taşıyınca kadar hayli zaman geçiyor, Kuzguncuk ise affedersiniz ne kadar toplama insan ki aralarında her türden adam var semte doluştuğu için yerliler onlara “haşerat” diyorlar! Onlar da kavga gürültü etmeden vapura binmiyorlar!

Ancak en büyük mesele Beylerbeyi teşrifatında, zira kadınıyla erkeğiyle o kadar nazik ve kibarlar ki vapura binerlerken herkes birbirlerine “buyurunuz efendim, önden buyurunuz canım efendim diye kenara çekiliyor, lakin karşısındaki “ olmaz efendim bendeniz zatıâlinizin önünden nasıl geçerim, rica ederim siz önden buyurunuz” diye karşılık verirken zaman geçiyor. Bir de arkadan gelen en az elli kişinin de aynı protokolü gerçekleştiğini düşünün efendim, tabii zaman da bu nezaket faslıyla beraber geçip gidiyor.”

Ömer Kaptanın bu ifadesi üzerine Hüseyin Haki Bey soruşturmasını tatlıya bağlar.

Bu tatlı anekdot artık böyle nostaljik hatıratlarda geçse de gönül arzuluyor işte. Erkekli kadınlı gittikçe kabalaşan, kabalaştıkça cinsiyetinden uzaklaşan bir görüntü içinde hepimiz çok iticiyiz! Çirkiniz, güzel elbiselerin içinde bile çok bayağı duruyoruz her birimiz. Meğerse insanı güzel, çekici kılan, sevimli kılan nazik davranışları, kibar konuşmaları, tatlı lisanıymış!

Artık hiçbir yerde kimse kimseye nazik davranmıyor, kimsenin “adab-ı muaşeret” kurallarına riayet ettiği yok. Kabalık tornasından çıkmış gibi hepimiz birbirimizle yarışıyoruz sanki. Kadınlar erkeklere, erkekler kadınlara öyle alakasız, öyle kaba ve öyle lakayt bir tutum ve davranış içindeler ki baktıkça bedbaht oluyorsunuz.

Bizim dinimiz de bir nezaket ve letafet dinidir!

Müslüman nezaketli, nezahetli, letafetli ve merhametli olur. Bu yüce dinin bütün güzelliklerini nakış nakış yüreğimize işleyip içselleştirmemişsek, durmadan yıkıyor ve kalpleri viran ediyorsak kendimize dönüp dil hanemizi yeni baştan imar etmeliyiz.

Peygamber efendimiz bir hadisinde “ İnsanları daha ziyade cennete götürecek ameller; Allah’a sevgi ve saygı bir de davranış güzelliğidir” der.

Edepli olmak de bir nezaket icabıdır.

Her yerde ve her mekânda hayata geçirmemiz gereken yegâne meselemizdir nezaket. Siyasette, ticarette, sanatta, sosyal hayatta ve hatta rekabette nezaket yoksa biliniz ki orada kin vardır, öfke vardır, cehalet vardır, saygısızlık vardır, kabalık vardır, düşüncesizlik ve edepsizlik vardır!

Eşref-i mahlûkat olan insana nezaketli davranmak zorundayız. Saygı ile nezaket aynı şey değildir. Zira saygı birçok sebebe bağlı bir zorunluluktan ileri gelebilir bir davranış biçimidir lakin nezaket her şartta ve durumda insanın fıtratı gereği karşısındaki insana can-ı gönülden gösterdiği sevgi tezahürüdür.

Bütün vapurları “Beylerbeyi Vapuru’na” dönüştürmek çok zor olmasa gerektir. Yeter ki isteyelim, yeter ki nezaketi bir hayat felsefesi yapabilelim.

Varsın Beylerbeyi Vapuru geç kalsın, ne olur sanki?

Yeter ki biz insanlığımıza geç kalmayalım!

Öyle değil mi?

Muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan - Haber7
meryemaybike@gmail.com

Yorumlar8

  • Hayrullah Akca 3 yıl önce Şikayet Et
    Sizin gibi bir avuç güzel insan olmasa bu dunyada Dünya dönmeyi bırakacak utancından herhalde Bu harika yazınız için size bocluyuz. Yüce Allah sizi ve sevdiklerinizi hep güzel eylesin.
    Cevapla
  • Ali AYDIN 6 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun bu yazıyı bende çok okuyorum
    Cevapla
  • Soner Emiroğlu 6 yıl önce Şikayet Et
    Allah bu yazıyı yazandan razı olsun.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • noter tasdikli yorumcu 12 yıl önce Şikayet Et
    eski istanbul beyefendileri ve hanımefendileri. tanımak nasip oldu. başka türlü insanlar nasıl anlatsam anneannemin dedemin akranlarıydılar. bazıları şapkalı erkekler hanımlarından daha kibar, yol yordam bilirler. evde yapılan gömlek ütüsü yeterli gelmez gömlekler ütücüye gönderilir.ayakkabılar kalıpta bekler. genelde anadoludan gelenleri pek beğenmezler. hanımlar toplantılarda dedikodu yapmazlar birbirleriyle samimi bile olsalar ölçülüdürler. örnek vermeye kalkarsak meryem hanım siz o ruha çok yakınsınız.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Bab-ı esrar 12 yıl önce Şikayet Et
    harika!. İnsana huzur veren hoş bir yazı. sizi okurken Meryem hanım insan huzur duyuyor. Sıradışı ve kendine mahsus yazılarınızı dört gözle bekler olduk. Bu sımsıcak üslubunuzu çok seviyoruz. Bu güzel ve nazik yazı için teşekkür ederiz efendim.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat