Liselerin süresiyle birlikte üniversiteye giriş modeli de mi değişecek?

  • GİRİŞ18.09.2025 09:05
  • GÜNCELLEME19.09.2025 08:57

Okulların açılmasıyla birlikte ben de ülkemizde uygulanan LGS ve YKS’ye doğru yol almaya başladığımız, henüz yeni eğitim öğretim yılının hemen başında hem liselerin 4 yıl olan eğitim sürelerine hem de üniversiteye girişte eğitim paydaşlarının ve sahanın sesini kulak verdim ve tamamıyla şahsıma ait görüşleri kaleme aldım.

Yazı ve görüşlerimin hiçbir yerinde MEB’den resmi görüş talep etmedim ya da resmi bir görevi olan bir bürokratla görüşmedim. Bu nedenle bugünkü köşe yazım tamamen iyi niyetle daha kaliteli bir eğitime, daha nitelikli ve meslek sahibi bir gençliğe kavuşma beklentimin ürünüdür.

***

Birkaç gün önce Millî Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin katıldığı bir televizyon programında özellikle eğitim sistemiyle ilgili gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Bakan Tekin 12 Yıllık Zorunlu Eğitim Süresi İle İlgili İlk Defa Şahsi Görüşünü Belirtti

Bakan Tekin, özellikle 12 yıllık zorunlu eğitim süresinin uzunluğuna ilişkin eleştirilere hak verdiğini ima eden sözleriyle dikkat çekti. Tekin, "Toplumun büyük bir kesimi 12 yıllık eğitimin yüksek olduğunu ve tartışılması gerektiğini ifade ediyor. Benim görüşüm de öyle," diyerek, bu konudaki kişisel fikrini de aslında kamuoyuyla paylaşmış oldu.

Toplumun geniş bir kesiminden bu yönde şikayetler aldıklarını belirten Tekin'in, "12 yıllık eğitim uzun bir süreç, bu konudaki tartışmaları izliyoruz, duruma bakacağız" şeklindeki ifadeleri, "eğitim sistemi yeniden mi şekilleniyor?" ve "zorunlu eğitim süresi kısalıyor mu?" sorularını da gündeme taşıdı.

Millî Eğitim Bakanlığı Artık Harekete Geçiyor

Bakanlığı ilgilendiren hemen hemen tüm konu başlıklarında Sayın Bakan ve ekibi öncelikle sahanın kendi içerisindeki görüşlerini büyük bir titizlikle toplar, gerektiğinde sivil toplum kuruluşları, sendikalar hatta öğretmenlerden velilere kadar sahaya kulak kabartır.

12 yıllık zorunlu temel eğitim ile ilgili de aynı tavrı sergileyen MEB yeterince geri dönüş aldıktan sonra nihayet harekete geçeceğinin sinyallerini aslında Sayın Yusuf Tekin’in son bir haftadaki açıklamalarıyla vermiş oldu.

Gençler Mavi Değil Beyaz Önlük Peşinde

MEB muhtemelen önümüzdeki eğitim-öğretim dönemini kapsayacak şekilde harekete geçecek ki bunun emareleri sayın Bakan Yusuf Tekin’in kurduğu cümlelerde de açıkça görülüyor. Ben de özellikle liselerde yeni bir yapılanmaya gidilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyim.

4 yıllık bir lise eğitiminin özellikle gençlerimiz açısından hele de artık bilgiye her ortamda ve her yerden erişimin yaşandığı günümüzde zaman kaybı gözüyle bakılmaya başlandığı ortada. Bu bakış açısının geri planında aslında 12. sınıfı bitiren bir öğrencinin üniversiteli olma hayalleri hüsrana uğradığında “piyasa” açısından yaşı geçmiş, hayallerine ulaşamamış, mutsuz bir gencin tabiri caizse mavi önlüğü giyip herhangi bir mesleği sanayide, torna başında ya da berberde öğrenmesi, ustalaşması artık çok zor ve gecikilmiş bir süreç.

Böylelikle gençlerimiz tarafından çok da talep görmeyen mavi önlüklü mesleklere çok da geç kalınmadan çok daha erken yıllarda erişim fırsatı da yaratılmış olur.

Ne gençler bu tip bir meslek öğrenme modelini istiyor ne de işyeri sahipleri o yaşlardaki vasıfsız bir genci işyerlerinde görmek istiyor.

Yepyeni Bir Lise Modeli Gelmeli

Zaten günümüz gençleri de mavi önlük değil, beyaz önlük peşinde ve bu konu da ayrı bir tartışma konusu.

İşte tam da bu noktadan bakılacak olursa 4 yıllık lise eğitiminin 2 +1 eğitim modeli ile yeni bir inşa sürecine gireceği aşikâr. Hal böyle iken MEB sahadan gelen serzenişlerin ve yeni görüşlerin ışığında bence yepyeni bir lise modeline geçecek.

Yeni modelde en isabetli kararın “2 + 1 modeli” olacağı görüşündeyim.

İlk iki yılı yani 9 ve 10’ncu sınıfı okuyan gençler eğer iki yıllık ön lisans bölümünü okuyup meslek sahibi ve üniversite mezunu olmak istiyorlarsa onuncu sınıfı bitirip doğrudan ama yine sınavla üniversitelerin iki yıllık ön lisanslarına yönlendirilecekler.

Yani halihazırda uygulanan TYT’ye öğrenciler 12’nci sınıfta değil aslında 10’ncu sınıfta girmiş olacaklar. Burada şu akla gelebilir, LGS gibi tek bir sınav olmamakla birlikte diploma notu sabit kalmakla birlikte sonraki yıl sonu yapılacak sınava tekrar girme haklarına tıpkı YKS modelindeki gibi sahip olabilirler.

Peki ya Dört Yıllık Lisans Eğitimi Almak İsteyen Gençleri Ne Bekliyor?

İşte tam bu noktada eğer akademik eğitim almak istiyorsa bir genç işte o zaman 11’nci sınıf eğitimi tam da bu ihtiyacı karşılayacak. Daha derinlemesine daha akademik bir müfredata tabi tutulan gençlerimiz şimdiki AYT’ye 11’nci sınıfta girecekler.

Yeni modelin +1’lik diliminde ise tıptan, diş hekimliğine, eczacılığa; mühendisliklerde, öğretmenliklerde, psikolojiden, hemşireliğe kadar dört yıllık temel lisans bölümleri ise gençlerimiz liseyi 2 değil 3 yıl okuyarak tercih etmiş olacaklar.

MEB kendi yetiştirdiği öğrencileri kendi yapacağı sınavla üniversiteli yapamaz mı?

Aslında MEB son yıllarda uygulamaya başladığı ortak yazılı sınavlarla bunun da temelini atmış durumda. Öğrenciler 9 ve 10’ncu sınıfta iken girmiş oldukları ortak yazılı notları ile objektif bir puanlamaya ve diploma notuna sahip olacaklardır diye düşünüyorum (tam burada devlet okulları kıt not verir, özel okullar bol not verir; ya da hangi müdür kendi öğrencisini başarısız göstermek ister şeklinde onlarca olumsuz cümlenin kurulacağını tahmin etmek zor olmasa gerek). MEB’in hazırladığı sorularla oluşacak objektif diploma notlarına bir de TYT yerine geçecek bir lise bitirme sınavı ile birlikte aslında böylesi bir formül de uygulanabilir.

Yani TYT ile iki yıllık ön lisans bölümlerini tercih edecek olan gençlerimizin 4 yıl sonra girecekleri bir TYT’yi beklemeden daha 10’ncu sınıfta diploma notları (ya da ortak yazılı puanlarının ortalaması) na ilave olarak MEB’in yapacağı lise mezuniyet sınavı (yeni TYT) ile birlikte gençlerimize iki yıllık ön lisans bölümlerinin kapısı açılabilir.

ÖSYM’nin dışına çıkan üniversite sınavı tartışmalarını da göz önüne alacak olursak, sınavı MEB yapar, sınav değerlendirmesini ÖSYM yapar gibi yepyeni tartışmalar da aslında gündeme gelmiş olacaktır kuşkusuz.

Bence 10’ncu sınıfta yapılacak olan lise mezuniyet sınavı (LMS) ile birlikte işin TYT tarafı şekilleneceği için MEB’in kendi öğrencisini ölçmesi de gayet uygulanabilir bir durum bence.

Peki ya AYT?

AYT’yi yine ÖSYM yapar. Aslında burada YKS’ye başvuru sayısının son yıllarda 3 milyon barajını geçen öğrenci sayısı (2025 için 2.5 milyon) göz önüne alındığında 2 + 1 lise modeli ile 2 yıl okuyup doğrudan ön lisans bölümlerine yerleşecek olan öğrenciler hiç azımsanmayacak sayıda olacağı için AYT’ye (ya da ileride başka bir isim Akademik Üniversite Sınavı “AÜS” gibi) girecek olan öğrenci sayısı da milyonu geçmeyecek sayılara inmiş olacaktır.

Aslında tam bu noktadan bakarsak yıllarca uygulanan ve kimsenin de çok sorgulamadığı, benim her defasında dile getirdiğim Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne yerleşecek öğrenciye de, Şırnak Üniversitesi Tarla Bitkileri bölümüne yerleşecek öğrenciye de aynı soruları sorma garabetinden kurtulmak da gerekli.

Düşünsenize 2024 YKS’yi ele aldığımızda 3 milyon adayın yarıştığı bir sınavda yaklaşık ilk 1000’deki öğrenciye de ilk 850 bindeki öğrenciye de ya da eşit ağırlıktan bir örnek verecek olursak da Hakkari Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümüne yerleşen öğrenciye de ODTÜ İşletme’ye yerleşecek öğrenciye de aynı sorular soruluyor. Bu örnekteki öğrencilerden Hakkari Üniversitesi’ne yerleşen öğrenci 1 milyon 360 bininci, ODTÜ’ye yerleşen öğrenci ise yaklaşık bin beş yüzüncü.

***

TYT Yerine LMS mi Gelecek?

Önümüzdeki dönemde 4+4+4 olarak bilinen mevcut sistemin, süresi ve yapısı itibarıyla şimdilik liseler için ciddi bir reform yaşanacağı şimdiden gözükmekte.

Adı ne olursa olsun sınavlar da ülkemiz eğitim dünyasını kasıp kavuran bir gerçek. Ve bu gerçekle yaşadığımız sürece “sınav”lardaki başarı baskısı ve beklentisi maalesef “eğitim” kelimesinin üzerini her zaman örtmekte.

Hal böyle iken bugünkü yazımda liseler için yepyeni bir model örneğini kaleme aldığım 2 + 1 modeli için yapılacak olan sınavın adı da sanki şekilleniyor gibi... 9 ve 10 ncu sınıf sonunda lise eğitimini tamamlayan öğrencilere belki de Lise Mezuniyet Sınavı (LMS) uygulanmaya başlanacak?

Kim bilir önümüzdeki süreçte sadece liselerin süresinin kısaltılmasını değil bazı lisans bölümlerinde (örneğin siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, işletme vb.) de üniversite eğitim sürelerinin kısaltılmasını konuşuyor olacağız.

 

Günün Sözü:

Sınavlar ülkesi Türkiye’deki sınav başarı baskısı ve beklentisi eğitimin üzerini örtmekte. (İsmail Yolcu)

 

İsmail Yolcu

Eğitimci-Yazar

ismail.yolcu@ankarabilim.edu.tr

Yorumlar23

  • sade vatandaş 19 saat önce Şikayet Et
    yüzde yüz katılıyorum tam da belirttiğiniz gibi hocam bakan bi şey yapsa konuşulacak özel okullar avantajlı diye devlet okulları zarar gördü diye insanlar siyasi bakarsa eğitime olmaz zaten o nedenle değişicekse bile sizin yaptığınız gibi insanlar fikirlerini belirtsinler öğretmenler de korkmasın veliler de bakanı kahraman ya da suçlu ilan ediyor ülke hemen
    Cevapla
  • Ben de haklıyım 21 saat önce Şikayet Et
    Eğitime dair gayet yerinde ve gerekli bir yazı olmuş İsmail Hocam. Bu gibi fikir teatilerinin yapılması çok değerli ve gerekli. Mevcut sistemle olmayacağı da aşikar. Teşekkürler.
    Cevapla
  • Ahmet 22 saat önce Şikayet Et
    Sistem eğitimde fırsat eşitliği sunamıyor, sınavlarda aynı soruları sorarak sınavlarda eşitlik sunuyor
    Cevapla
  • Şefik 23 saat önce Şikayet Et
    1997 yılı 28 Şubattan beri hem lise hem üniversite sınavları ve süreleri ile o kadar oynandı ki bugünkü gençlerin bu hale düşmesinin bir sebebi de budur. Yapılacak şey basit eski sistemdeki gibi ilkokul 5, orta 3, Lise 3 olmalı. Artık eksantrik yaklaşımlar bırakılıp, sadeleşmeli
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Bülent duman 23 saat önce Şikayet Et
    ağaç yaşken eğilir.öocuklar bilgi ve becerilerine göre eğitim almalı.hem teorik hem pratik
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat