Turgut Özal Suriye’de neden ağlamış?

  • GİRİŞ02.04.2012 08:17
  • GÜNCELLEME02.04.2012 08:17

Suriye bizim kadim ve hatıralı komşumuz!

Şimdi bağrında ateş kaynarken ve bu ateş herkesi yakıyorken burada da bizim derunumuz kanıyor, içimiz yanıyor. Her gün basın yayın organlarında ağır silahlardan, bombalardan kaçmaya çalışan insanları ve özellikle çaresiz kadınların, gözü yaşlı annelerin yavrularını bu ateş çemberinden kaçırırken çektikleri cefalara şahit olurken düşünüyorsunuz, binlerce soru yığılıyor benliğinize.

Çok değil daha yüz yıl önce yani iki üç nesil önce bir eyaletimiz olan ve İstanbul’dan gönderilen valilerin yönettiği bu eski vatan parçası niye bu halde, neden halkın gözyaşı dinmiyor diyor sorular.

Suriye bize uzak değil, yabancı hiç değil, bizden, bizim gibi olan, halkının çoğuyla neredeyse akraba olduğumuz bir ülke aslında. Geçtiğimiz aylarda TRT Arap kanalında katıldığım “Elvan-ı Saba”  programına gelen Suriyeli Profesör’ün bana Türkçe söylediği cümleler geliyor aklıma.

Bu Suriyeli Profesör, Adıyaman’dan Suriye’ye göç eden bir ailenin üçüncü kuşak çocuğu imiş ve yönetime muhalif olduğu için gördüğü baskılara dayanamayıp Anayurdu Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmış ancak birçok çocukluk arkadaşı yönetime muhalif olduklarından yirmi seneden beri suçsuz yere hapishanelerde yatıyorlarmış.

Yine ilk görev yerim olan Mardin Nusaybin ilçesinde görev yaparken şahit olmuştum. Nusaybin Suriye’nin Kamışlı kasabasına komşu ve aralarında birkaç kilometrelik yasak bölge ve tel örgüler var. İki kasaba neredeyse omuz omuza vermiş gibi duruyor uzaktan baktığınızda.

Nusaybin’deki insanların hemen hemen hepsinin bir şekilde Kamışlı kasabasında bir yakınları var. Kimi kızını gelin vermiş, kimi kız almış, kiminin teyzesi, kiminin amcası, kiminin dedesi orada kalmış. Öylesine bir iç içelik sözkonusu. Özellikle bayram, ramazan gibi önemli zamanlarda ciddi bir gidiş geliş var aralarında.

Suriye siyasi anlamda dış işlerimiz için ne ifade eder ayrı konu ancak sosyolojik, tarihi ve edebiyat anlamında bizlere çok şey ifade ediyor, etmeli de. Özellikle Türk Edebiyatına baktığımızda Osmanlıda Suriye’ye ve diğer Ortadoğu ülkelerine değişik görevlerle giden edebiyatçı bürokratlar ciddi eserlerle İstanbul’a dönmüşlerdir.

Özellikle Servet-i Fünun romanlarında ve gezi yazılarında Suriye ve şehirleri çok sık yer alır bazen Şam şehrini de tıpkı bir Gaziantep, Urfa ve Maraş gibi bir güney şehrimizmiş gibi bir algı yanılgısına dahi kapılırsınız. Yani Suriye öylesine bizden ve bizim bir parçamız gibidir.

Edebiyatçı- Yazar Necmettin Turinay’ın Nesil- Etkileşim Yayınlarından çıkan “Bir Yusuf Bin Züleyha” adlı eserinden bir anekdot düşüyor aklıma. Necmettin Turinay yıllar önce Suriye’ye gerçekleştirdiği gezisini anlatırken şu ilginç olayı da anlatıyor eserinde:

“… Türbedarından dinledim: Rahmetli Turgut Özal Şam’a geldiğinde Sultan Vahdettin’in mezarını ziyaret etmiş ve orada gizli gizli ağlamış. Bu manzaraya gözleriyle şahit olan ve bunları bize kırık dökük bir Türkçe ile anlatan türbedar, dikkat ettim o anda iç geçiriyordu. Daha bir gün öncesinde de TRT ekibi de Vahdettin’in mezarında,  Türk şehitliğinde ve tarihi Selimiye Camiinde çekimler yapmış.

Düşündüm! Koskoca Türkiye başbakanına, buralarda gözyaşı döktüren ne olabilir ki! Bir Osmanlı Sultanının talihsizliği mi, yoksa bir Cumhuriyet başbakanının derinden derine duyduğu çaresizliği mi? O anda rahmetli Özal’ın içinden geçenleri bir bir okumak isterdim. Ve sormak isterdim:

“Nedir bu hâletin ey mâh Cemâlim?”

Rahmetli Turgut Özal geçmiş ve geleceği şahsında birleştirmiş dev bir şahsiyettir hiç kuşkusuz. Sultan Vahdettin gibi Osmanlının son Osman’ına kendi öz vatanında uyuma şansı dahi verilmemiş ve gurbet ellerde vefat ettikten sonra naaşı diyar diyar dolaştırılmıştır.

17 Kasım 1922 yılında bu ülkeyi terk etmek mecburiyetinde bırakılan Sultan vahdettin gittiği İtalya’da 16 Mayıs 1926 yılında vefat ediyor. Naaşı önce Beyrut’a, sonra da Şam’a getirilerek Süleymaniye külliyesinde toprağa veriliyor. Sultanın ölüsünden dahi korkuyor olmalılar ki onu çok sevdiği İstanbul’undan çok uzaktaki Şam’da gömülmesine göz yumuyorlar!

Mimar Sinan’ın “kalfalık dönemi eserim” dediği Şam’daki “Süleymaniye Külliyesinde” hanedana ait birçok isim yatıyor ve hazindir ki bu külliyenin uzun zamandır ziyaretçilere kapalı olduğu ileri sürülüyor!

Necmettin Turinay “Özal’da ağlarmış” bahsini şu şekilde kapatıyor:

“Orada, o anda rahmetli Özal hala ağlıyor gibi duruyor gözlerimizin önünde. Öyle sanıyorum ki ağlamasının sebebi, ailesinden ve payitahtından uzak düşmüş bir sultanın garipliği ve talihsizliği değildir sadece. O anda sultanın kaderi ile birlikte koskoca bir tarih tasfiyeye maruz kalıyor, bu geniş coğrafyalar parçalanıyor, birbirinden kopuyor, sofralar bölünüyor, hanümanlar dağılıyor olmalıydı.

Büyük muzdaripler onlardır ki zamanı bir bütün halinde idrak eder ve öyle yaşarlar. Yakın ve uzak tarihin bir yetimi ve varisi olarak, kendisini o anda öyle hissettiğinden emin olduğum rahmetli Özal’ın duyduğu bu firkate, buradan bir not düşmeden yapamıyorum.

Evet, Özal orada! “

Suriye’ye sadece dışarıdaki herhangi bir ülkeye bakar gibi bakamayız. Genel siyasi yapısının dışında birçok anlamda o kadar çok tarihi, sosyal ve dini bağımız var ki. O kadar çok gidiş gelişlere zemin olabilecek sebebimiz var ki! Hiçbir şey yapamazsak bile bize sığınmış olan bu eski dost ve komşularımıza sımsıcak bir dost eli olmalıyız. Emin, salim, güvenilir bir dost eli.

Bu eski, dost ve sıcak ülkenin yangını bir an önce söner ümidiyle.

Muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan/Haber7

 

meryemaybike@gmail.com

Yorumlar7

  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    ilhami battal. 1 koyup 3 alacakken 3 koyup hiç almakla kalmadık kilerdekileri de verdik! global çetenin iştahından istifade etmek,onun artıklarına göz dikmek veballi bir iş idi ve bunu toplum uzun zaman ödedi!12 eylül ihtilalinden sonra hem darbenin etsini azaltmak hem de iran devriminin yansımalarını minimize etmek için chp yi değil sağ bir oluşumu başa getirdiler,başına da rahmetliyi koydular.ve fakat özal bir süre sonra halk damarı debreşince fırsatlardan istifade etmeye,sistemin ambarından halk için bişeyler yürütmeye yeltenince ipini çektiler(hatırlayın,evren;onu ben getirdim ama sınırı aştı demişti).özal ın belki en büyük veballi işlerinin başında sarp sınır kapısını açarak aç,sefil rus,azeri fahişelerinin yurda girişine izin verip koca karadeniz sahillerinde zinanın,aldatmanın,aile dramlarının,ahlaki çöküntünün önünü açması,bir lider bunu hesap edebilmeli idi! nihayetinde hain değildi,halktan biri idi,abartmadan rahmet dilemek düşer zira ölüm zor hesap çetin..
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • ilhami Battal 12 yıl önce Şikayet Et
    Ya irak ?. Ah sayin Aybike hanim. Genc nesil belki bilmez ama hatirlatayim. Irak savas i oncesi, surekli georges bush u arayan kimidi, telefon faturam yukseldi diyecekti bush. Irak uzerine bomba yagdirmak icin az ugrasmadi, keske o zaman da aglamakli olsaydi. Milletimiz de masallah, duygusallasmaya hemen razi; dun ne oldu tarihte, siyasette, merak eden varmi bu memlekette ? Hani su 1 verip 3 alma meselesi ... Ne acili gunlerdi. Kac irakli cocugun ahi var dersiniz badem gozlu amcanin ? Sayin Aybike hanim, siz bari yapmayin ne olur
    Cevapla
  • Ahmet Ar 12 yıl önce Şikayet Et
    TEŞEKKÜRLER MERYEM HANIM. Güzel yazı, derin yazı, hisli yazı. Teşekkürler.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • faran 12 yıl önce Şikayet Et
    denge...!. rahmetli abdulhamid han padişahlar içerisinde müstesna bir yere sahipti ve fakat said nursi r.a ve cemaleddin afgani r.a gibi düşün önderlerinin önerilerine kulak tıkayarak 'saray' geleneğinden sıyrıl-a-maması en büyük yanlışı olmuştur! hatıralarında sakin bir şekilde yatağında ölmek istediğini söyler,cedelden,mücadeleden korkan,hani biraz tatlı su seven bir yapısı vardır..ifrat ve tefrit yanlış,severken de söverken de! nihayetinde bir krallık,imparatorluk,çarlık...!rahmetli özal ise sistemin mutfağından gizliden bişeyler aşıran bir rol üzere idi,ta ki inisiyatif almaya yeltendi ipini çekti egemenler,ameli üzere değerlendirmek gerekir,abartı sırıtıyor hakikatin gölgesinde!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Bab-ı esrar 12 yıl önce Şikayet Et
    Çok etkilendim. Sultan vahdettin'in Suriye'de yattığını yeni öğrenmiş olduk. Aybike Kardeşim çok teşekkür ederim. Bu güzel yazılarınız ruhumuza merhem gibi geliyor.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat