Abdülhamit’in hülyasına bakarak büyümek

Abdülhamit’in hülyasına bakarak büyüyen Adanalı gençler, bu tarihi Demirköprü’nün anlamını keşfetmeliler..

  • GİRİŞ04.01.2012 09:13
  • GÜNCELLEME04.01.2012 09:13

Demirköprü’nün tam ortasına oturup Adana’ya bakarak, Türkiye’ye bakarak ağlamak istedim hayatım boyunca.

Babam, Hadimü’l Kur’an Ziya Yürekli Hoca, Reşat Bey Mahallesi’ndeki İmam Hatip Lisesi’nde öğrenim görürken, Karaşıyaka’da, Sinanpaşa Mahallesi’ndeki Türkistan Camii’nde küçük bir maaş karşılığında imam hatiplik görevi yaptı. Okula, en kısa yol olduğu için Demirköprü’den geçerek gidip geldi yedi yıl. Seyhan Nehri üzerindeki batı (Seyhan) ile doğu (Yüreğir) yakalarını birleştirir, Demirköprü.

Lise öğrencisiyken evlenmiş. Camiinin bahçesindeki tek odalı imam evinde kalıyorlarmış. Bir gece annem, diş ağrısından uyuyamamış. Üstelik, hamileymiş. Babam, sabah namazından sonra annemi bisikletinin arkasına bindirmiş, dişçiye götürmüş. Demirköprü’den geçerken, annemin ayağı arka tekere değmiş, miller topuğunu parçalamış. Annem, köprünün tam ortasına oturup diş ağrısına eklenen, parçalanıp kanayan ayağının ağrısıyla Adana’ya baka baka ağladığını anlattı bana.

Karnında taşıdığı bebek, benmişim. Bu hatırayı annemden dinledikten sonra, ne zaman Demirköprü’yü görsem, takılır kalırım; ana karnında duyduğum acıyı, bir kez daha hissederim.

Demirköprü’yü keşif etmem, İstanbul Boğazı’ndaki Boğaziçi Köprüsü’nün 30 Ekim 1973’te, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete sokulmasıyla oldu. O gün radyodan açılış haberlerini dinledim. Çok heyecan vericiydi. Ertesi gün, çok merak ettiğim Boğaziçi Köprüsü’nün fotoğraflarını gazetelerden gördüm. İlk bakışta, Boğaziçi Köprüsü’nü Demirköprü’ye benzettim, çok sevdim. Boğaziçi Köprüsü de Doğu ile Batı’yı, Asya ile Avrupa’yı bağlıyordu birbirine. Yıllardır, Demirköprü ile Boğaziçi Köprüsü üzerinden edebiyat/sanat uğraşımı anlamlandırırım.

Bir yıl sonra, Boğaziçi Köprüsü’nün açılış gününde, 30 Ekim 1974’te, Demirköprü’yü yürüyerek geçtim. Daha sonra Eski Baraj’dan Demirköprü’yü görebileceğim yere kadar gider, orada, dakikalarca bakardım ona.

SULTAN ABDÜLHAMİT’İN HÜLYASI

Seyhan Nehri üzerindeki Demirköprü, bana asıl kendi hikayesiyle acı verir: Demirköprü, Sultan Abdülhamit’in Adana’ya hediyesidir ve hülyası olan Hicaz Demiryolu’nun önemli bir parçasıdır. 

Osmanlı coğrafyası, İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın rüyalarına giriyordu. İslam topraklarının doğal kaynakları ve olağanüstü serveti için iştahlanan Batılı devletlere karşı Sultan Abdülhamit son derece uyanıktı: Onları birbirine düşürdü. Amacı, Osmanlı’yı yaklaşmakta olan Birinci Dünya Savaşı’nın dışında tutup onlar savaşla çökerken, Osmanlı’yı kalkındırıp dünya gücü haline getirmek.. Bu politikasını fark eden İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya masonların kurduğuİttihat Terakki Fırkasın’a 1909’da Sultan Abdülhamit’i tahttan indirtti. 1908’de İkinci meşrutiyet’i ilan etmesi de çözüm olmadı. İttihat Terakki, Osmanlı’yı Almanya’nın safında savaşa soktu. Dünya güçleri, Osmanlı’yı tasfiye operasyonunu böylece başarıyla tamamladı.

Almanya, ileride çıkacağına inandığı bir Avrupa savaşında, geniş hammadde ve insan kaynaklarına sahip Osmanlı’dan yararlanmak istiyordu. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı, Alman-Türk ilişkilerinde, bir dönüm noktası oldu: Osmanlı, Fransa ve Rusya’yla belli ölçüde anlaşma sağlayan İngiltere’yi Almanya'yla dengeliyordu. 

Sultan Abdülhamit'in Bağdat Demiryolu Projesi, bu yıllarda ortaya atıldı. İstanbul-Basra arasında yaklaşık 4 bin kilo metreyi bulan bu proje, o zamana kadar gerçekleştirilen hemen bütün hatlardan daha büyük ve kapsamlıydı. İlk kez İngiltere tarafından dile getirilen Bağdat demiryolu hattı, Avrupa'yı zengin petrol yataklarının bulunduğu Basra körfezine bağlayacaktı.

İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun sadece Türkiye ayağı, 2700 km. uzunluğu geçiyordu. Bağdat-Musul istikametinden Medine'ye varacak demiryolu güzergâhı ucuz ve rahat bir ulaşım imkanı sağlayacağı gibi, ticarî hareketi artırıcı, yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden istifade imkanını geliştirecekti. Bir yandan Musul-Bağdat-Medine fevkalade imkânlarla İstanbul’a bağlanırken, öte yandan Musul üzerinden İran ve Pakistan 'a ayrılacak hat Orta Asya 'ya, Suriye üzerinden de Kudüs’e ve Mısır’a kadar ulaşma fırsatı temin edecekti.

Sultan Abdülhamit, gerek asker sevkiyatında kullanmak, gerekse bu hattın geçtiği bölgelerdeki vergi gelirlerini arttırmak için bu demiryolunun yapılmasını istiyordu. Bu projenin teknolojik, sanayî, ticari ve ulaşım yönünden askerî ve stratejik açıdan sayısız faydası vardı. Sultan Abdülhamit, hatıralarında "Hicaz Demiryolu inşası benim en eski hülyamdır. Bu yol devletimiz için sadece iktisadî bakımdan büyük fayda etmekle kalmayacak aynı zamanda oradaki kuvvetimizi sağlamlaştırmaya da yarayacağından askerî bakımdan da çok ehemmiyetli olacaktır " diye anlatıyordu.

Bağdat Demiryolu Projesi’nin en çetin problemi, o gün için devlete yüklediği ağır malî yüktü. İngilizler 1830'dan beri bu işi üstlenmeye hevesliydiler. Demiryolu imtiyazının İngilizlere verilmesi, petrol havzası olan Irak'ı da içeren doğu bölgelerinin Hindistan'a kadar tümüyle İngiltere'nin denetimine bırakılması demekti. Lübnan'daki karışık durum nedeniyle Fransa'nın da imtiyazı ele geçirmesi sakıncalı görülüyordu. Buna karşılık Almanya'nın bankalar aracılığıyla büyük şirketlerin sermaye ihracına dayalı yayılma stratejisi daha az tehlikeli görünüyordu Sultan Abdülhamit'e.

Sultan Abdülhamit, planını 1900 yılında açıkladı: Müslümanlar arası dayanışma sağlanmalıydı. Anadolu'yu baştan başa geçecek ve İslam coğrafyasının bütün köşeleriyle bağlantıyı sağlayacak bu muazzam demiryolu projesi, ümmet-i Muhammet’e gereği gibi anlatılmalıydı.. Herkes fedakarlık edecekti. Örnek olarak önce kendisi şahsi servetinden 2.5 milyon altın bağışladı. Mısır Hidiv 'i, İran Şah 'ı, Haydarabat Nizamı, Okyanus adalarındaki Müslüman cemaat ve diğerleri, coşkuyla yardıma koştular. Daha sonra İstiklâl Savaşımızda da yardımımıza koşacak olan Hintli Müslümanlar, büyük fedakârlık yaparak gerekli paranın üçte birini karşıladılar.

Sultan Abdülhamit, ilk iş olarak Batılı işadamlarını birbirine düşürdü; projeyi parçaladı, bir hattın ihalesini birine verdi, ardından bir diğerini devreye soktu. Hat güzergahında çıkarılacak tarihî ve arkeolojik eserlerin kaçırılmaması için gerekli talimatları da verdi. İleride çok değerlenecek bu toprakların elden çıkmaması ve Siyonistlerin eline geçmemesi için gerekli tedbirler alındı. 1904 yılına gelindiğinde, 4 yıllık kısa bir dönem içinde 15 milyon altın toplandı. Dünya pazarlarına girmemizi sağlayan, demir-çelik üretimini artıran bu muazzam projede asker, köylü, işçi olanlar dahil 6 bin kişi çalışmaya başladı. Sonraları bu rakam 700 bine ulaştı. Bağdat Demiryolu Projesi binlerce mühendisimizi yetiştirdi, binlerce yerleşim yerini geliştirdi, nüfuslarının artmasına vesile oldu.

Tarihteki İpekyolu’nun yerini alacak Berlin-İstanbul-Bağdat Demiryolu, Batı ile Doğu’nun önemli köprüsü olarak, 1900’lü yılların başında, büyük bölümü Almanla tarafından yapıldı. Almanya bundan önce Haydarpaşa Liman inşaat ve işletmesini de üstlenmiş, Bağdat Vilayeti çevresinde demiryolu inşa işini almıştı. Petrol bölgesindeki yarışın ilk raundunu kaybeden İngiltere için Arap aşiretlerini İstanbul'a karşı kışkırtmaktan başka çare kalmıyordu. Lord Gurzon, demiryolunun Kuveyt'e uzanmasını engelledi. Alman subaylar, güzergah tespiti için Kuveyt'e gittiklerinde, bölge halen Osmanlı toprağı olmasına rağmen, Araplar İngiltere'yle yaptıkları anlaşmayı gerekçe göstererek mühendislik çalışmasına izin vermediler. Sultan Abdülhamit’in hülyası İstanbul-Bağdat Demiryolu, Birinci Dünya Savaşı çıktığı için Körfez’e kadar uzanamadı, yarım kaldı.

SULTAN ABDÜLHAMİT’İN ADANA’DAKİ ANIT MEZARI

Haydarpaşa'dan Eskişehir, Konya, Ereğli, Pozantı, Adana güzergahını izleyen İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun en önemli ve zor geçiş noktası olan Toroslarda Belemedik bölgesinde, 1905 yılında Almanlar tarafından 12 kilometre uzunluğunda, 22 tünel açıldı. Projenin yapımı süresince Pozantı’ya bağlı Belemedik’in tren istasyonunda o yıllarda binlerce Alman ve Türk görev yaptı. 1903 yılından itibaren Konya-Bağdat arasındaki 1037 kilometkrelik bölüm, 15 yılda, 1918’de tamamlanabildi.

Belemedik’e ilk kez 1980’lerin başında, birkaç arkadaşla birlikte Tekir Yaylası’ndan gitmiştik. Adana’ya yaklaşık 117 km mesafede Pozantı’ya bağlı, oldukça sevimli bir yerleşim yeri. Belemedik’e trenle gidebileceğiniz gibi otobandan da giderseniz: Pozantı çıkışındaki jandarma karakolunun yanından dönmeniz gerekiyor. Muhteşem yol manzaraları içinde ilerleyeceksiniz. Bir yandan akan Çakıt suyu, bir yanda karlı dağlar ve hemen yolun yanı başında uzanıp giden tren yolu. Zaman zaman karşınıza Almanların inşa ettiği tüneller çıkacak. Benim için bu tünellerin en ilginci, 3 adet açık gözü bulunan 150-200 metrelik tünel oldu. Dönerek dağın içine giren bu tüneldeki 3 adet açık göz, tünele müthiş bir estetik katmış.

Belemedik tren istasyonuna geldiğinizde, bir kaç ev dışında pek fazla bir şey yok. Ancak tren yolunun üzerinden geçip istasyona ters istikamette gittiğinizde, burada ağaçların arasında terk edilmiş ve büyük bir kısmı yıkılmış binaları göreceksiniz. Tren yolunun kenarına gelip tepeden bu terk edilmiş bölgeye baktığınızda, ağaçların arasında serpiştirilmiş tarihi yıkıntılar, insana keder veriyor.

Bağdat Demiryolu inşaatına devam ederken Belemedik’te çalışmalarını sürdüren ve uzun süre ikamet etmek zorunda kalan Almanlar, burada adeta bir kasaba oluşturmuşlar: Hastane, kilise, okul, sinema ve hatta cami inşa etmişler. Bağdat Tren Hattı'nın bu zorlu aşamasını, yıllar süren canhıraş çalışma sonucu başarıyla tamamlamışlar. Almanlar, Belemedik'teki yüksek bir kesimde bulunan 3 bin 700 metrekarelik alanda oluşturdukları mezarlığa hayatını kaybeden arkadaşlarını defnetmişler. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Adana’yı işgal eden Fransızlar da kullanmış bu binaları.

İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu güzergahındaki bir önemli köprü de Adana ili, Karaisalı ilçesi Hacıkırı (Kıralan) Köyü'nde bulunan, yöre halkı tarafından "Koca Köprü" diye anılan Hacıkırı Demiryolu Köprüsü'ne, aynı zamanda çeşitli hikâyelerle özdeşleştirilerek Varda Köprüsü de denilmektedir. 1912 yılında Almanlar tarafından inşa edildiği için Alman Köprüsü olarak bilinmektedir. Adana'ya uzaklığı karayolu ile Karaisalı üzerinden 64 km'dir. Demir yolu ile Adana İstasyonu'na mesafesi 63 km'dir.

Adana İmam Hatip Lisesi’nde öğrenim görürken, Bolacalı Köyü’nden birkaç arkadaşla görmeye gitmiştim, tarihi eser niteliği yanında bir mühendislik harikası olan Varda Köprüsü’nü görmeye. 1900′lü yılların başında Almanlar tarafından yapılan bu köprü, keskin bir vadinin iki ucunu birbirine bağlayarak ulaşımı daha risksiz ve kolay hale getiren abidevi bir görünüme sahipti. Köprü, çelik kafes taş örme tekniği ile yapılmış. Kargir köprü türünde, 3 ana açıklık, 4 ana ayak üzerine kurulu. Uzunluğu 200 metre. Köprünün üzerindeki demiryolunun yerden orta ayak yüksekliği 99 metre. Ayakları çelik mesnet türü olup dış kaplaması taş örme tekniği ile yapılmış. Yapım yılı başlangıcı 1907, bitiş tarihi 1912’dir. Köprü ayakları bakımı için dört adet ayağın içinde bakım merdivenleri var. Buradaki 5 yıllık yapım sürecinde 21 işçi ve bir Alman mühendis çeşitli nedenlerle ölmüş.

Yapıldığı yıllardaki koşullar gözönüne alındığında günümüzde halen demiryolu hizmetindeki köprü, görenleri şaşkına çeviriyor. Hacıkırı Demiryolu Köprüsü, bana Mimar Sinan’ın yaptığı su kemerlerini hatırlattı. Geçit vermeyen Torosları birbirine bağlayan önemli bir geçiş noktası konumundaki Hacıkırı Demiryolu Köprüsü’nü yapamayacak kadar gerilemişti demek mimarimiz.. Çok üzülmüştüm.

SULTAN ABDÜLHAMİT’İN MİRASI

Tarihteki İpekyolu’nun yerini alacak İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu güzergahındaki, topraklarımızdaki, dahası Adana’daki Batı ile Doğu’nun önemli köprüleri olarak Demirköprü ile Hacıkırı Demiryolu Köprüsü, Abdülhamit’in hülyasının parçalarıydı..

33 yıl padişahlık yaptıktan sonra 27 Nisan 1909'da tahttan indirilen ve 3 yıl Selanik'teki Alatini Köşkü'nde ev hapsinde tutulduktan sonra 1912'de getirildiği İstanbul'daki Beylerbeyi Sarayı'nda 10 Şubat 1918'de vefat eden Sultan Abdülhamit’in eseri Hacıkırı Demiryolu Köprüsü ile Demirköprü’yü büyük bir acıyla çok sevdim. Acı duymamın sebebi de, ikisinin açılışının da Sultan Abdülhamit’in vefatından birkaç ay sonra yapılması.

Sultan Abdülhamit, Hacıkırı Demiryolu Köprüsü ile Demirköprü’nün hizmete açıldığı 1912’de saltanatta oturuyor olsaydı, İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu tamamlandığı için Hacc’a gidecek, Mekke’yi ve Medine’yi ziyaret eden ilk Osmanlı sultanı olacaktı.

Demirköprü, hala gerçekleşmeyen İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu projesinin hatırasını yaşatıyor. Abdülhamit’in hülyasına bakarak büyüyen Adanalı gençler, bu tarihi Demirköprü’nün anlamını keşfetmeliler. Demirköprü, Sultan Abdülhamit’in bize biraktığı en değerli miras: Yüreklerimizle, İslam dünyasını kuşatmak, ümmet bilincine sahip olmak. Sultan Abdülhamit’in davasına sahip çıkmak ve ideallerini gerçekleştirmek, gençlerimizin omzuna binen mübarek bir yük çünkü.

Demirköprü, benim için Sultan Abdülhamit’in anıt mezarı oldu. Adana’da bulunduğum zaman 10 Şubat’ta köprüye gidip ruhuna Fatiha okurum

Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafa.yurekli@gmail.com

Demirköprü’nün tam ortasına oturup Adana’ya bakarak, Türkiye’ye bakarak ağlamak istedim hayatım boyunca.

 

Babam, Hadimü’l Kur’an Ziya Yürekli Hoca, Reşat Bey Mahallesi’ndeki İmam Hatip Lisesi’nde öğrenim görürken, Karaşıyaka’da, Sinanpaşa Mahallesi’ndeki Türkistan Camii’nde küçük bir maaş karşılığında imam hatiplik görevi yaptı. Okula, en kısa yol olduğu için Demirköprü’den geçerek gidip geldi yedi yıl. Seyhan Nehri üzerindeki batı (Seyhan) ile doğu (Yüreğir) yakalarını birleştirir, Demirköprü. 

 

Lise öğrencisiyken evlenmiş. Camiinin bahçesindeki tek odalı imam evinde kalıyorlarmış. Bir gece annem, diş ağrısından uyuyamamış. Üstelik, hamileymiş. Babam, sabah namazından sonra annemi bisikletinin arkasına bindirmiş, dişçiye götürmüş. Demirköprü’den geçerken, annemin ayağı arka tekere değmiş, miller topuğunu parçalamış. Annem, köprünün tam ortasına oturup diş ağrısına eklenen, parçalanıp kanayan ayağının ağrısıyla Adana’ya baka baka ağladığını anlattı bana.

 

Karnında taşıdığı bebek, benmişim. Bu hatırayı annemden dinledikten sonra, ne zaman Demirköprü’yü görsem, takılır kalırım; ana karnında duyduğum acıyı, bir kez daha hissederim.

 

Demirköprü’yü keşif etmem, İstanbul Boğazı’ndaki Boğaziçi Köprüsü’nün 30 Ekim 1973’te, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete sokulmasıyla oldu. O gün radyodan açılış haberlerini dinledim. Çok heyecan vericiydi. Ertesi gün, çok merak ettiğim Boğaziçi Köprüsü’nün fotoğraflarını gazetelerden gördüm. İlk bakışta, Boğaziçi Köprüsü’nü Demirköprü’ye benzettim, çok sevdim. Boğaziçi Köprüsü de Doğu ile Batı’yı, Asya ile Avrupa’yı bağlıyordu birbirine. Yıllardır, Demirköprü ile Boğaziçi Köprüsü üzerinden edebiyat/sanat uğraşımı anlamlandırırım. 

 

Bir yıl sonra, Boğaziçi Köprüsü’nün açılış gününde, 30 Ekim 1974’te, Demirköprü’yü yürüyerek geçtim. Daha sonra Eski Baraj’dan Demirköprü’yü görebileceğim yere kadar gider, orada, dakikalarca bakardım ona.

 

SULTAN ABDÜLHAMİT’İN HÜLYASI

 

Seyhan Nehri üzerindeki Demirköprü, bana asıl kendi hikayesiyle acı verir: Demirköprü, Sultan Abdülhamit’in Adana’ya hediyesidir ve hülyası olan Hicaz Demiryolu’nun önemli bir parçasıdır.

 

Osmanlı coğrafyası, İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın rüyalarına giriyordu. İslam topraklarının doğal kaynakları ve olağanüstü serveti için iştahlanan Batılı devletlere karşı Sultan Abdülhamit son derece uyanıktı: Onları birbirine düşürdü. Amacı, Osmanlı’yı yaklaşmakta olan Birinci Dünya Savaşı’nın dışında tutup onlar savaşla çökerken, Osmanlı’yı kalkındırıp dünya gücü haline getirmek.. Bu politikasını fark eden İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya masonların kurduğuİttihat Terakki Fırkasın’a 1909’da Sultan Abdülhamit’i tahttan indirtti. 1908’de İkinci meşrutiyet’i ilan etmesi de çözüm olmadı. İttihat Terakki, Osmanlı’yı Almanya’nın safında savaşa soktu. Dünya güçleri, Osmanlı’yı tasfiye operasyonunu böylece başarıyla tamamladı.

 

Almanya, ileride çıkacağına inandığı bir Avrupa savaşında, geniş hammadde ve insan kaynaklarına sahip Osmanlı’dan yararlanmak istiyordu. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı, Alman-Türk ilişkilerinde, bir dönüm noktası oldu: Osmanlı, Fransa ve Rusya’yla belli ölçüde anlaşma sağlayan İngiltere’yi Almanya'yla dengeliyordu. 

 

Sultan Abdülhamit'in Bağdat Demiryolu Projesi, bu yıllarda ortaya atıldı. İstanbul-Basra arasında yaklaşık 4 bin kilo metreyi bulan bu proje, o zamana kadar gerçekleştirilen hemen bütün hatlardan daha büyük ve kapsamlıydı. İlk kez İngiltere tarafından dile getirilen Bağdat demiryolu hattı, Avrupa'yı zengin petrol yataklarının bulunduğu Basra körfezine bağlayacaktı.

 

İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun sadece Türkiye ayağı, 2700 km. uzunluğu geçiyordu. Bağdat-Musul istikametinden Medine'ye varacak demiryolu güzergâhı ucuz ve rahat bir ulaşım imkanı sağlayacağı gibi, ticarî hareketi artırıcı, yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden istifade imkanını geliştirecekti. Bir yandan Musul-Bağdat-Medine fevkalade imkânlarla İstanbul’a bağlanırken, öte yandan Musul üzerinden İran ve Pakistan 'a ayrılacak hat Orta Asya 'ya, Suriye üzerinden de Kudüs’e ve Mısır’a kadar ulaşma fırsatı temin edecekti.



Sultan Abdülhamit, gerek asker sevkiyatında kullanmak, gerekse bu hattın geçtiği bölgelerdeki vergi gelirlerini arttırmak için bu demiryolunun yapılmasını istiyordu. Bu projenin teknolojik, sanayî, ticari ve ulaşım yönünden askerî ve stratejik açıdan sayısız faydası vardı. Sultan Abdülhamit, hatıralarında "Hicaz Demiryolu inşası benim en eski hülyamdır. Bu yol devletimiz için sadece iktisadî bakımdan büyük fayda etmekle kalmayacak aynı zamanda oradaki kuvvetimizi sağlamlaştırmaya da yarayacağından askerî bakımdan da çok ehemmiyetli olacaktır " diye anlatıyordu.

 

Bağdat Demiryolu Projesi’nin en çetin problemi, o gün için devlete yüklediği ağır malî yüktü. İngilizler 1830'dan beri bu işi üstlenmeye hevesliydiler. Demiryolu imtiyazının İngilizlere verilmesi, petrol havzası olan Irak'ı da içeren doğu bölgelerinin Hindistan'a kadar tümüyle İngiltere'nin denetimine bırakılması demekti. Lübnan'daki karışık durum nedeniyle Fransa'nın da imtiyazı ele geçirmesi sakıncalı görülüyordu. Buna karşılık Almanya'nın bankalar aracılığıyla büyük şirketlerin sermaye ihracına dayalı yayılma stratejisi daha az tehlikeli görünüyordu Sultan Abdülhamit'e.

 

Sultan Abdülhamit, planını 1900 yılında açıkladı: Müslümanlar arası dayanışma sağlanmalıydı. Anadolu'yu baştan başa geçecek ve İslam coğrafyasının bütün köşeleriyle bağlantıyı sağlayacak bu muazzam demiryolu projesi, ümmet-i Muhammet’e gereği gibi anlatılmalıydı.. Herkes fedakarlık edecekti. Örnek olarak önce kendisi şahsi servetinden 2.5 milyon altın bağışladı. Mısır Hidiv 'i, İran Şah 'ı, Haydarabat Nizamı, Okyanus adalarındaki Müslüman cemaat ve diğerleri, coşkuyla yardıma koştular. Daha sonra İstiklâl Savaşımızda da yardımımıza koşacak olan Hintli Müslümanlar, büyük fedakârlık yaparak gerekli paranın üçte birini karşıladılar.

Sultan Abdülhamit, ilk iş olarak Batılı işadamlarını birbirine düşürdü; projeyi parçaladı, bir hattın ihalesini birine verdi, ardından bir diğerini devreye soktu. Hat güzergahında çıkarılacak tarihî ve arkeolojik eserlerin kaçırılmaması için gerekli talimatları da verdi. İleride çok değerlenecek bu toprakların elden çıkmaması ve Siyonistlerin eline geçmemesi için gerekli tedbirler alındı. 1904 yılına gelindiğinde, 4 yıllık kısa bir dönem içinde 15 milyon altın toplandı. Dünya pazarlarına girmemizi sağlayan, demir-çelik üretimini artıran bu muazzam projede asker, köylü, işçi olanlar dahil 6 bin kişi çalışmaya başladı. Sonraları bu rakam 700 bine ulaştı. Bağdat Demiryolu Projesi binlerce mühendisimizi yetiştirdi, binlerce yerleşim yerini geliştirdi, nüfuslarının artmasına vesile oldu.

Tarihteki İpekyolu’nun yerini alacak Berlin-İstanbul-Bağdat Demiryolu, Batı ile Doğu’nun önemli köprüsü olarak, 1900’lü yılların başında, büyük bölümü Almanla tarafından yapıldı. Almanya bundan önce Haydarpaşa Liman inşaat ve işletmesini de üstlenmiş, Bağdat Vilayeti çevresinde demiryolu inşa işini almıştı. Petrol bölgesindeki yarışın ilk raundunu kaybeden İngiltere için Arap aşiretlerini İstanbul'a karşı kışkırtmaktan başka çare kalmıyordu. Lord Gurzon, demiryolunun Kuveyt'e uzanmasını engelledi. Alman subaylar, güzergah tespiti için Kuveyt'e gittiklerinde, bölge halen Osmanlı toprağı olmasına rağmen, Araplar İngiltere'yle yaptıkları anlaşmayı gerekçe göstererek mühendislik çalışmasına izin vermediler. Sultan Abdülhamit’in hülyası İstanbul-Bağdat Demiryolu, Birinci Dünya Savaşı çıktığı için  Körfez’e kadar uzanamadı, yarım kaldı.

 

SULTAN ABDÜLHAMİT’İN ADANA’DAKİ ANIT MEZARI

 

Haydarpaşa'dan Eskişehir, Konya, Ereğli, Pozantı, Adana güzergahını izleyen İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun  en önemli ve zor geçiş noktası olan Toroslarda Belemedik bölgesinde, 1905 yılında Almanlar tarafından 12 kilometre uzunluğunda, 22 tünel açıldı. Projenin yapımı süresince Pozantı’ya bağlı Belemedik’in tren istasyonunda o yıllarda binlerce Alman ve Türk görev yaptı. 1903 yılından itibaren Konya-Bağdat arasındaki 1037 kilometkrelik bölüm, 15 yılda, 1918’de tamamlanabildi.

 

Belemedik’e ilk kez 1980’lerin başında, birkaç arkadaşla birlikte Tekir Yaylası’ndan gitmiştik. Adana’ya yaklaşık 117 km mesafede Pozantı’ya bağlı, oldukça sevimli bir yerleşim yeri. Belemedik’e trenle gidebileceğiniz gibi otobandan da giderseniz: Pozantı çıkışındaki jandarma karakolunun yanından dönmeniz gerekiyor. Muhteşem yol manzaraları içinde ilerleyeceksiniz. Bir yandan akan Çakıt suyu, bir yanda karlı dağlar ve hemen yolun yanı başında uzanıp giden tren yolu. Zaman zaman karşınıza Almanların inşa ettiği tüneller çıkacak. Benim için bu tünellerin en ilginci, 3 adet açık gözü bulunan 150-200 metrelik tünel oldu. Dönerek dağın içine giren bu tüneldeki 3 adet açık göz, tünele müthiş bir estetik katmış. 

Belemedik tren istasyonuna geldiğinizde, bir kaç ev dışında pek fazla bir şey yok. Ancak tren yolunun üzerinden geçip istasyona ters istikamette gittiğinizde, burada ağaçların arasında terk edilmiş ve büyük bir kısmı yıkılmış binaları göreceksiniz. Tren yolunun kenarına gelip tepeden bu terk edilmiş bölgeye baktığınızda, ağaçların arasında serpiştirilmiş tarihi yıkıntılar, insana keder veriyor.

Bağdat Demiryolu inşaatına devam ederken Belemedik’te çalışmalarını sürdüren ve uzun süre ikamet etmek zorunda kalan Almanlar, burada adeta bir kasaba oluşturmuşlar: Hastane, kilise, okul, sinema ve hatta cami inşa etmişler. Bağdat Tren Hattı'nın bu zorlu aşamasını, yıllar süren canhıraş çalışma sonucu başarıyla tamamlamışlar. Almanlar, Belemedik'teki yüksek bir kesimde bulunan 3 bin 700 metrekarelik alanda oluşturdukları mezarlığa hayatını kaybeden arkadaşlarını defnetmişler. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Adana’yı işgal eden Fransızlar da kullanmış bu binaları. 

İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu güzergahındaki bir önemli köprü de Adana ili, Karaisalı ilçesi Hacıkırı (Kıralan) Köyü'nde bulunan, yöre halkı tarafından "Koca Köprü" diye anılan Hacıkırı Demiryolu Köprüsü'ne, aynı zamanda çeşitli hikâyelerle özdeşleştirilerek Varda Köprüsü de denilmektedir. 1912 yılında Almanlar tarafından inşa edildiği için Alman Köprüsü olarak bilinmektedir. Adana'ya uzaklığı karayolu ile Karaisalı üzerinden 64 km'dir. Demir yolu ile Adana İstasyonu'na mesafesi 63 km'dir.

Adana İmam Hatip Lisesi’nde öğrenim görürken, Bolacalı Köyü’nden birkaç arkadaşla görmeye gitmiştim, tarihi eser niteliği yanında bir mühendislik harikası olan Varda Köprüsü’nü görmeye. 1900′lü yılların başında Almanlar tarafından yapılan bu köprü, keskin bir vadinin iki ucunu birbirine bağlayarak ulaşımı daha risksiz ve kolay hale getiren abidevi bir görünüme sahipti. Köprü, çelik kafes taş örme tekniği ile yapılmış. Kargir köprü türünde, 3 ana açıklık, 4 ana ayak üzerine kurulu. Uzunluğu 200 metre. Köprünün üzerindeki demiryolunun yerden orta ayak yüksekliği 99 metre. Ayakları çelik mesnet türü olup dış kaplaması taş örme tekniği ile yapılmış. Yapım yılı başlangıcı 1907, bitiş tarihi 1912’dir. Köprü ayakları bakımı için dört adet ayağın içinde bakım merdivenleri var. Buradaki 5 yıllık yapım sürecinde 21 işçi ve bir Alman mühendis çeşitli nedenlerle ölmüş.

Yapıldığı yıllardaki koşullar gözönüne alındığında günümüzde halen demiryolu hizmetindeki köprü, görenleri şaşkına çeviriyor. Hacıkırı Demiryolu Köprüsü, bana Mimar Sinan’ın yaptığı su kemerlerini hatırlattı. Geçit vermeyen Torosları birbirine bağlayan önemli bir geçiş noktası konumundaki Hacıkırı Demiryolu Köprüsü’nü yapamayacak kadar gerilemişti demek mimarimiz.. Çok üzülmüştüm.

SULTAN ABDÜLHAMİT’İN MİRASI

Tarihteki İpekyolu’nun yerini alacak İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu güzergahındaki, topraklarımızdaki, dahası Adana’daki Batı ile Doğu’nun önemli köprüleri olarak Demirköprü ile Hacıkırı Demiryolu Köprüsü, Abdülhamit’in hülyasının parçalarıydı..

33 yıl padişahlık yaptıktan sonra 27 Nisan 1909'da tahttan indirilen ve 3 yıl Selanik'teki Alatini Köşkü'nde ev hapsinde tutulduktan sonra 1912'de getirildiği İstanbul'daki Beylerbeyi Sarayı'nda 10 Şubat 1918'de vefat eden Sultan Abdülhamit’in eseri Hacıkırı Demiryolu Köprüsü ile Demirköprü’yü büyük bir acıyla çok sevdim. Acı duymamın sebebi de, ikisinin açılışının da Sultan Abdülhamit’in vefatından birkaç ay sonra yapılması.

 

Sultan Abdülhamit, Hacıkırı Demiryolu Köprüsü ile Demirköprü’nün hizmete açıldığı 1912’de saltanatta oturuyor olsaydı, İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu tamamlandığı için Hacc’a gidecek, Mekke’yi ve Medine’yi ziyaret eden ilk Osmanlı sultanı olacaktı.

 

Demirköprü, hala gerçekleşmeyen İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu projesinin hatırasını yaşatıyor. Abdülhamit’in hülyasına bakarak büyüyen Adanalı gençler, bu tarihi Demirköprü’nün anlamını keşfetmeliler. Demirköprü, Sultan Abdülhamit’in bize biraktığı en değerli miras: Yüreklerimizle, İslam dünyasını kuşatmak, ümmet bilincine sahip olmak. Sultan Abdülhamit’in davasına sahip çıkmak ve ideallerini gerçekleştirmek, gençlerimizin omzuna binen mübarek bir yük çünkü.

 

Demirköprü, benim için Sultan Abdülhamit’in anıt mezarı oldu. Adana’da bulunduğum zaman 10 Şubat’ta köprüye gidip ruhuna Fatiha okurum.

Yorumlar1

  • programlayan 12 yıl önce Şikayet Et
    hocam'a minnet. Muhterem babanız kıymetli hocamız, Ziya Yürekli Hocamızı bu vesile ile anmış olalım. Rabbim kusurlarını affetsin, bizi de onlar gibi "hadim" lerden eylesin. Rabbim sizleri cennette buluştursun inşallah (amin).
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat