Mavera'nın ruhu..

  • GİRİŞ10.11.2012 08:54
  • GÜNCELLEME10.11.2012 08:54

Genel Yayın Yönetmeni Üzeyir İlbak'ın Rasim Özdenören ve Atasoy Müftüoğlu'yla yaptığı söyleşilerle, Nazif Gürdğan, Mustafa Özçelik, Mustafa Miyasoğlu, Mustafa Yürekli, Mehmet Atilla Maraş, Ömer Lekesiz, Nurettin Durman, Hüseyin Yorulmaz ve Zafer Acar'ın yazılarıyla dikkat çekiyor, bu sayı. Mustafa Yürekli, Dil ve Edebiyat'ın ‘Mavera Dergisi Özel Sayısı' sayısına ‘Kelimeler Andı Bekler' şiiriyle ve ‘Mavera'nın Önderliği ve Cahit Zarifoğlu' yazısıyla katkıda bulundu. 

Yaşamak kitabının üçte birinden fazla sayfası, neredeyse yarısı, Cahit Zarifoğlu'nun askerlik hatıralarıyla doludur. Abdullah Cahit Zarifoğlu adıyla müsemma bir şairdir; ‘Cahit', cihat eden demektir çünkü. Yaşamayı savaşmak olarak algıladığından şiirlerinde ve yazılarında, cihat başat bir konudur.[1] Özellikle ‘Korku ve Yakarış' kitabında ağırlıklı bir yer tutar, cihat şiirleri. Savaş Ritimleri' romanı, Afganistan cihadını anlatır. 

Ne var ki Cahit Zarifoğlu'na ilişkin değerlendirmelerde cihada duyarlılığı ve çabası büyük ölçüde ihmal edilmektedir. Oysa o bu yönüyle diğer Müslüman şair ve yazarlar arasından sıyrılıp öne çıkar.. 

Mavera'nın klasik edebiyat dergilerinden farklı olarak sayfalarında ülkedeki ve dünyadaki sosyal, siyasal gelişmelere yer verip Müslümanca duruşu ortaya koyarak, olaylara karşısında takınılması gereken tavrı belirten yazılarıyla biz genç şair ve yazarlara önderlik etmesinde Cahit Zarifoğlu'nun payı büyüktü.. Afganistan'a giden ilk Müslüman yazar kadrosuydular.. Dönüşte, izlenimlerini, röportajlarını ve fotoğraflarını dergide yayınladılar. İslam dünyasından haberler, İslami mücadelenin dünyadaki durumuna ilişkin bilgiler, çağdaş Müslüman liderler derginin sayfasında yer bulabiliyordu. 

Mavera, okuyucusuna mesaj verme kaygısıyla çığırtkanlık yapmıyordu elbette, niteliğinden ödün vermeden, edebiyat çerçevesi içinde, edebiyat ürünleriyle veriyordu mücadelesini. Dünya güçleriyle, ülkemizdeki işbirlikçilerle, batıcılıkla, emperyalizmle, yabancılaşmayla edebiyat üzerinden yapılan bir hesaplaşmayı yürütüyordu. Mavera, hayatın her yönüne, sosyal, ekonomik ve siyasal tüm boyutlarına İslami duyarlılıkla yaklaşabilen sanatçıların kalesiydi.

1976'da çıkan Mavera dergisi, 163. sayısını yayımladığı 1990 yılına kadar aralıksız olarak yayın hayatını sürdürdü. Derginin kurucuları, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Akif İnan, Nazif Gürdoğan, Bahri Zengin ve Hasan Seayithanoğlu'dur. Mavera'yı da çıkaran Akabe Yayınevi, öncelikle Mavera yazarlarının kitapları olmak üzere, çağdaş İslam düşüncesinden ve sanatından çevireler de yaparak yüzlerce kitap basmıştır. Cahit Zarifoğlu'nun eserleri önce Akabe'de yayınlandı. Seyid Kutup'un yargılanmasını, idama mahkum edilişini ve infazını anlatan ‘Dirilere Ağıt'[2] kitabım da Akabe'den çıktı.

Dergi çıkarmak, basın tarihinin başından beri Türkiye'de zordur. Pek çok derginin maddi imkansızlıklar nedeniyle kısa sürede kapanmak zorunda kaldığı ülkemizde, Mavera, hiçbir kuruluşa bağlı olmadan yıllarca yayın hayatını sürdüren ender dergilerimizdendir. Mavera, tüm imkansızlıklara rağmen, yöneticilerinin bitmek bilmeyen şevki ve fedakarlıklarıyla ondört yıl ayakta kalmayı başarabilmiş bir dergidir. Mavera'nın bu destansı direnişine katkısıyla dikkat çeken Cahit Zarifoğlu ve arkadaşları, edebiyatımızın kendi mecrasına taşınmasına öncülük ettiler. 

Kendilerini ‘Müslüman yazar' ve ‘Müslüman şair' diye tanımlayan Mavera kadrosu, tüm ürünlerini İslami bilinç ve duyarlılıkla verdiler. Yazma eyleminde niyetin önemini vurgulayarak edebiyata yaklaşımda Allah'ın rızası kaygısına odaklı duyarlılıklarıyla öne çıkan Mavera yazarları ve şairleri, değerli eserler verdiler. Mavera, bir ortak duruş, bir ortak tavır ve bir ortak eylem olarak edebiyat tarihimizde şerefli bir yer almıştır. 

1970'li yılların ikinci yarısının başında yayınlanmaya başlayan Mavera, gençlerin sağ ve sol kutuplara ayrılıp sokağa itilerek çatışmaya sürüklendiği terör ortamında, Türkiye'yi 12 Eylül askeri müdahalesine götüren süreçte, Müslüman gençliğe oynanan oyunu anlatıp akl-ı selimle düşünerek hareket etmeyi, şiddete ve kuru sloganlara kapılmaksızın İslami düşüncelerinden ödün vermeksizin yaşayabileceklerini öğreten bir okul oldu.

Dönemin gençleri olarak biz şair ve yazar adayları, Mavera'da, tevhit inancına estetik kimlik kazandırmanın yolunu yöntemini öğrendik; sağlıklı ve kalıcı olanı, sanat, edebiyat üzerinden mücadele etmeyi seçtik. Mavera'da Batı'nın ve batıcılığın sorgulanmaksızın örnek alınmasına, körükörüne öykünülmesine şiddetle karşı çıkılırdı. Resmi ideolojiye, ülkemizdeki kültür, sanat ve edebiyat iktidarına hiçbir zaman boyun eğmediler. Batı'nın bilgi kaynağı olarak kabul ettiği akla karşı, mutlak doğru bilgi kaynağı olarak vahyi koydular, hakikat medeniyetini, hakikat estetiğini ve edebiyatını savundular; Müslüman sanatçıların, Batı'ya karşı sürekli uyanık, diri olması gerektiğine, onurlu bir duruş göstermesi gerektiğine inandılar.

Mavera Dergisi'nde görünen genç yazar ve şairler, ilerleyen yıllarda, değerli eserler verdiler, pek çok ödül aldılar. Bugün edebiyat alanında Mavera yazar ve şairlerinin saygın bir yer edindikleri görülmektedir; Mavera'nın Müslüman aydın ve sanatçılara önderlik ettiğinin, bir edebiyat okulu olduğunun gerçek kanıtı da budur.


[1] Hadis-i Şerif'te cihadın askeri boyutu ‘Küçük Cihat', soğuk savaş, kültürel savaş, psikolojik savaş da ‘Büyük Cihad' olarak tanımlanır..

[2] Mustafa Yürekli, Dirilere Ağıt, Akabe Yayınevi, İstanbul, 1988.

 

Mustafa Yürekli - Haber7

mustafayurekli@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat