Erbakan'ı nasıl bilirdiniz?

  • GİRİŞ28.02.2013 09:28
  • GÜNCELLEME28.02.2013 11:28

Sezai Karakoç, "Malcolm X'i şehit edenler, öbür lider Hristiyan Martin Luther King'i Nobel armağanıyla taçlandırıyorlardı. İşte, Batı'nın İslam'a takındığı tavrın en keskin örneği.."[1] diyor, "Şehidin Mirası Zaferdir." başlıklı yazısında.

Amerika'daki Zenci direnişini, bu iki liderden hangisiyle tanıyor ve anlamlandırıyorsanız, aynı zamanda kendinizi de dünyada konumlamış oluyorsunuz. Malcolm X'i değil de, Nobel ödülü alan Martin Luther King'i tanımak, beyninizin yıkandığını, uşak ruhlu hale getirildiğinizi ve dünya güçlerinin kuklası olduğunuzu ortaya koyuyor.

Batı, bütün bir yeryüzünü tahakkümü altına alırken, tek direnişle karşılaştı: İslam cihadı. İki yüz yıldır modernleşmeye karşı toplumları uyaran ve diri tutan İslam, Batı sömürüsüne de en ciddi itiraz ve karşı koyuşu temsil etmiştir.

Bu yüzden iki asırdır, Batılı dünya güçleri tarafından İslam ve İslami hareketler çağ dışı ilan edildi. Amerika'da Malcolm X, Avrupa'da Aliya İzzet Begoviç, Türkiye'de Necmettin Erbakan, Afrika'da Ahmedu Bello ve Seyyid Kutub, Asya'da Mevdudi, Muhammed Ziyaülhak ve Ruhullah Musavi Humeyni, Rusya'da Cevher Dudayev İslam milletinin Batı'ya itirazını güçlü bir şekilde seslendiren liderler oldular. Dünya güçleri, bu liderleri önce yok saydı, sonra alay etti ve insanlığın gözünde küçük düşürmek için iftiralarla karalama kampanyaları yürüttü.

Ne yazık ki İslam dünyasında yabancılaştıkları için İslam'la bağı zayıf olanlar, beyin yıkamadan geçtiklerinden bu liderleri tanıyamadılar, karşısına geçip engel oldular, düşmanlık gösterdiler. Malcolm X'i değil de, Nobel ödülü alan Martin Luther King'i tanıyanlar, İslam'ı çağ dışı görenler ve İslami hareketlere düşmanlık gösterenler, dünya güçlerinin kuklası durumuna düştüklerinin bile farkına varamayacak kadar aymazlık içindeydiler.

Sezai Karakoç, sözkonusu yazısında, Seyyid Kutub'un Mısır'da asılması, "göstermiştir ki, İslam, tam anlamıyla, çağın içindedir, çağın aksiyonunun ortasındadır. Çağın trajiğini de, muştusunu da, nurunu da o yüklenmiştir." diyor. Bu cümleleri ilk okuduğumda içimde kopan fırtına hala dinmiş değil.

Türkiyeli bir Müslüman genç olarak, 1970'yi yıllarda, 12 Eylül sonrasında, kendimi tanımamı, toplumumda konumlanmamı, hayatımın ve mücadelemin bilincine varmamı sağlayan bir metindir, sözkonusu yazı: "Çağdışı olmuş hiçbir inanç ve dünya görüşünün adamı asılmaz. Asılan bir adamın ülküsü, asıldığı ülke için bir fantazya değil, tersine, statükocuların, yöneticilerin, bir anda toplumu zabtedeceği korkusuyla geceleri kabus üstüne kabus geçirdikleri, gündüzleri çılgınlık nöbetleri içinde ne yapacaklarını bilemedikleri, düşünce planından taşarak hayat haline gelmeğe başlamış, ülkenin geleceği için kaçınılmaz bir ölçüde söz sahibi olmuş bir ülküdür. Bu ülkünün düşünürlerinin bile asılmaya başlaması, yürürlükteki rejimin, son günlerinde, kıran kırana bir ölüm kalım savaşına girişmesi anında olabilir."

Dünya güçleriyle İslami hareketler arasındaki savaşta yerimi bulmak, kendimi konumlamak hiç zor olmadı bugüne kadar. İslam'ın, yeryüzünün ve ülkemin ufkunda parladığını kavramak, ne büyük güç veriyor hala bana.

İki yaklaşım var. Bir kesim, İslam'ı "çağın içinde", "çağın aksiyonunun ortasında" görüyor. Bunlara göre "İslam düşüncesi ve ülküsü, artık ayağa kalkmış ve büyük bağımsızlık savaşını açmıştır." İslam, hakikatin sesi ve emperyalizme karşı bağımsızlığın bayrağı, bu yaklaşıma göre. "Artık İslam dünyasında, devrim ve devrimciler, terör ve totalitaryanizm, dikta dönemleri geçmiş, bir kültürün ve medeniyetin kendini yeniden kurma dönemi başlamıştır. Her müslüman insanın hayatını kendi hayatına tercih edecek olan üstün ve erdem dolu liderler geliyor." Diğerleri de, İslam'ı çağın aksiyonunun dışında görenler. Onların gözünde din ulusal kültürün bir unsuru, toplumda bir renk ve folklorik bir öğedir.

Sezai Karakoç, dünya sisteminin iletişim ağıyla İslam'a karşı verdiği mücadeleye dikkatleri çeker: "İslam, düşüncede, inançta, aksiyonda sesini yükseltmeye başlamıştır. Bütün akımlar, doktrinler, rejimler, kendilerine ait en küçük olayı şişirip dünyaya duyururlar. Sadece Küba için komünistlerin ve komünizmin suyunda gidenlerin yazdıklarını bir düşünün. Çağımızın en büyük hareketi olduğu halde İslam'ın uyanışını sürekli ve planlı bir şekilde gizlemek, saklamak, unutturmak, duyurmamak, küçük göstermekten bir an geri durmuyorlar."

Dünya medyasının ve onun bir parçası olan ülkemizdeki medyanın işlevi, gerçekliği çarpıtmak ve İslami hareketlere karşı amansız bir düşmanlık sergilemektir. Dolayısıyla beyni yıkanıp sömürge aydını haline getirilenler, Malcolm X, Begoviç'i, Erbakan'ı, Humeyni'yi, Şeriati'yi, Seyyid Kutub'u değil, Ernesto Che Guevara'yı tanıyıp severler.

Bana tanıdığın, sevdiğin, desteklediğin dünya liderlerini say, sana kim olduğunu söyleyeyim. Çağdaş Müslüman liderleri tanımayanlar ve onlarda kendini göremeyenler, emperyalizmin oyununa geldiklerini, beyinlerinin yıkandığını, yabancılaştıklarını ve yozlaştıklarını fark etmeliler artık.

Bediüzzaman Said Nursi ile Hasan el Benna'nın İngiliz emperyalizmine karşı eş zamanlı harekete geçtiklerini fark etmeyenler, Müslüman Kardeşler ile Nurculuk hareketinin ortak noktalarını görmeyenler, 1945'ten sonraki süreçten, Amerika'nın ve Rusya'nın Ortadoğu politikalarından etkilenişlerinin karşılaştırmasını yapamayanlar bu toprakların gerçeklerinden ve derdinden habersizdirler.. Dağdan gelip bağdakini kovanlardandır.  

Türkiye'de İslami hareket, Necmettin Erbakan'la tarih sahnesine çıktı ve iktidar yolculuğunda sebat etti.  Erbakan'ın öncülüğünde, bu ülkede gençler, çağdaş İslam düşüncesine açıldılar ve dünyanın dört bir yanındaki İslami hareketleri takip ettiler, destek verdiler.. Türkiyeli Müslümanlar, onunla omuz omuza mücadele ederken, İslam'ın inançta, düşüncede, sanatta ve aksiyonda  sesini yükseltti.. İslam dünyası, Erbakan'ı ve yoldaşlarını heyecanla izledi, sevdi ve umut bağladı.  

Bütün darbeler, gerçekte İslami hareketi ezmek için yapıldı. Erbakan'ın partileri, İslami mücadele verdiği gerekçesiyle defalarca kapatıldı. 12 Mart, Erbakan'a karşı yapıldı, Milli Nizam Partisi kapatıldı; 12 Eylül'de Milli Selamet Partisi kapatıldı ve o hapse atıldı. 28 Şubat'ta halkın oylarıyla çıktığı başbakanlık görevinden hileyle ve asker baskısıyla indirildi, Refah Partisi kapatıldı. Ardından kurulan Fazilet Partisi de hukuk dışı bir şekilde kapatıldı. Medya, diğer işbirlikçi güçlerle birlikte, İslami harekete düşmanca bir tavır sergiledi, darbecilerin yanında yer aldı. Baskı, tehdit, kapatılan partiler, darbeler, hapisler, yasaklar.. Umurunda bile olmadı Erbakan Hoca'nın. Siyaset, İslam'a hizmet ve çile yoluydu çünkü.

İslam, yeryüzünün ve Türkiye'nin ufkunda parlayan bir güneş.. Erbakan'ın ‘ülküsü', Türkiye için "fantazya" değil, tersine, "statükocuların, yöneticilerin, bir anda toplumu zabtedeceği korkusuyla geceleri kabus üstüne kabus geçirdikleri, gündüzleri çılgınlık nöbetleri içinde ne yapacaklarını bilemedikleri, düşünce planından taşarak hayat haline gelmeğe başlamış, ülkenin geleceği için kaçınılmaz bir ölçüde söz sahibi olmuş bir ülkü"dür.

Milletimiz manen ve madden güçlenecek, İslam dünyasının desteğini de alarak, medeniyetimizi yeniden inşa edecek ve dünya güçlerinin karşısına dikilecek inşallah. Bu yürüyüşü kimse durduramaz artık..   

Bugün 27 Şubat… Erbakan Hoca'yı 27 Şubat 2011'de kaybetmiştik. Erbakan'ı, çağdaş Müslüman liderler arasına koyup, onun İslam'ı "çağın aksiyonunun ortasında" algılamasını  ve gerçekleştirdiği mücadeleyi anlamaya çalışıyorum.

Erbakan Hoca'ya Allah'tan rahmet diliyorum.




[1] Sezai Karakoç, Dirilişin Çevresinde, s. 111-115, Diriliş Yay. 1966, İstanbul.

Mustafa Yürekli - Haber 7

mustafayurekli@gmail.com

Yorumlar8

  • Mehdi Talebesi 11 yıl önce Şikayet Et
    Hükümetin indirdiği iktidar.... gizli devlet yapılanması, cuntacı akıldı...bazı insanlar demokrasi bilmedikleri için bu dünya sadece kendi nefislerine çalışsın ötekileri boşver dediği için, sevgi, şevkat, dostluk dan bi haber olduğu için sallar durur, olmayan acı gerçeklerden bahseder....
    Cevapla
  • mustafa akgül 11 yıl önce Şikayet Et
    kartal tibet kardeş,hükümetin indirin bu iktidarı dediği. eylemler nelermiş keşke onlarıda yazsaydın.reha muhtarı çok dinledin herhalde o zamanlar.
    Cevapla
  • kartal tibet 11 yıl önce Şikayet Et
    editör gerçekler acıdır. acıda olsa insanlar hataların nerelerde olduğunu bilir ve ders çıkarırsa ileride sorun yaşanmaz. ama siz işinize geleni yayınlar işinize geleni keserseniz biz böyle sorunları yaşar dururuz. Erbakan 28 şubatı yapanlar kadar mesuldür. yönetici odur ki savaşı, barışı, doğal afeti, darbeyi olağan üstü durumları en iyi şekilde yönetip maiyeti altındakilerin en az zararla yada zararsız geçirmesini sağlamalıdır. burada maiyet ülkede yaşayan tüm insanlardır. ki 28 şubatın sonucunda ekonomik sorunlar, yıkıldı yıkılacak hükümetler ortaya çıkmış ülkeyi yıllarca gerilerde bırakmıştır. bu dönemde hükümet tarafından yapılanlara bakın nolur iktidarı indirin der gibiydi yapılan açıklamalar, eylemler.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • abdusselam nas 11 yıl önce Şikayet Et
    bu topraklarda doğmuş en büyük insan ALLAH ŞEFAATİNE NAİL ETSİN. bu coğrafya onun gibisini görmedi ,bundan sonrada az görür diye düşünüyorum. ALLAH onun yolunu sürdürenlerden eylesin.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • mustafa şimşek 11 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel tespit . İyi düşünmek lazım "Malcolm X'i şehit edenler, öbür lider Hristiyan Martin Luther King'i Nobel armağanıyla taçlandırıyorlardı. İşte, Batı'nın İslam'a takındığı tavrın en keskin örneği.."
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat