Filistin sabahları yine kanlıdır!

  • GİRİŞ16.11.2012 08:44
  • GÜNCELLEME16.11.2012 08:44

Öncenin öncesi sen vardın orada, sonranın sonrasında yine sen olacaktın sonsuza galebe çalan. Hani bütün baharlar senin baharında filizlenecekti, gülşene dönecekti şehitlerinin kanıyla yıkanan kavrulmuş toprakların. Yıllar oldu uzak düştün yârin yaranın bağından. Üstüne düşen ateş ne zaman söner, ne zaman susar göklerinde uğuldayan nemrut haykırışları…… Ne zaman diner bu Firavun tufanı? Kalbinin tamiri mahşeri bekler bundan böyle. Şimdi yaslısın, yaralısın, kendine ağırsın, yaraların kanıyor dinmeyesi.…

Ey mahzun diyar,

Ey terkedilmiş yar,

Ey sönmeyen har!…

Şimdi yine ne ateşlerdesin?…

Hani sen ki güllerin bezediği, baharların gitmek bilmediği mevsimlerin ülkesiydin. Sen ki gökkuşağı idin çöl kıyısında. Sen ki Akdeniz gibi serin, Akdeniz gibi derin ve büyülü idin. Şimdi yaralarını saramadığım için, gözyaşlarını silemediğim için, ahvalini bilemediğim için kederlerdeyim. Bir hüzün kaplamış ruhumu, senin gözyaşların gözlerime akıyor ve sanki o caninin elleri boğazımı sıkıyor. Sodom ve Gomore'yi utandıran, sana sağanak sağanak bomba yağdıranları güldüren bir hafızasız şehirlerin ırağında bir başınayım. Gözlerim senin ağlayışlarına ayarlı. Kulaklarım senin kulaklarına. Kalbim senin yüreğinden geçenlere…… Seninleyim. Birileri ceza kesse de, sihirli koltuklarda uyuklayan tiranlar unutsa da bizleri, seninleyiz…

Ey mahzun diyar,

Ey terkedilmiş yar,

Ey sönmeyen har…

Şimdi yine ne ateşlerdesin?

"Yusuf'u Kaybettim Kenan ilinde" diyor ezginin biri…

Oysa biz ne Yusuflar terk ettik kör kuyularda, merdivensiz bıraktık unutası.… Ne Yusuflar can verdi zalimin ellerinde. Ne Züleyha'lar kan ağladı sevdiklerinin peşinde. Yaralarımız kabuk bağlamadan, unutmadan acı gören yürek, acısını…… Bir daha bir daha kanadı yaralarımız, iyileşmeyesi. Ey Limon çiçeği, ey Akdeniz mavisi ne zaman şafağa duracak bedenin. Ne zaman başak verecek toprağın, elin?… Sen ki çöle açılan Leyla'sın, sen ey sevdiğini kaybeden Mecnun, sayıklıyorsun, iniliyorsun dertnâk.… Vahşetin adresi yine belli, vahşetin eli yine kara ve yine aynı namahrem el uzanmış sana.… Müslüman bir el bekliyorsun alnındaki ateşi alası.… Nerde diyorsun dindaşlarım nerde? Nerde ey Müslüman senin cevşenin? Merhameti, şefkati olmaz gözü dönmüş erzelin.… Kalk ey mahzun ülke, kalk yerinden ey Yusuf, Hüseyin… Rahman, Rahim, Kadim hakkına direnin, direnin!…

Ey mahzun diyar,

Ey terkedilmiş yar,

Ey sönmeyen har…

Şimdi yine ne ateşlerdesin?…

Akdeniz kıyıları mahzun bir daha!…

Mahzun Kenan illeri, mahzun yanık çöllerin bağrı.… Kınalı kuzular gibi çocuklar, dallarından kopuyor, düşüyor limon çiçekleri açmadan. Yeni baştan yanıyor anaların yüreği. Hilal içini çekiyor, yarım yarım ağlıyor, yıldızını arıyor ağlayası.… Kerbela misali canhıraş feryatlar yükseliyor Filistin'de.… Soğuklar üşütmüyor, ayaz üşütmüyor. Dualara düşmemek, Müslümanların avucunda kanamamak üşütüyor masum Filistinliyi.… Umarsızlık ok gibi düşüyor yüreğine. Özde yer etmeyen, sözde kalan yarım yamalak sözcükler, ayıplamalar yetmiyor. Yetmiyor sözler, ağıtlar!… Yetmiyor kuru laflar, yalan acımalar, ağız ucundan söylenmiş söylemler.… Akdeniz tutuşmuş, Akdeniz yanıyor, Ortadoğu kan çanağı… Filistin bezirgânlar oynağı, üzerinde hesaplar yapılıyor. Bir kılçık saplanmış İslam'ın boğazına, boğulası. Boğulmadan çıkarmak gerek.… Çöl ortasında kalakalmış ey uzak ülke, ey bahtsız halk yüreğimdesiniz. Hissediyor ve biliyorum ne haldesiniz……

Ey mahzun diyar,

Ey terkedilmiş yar,

Ey sönmeyen har…

Şimdi yine ne ateşlerdesin?

Ey uzaklarda ağlayıp ağlayıp yüreğimi dağlayan ülke…

Ey gülüşleri, sevinçleri, huzuru unutan gam ülkesi… Bedeli ölüm olan bir ağır imtihandır başınızda esen. Sert bir rüzgârda savruluyorsunuz, tükeniyorsunuz an be an. Portakal bahçelerinde oynayası çocukların, korku dolu gözleri bir yıldırım düşürüyor göğsüme. Parçalanıyor yüreğim, daralıyorum, ağlıyorum…"Kırılan çanak bir daha olmaz" derler biliyorum. Cennet ülkesine yürüyen çocukların ardından ben de ağlıyorum. Dalından koparılan goncaların kokusunu ta buradan duyuyorum. … Şimdi anneler ne söylerler, hangi taşı basarlar bağırlarına. Hangi teselli hükmeder yüreklerine ey İnsanlık? Gözleri yolda kalan bu anaların ellerinden ne zaman tutacağız? Ne zaman "yeter"diyeceğiz?…

Ben tutsağım hüznüme. Ben aldım ruhumu gidiyorum.… Keşke Karani yürüyüşlü bir serüven olsaydık Kenan illerinde. Keşke gidebilseydik hiç dönmeyesi……

Ey mahzun diyar,

Ey terkedilmiş yar,

Ey sönmeyen har…

Şimdi yine ne ateşlerdesin? 

 

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com 

Yorumlar2

  • shape ian 11 yıl önce Şikayet Et
    katilin dişleri. katilin dişleri eğer içinde bir öfke duymuyorsa insan, taa kâbil'den bugüne, tüm cinayetlere ortaktır belkide. yere damlayan her masum kanı, kalpsizlerin gözlerinde bir pırıltıya dönüşürken, mazlumlar için en azından bir damla yaş dökmeli, insan olan. kan damlıyor dişlerinden küfrün. ne hazindir ki, lanetlenmiş olan, döküyor mübarek olanın kanını. ve tüm dünya alkışlıyor bu zulmü. her bir millet, kendi bayrağı ile siliyor, ağzından damlayan kanı ve salyayı katilin. eyy hamburger, kola ve pornografi ile uyuşturulmuş modern insan. idrak edebilseydi senin bu halde olduğunu, kendi ile gurur duyardı hayvan...
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • Tuncay Akarsu 11 yıl önce Şikayet Et
    bravo, ağlatan bir yazı!. sayın yazarı doğu türkistan'dan, filistin'e kadar olan geniş yüreği ve derin benliği için kutluyorum. harika bir yazı ve yorum. tebrikler.
    Cevapla Toplam 13 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat