İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yandaş medya organlarına çarşaf çarşaf reklamlar vererek düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde Tunç Soyer bir konuşma yapmış..

Sorsak bu Başkana:

Çeyrek asırdır CHP’li başkanların yönettiği İzmir’de, tek bir sorun gösterebilir misiniz ki, AK Parti’li belediye başkanlarının yönettiği illerden daha az olsun?

Sorsak bu başkana:

“200 bin TL masraf yapıp LGBTİ renkleri ile boyadığınız belediye binanızı, bir yıl sonra ‘depreme dayanıklı değil’ gerekçesi ile yıkmak zorunda kaldınız.. Ne düşünüyorsunuz?”

Cevap alamazsınız..

Ama bu başkan, dünkü kongrede şöyle demiş:

“Artık çok iyi biliyoruz; Bir şey değişecek, her şey değişecek.”

2019 mahalli seçimlerinde de benzer bir slogan üretmişlerdi..

O zamanki slogan “Bir şey değişecek, çok şey değişecek..” idi..

Çünkü mahalli seçimlerdi..

Değiştirebilecekleri şeyler sınırlı idi..

Valiliğin binasını, LGBTİ renkleri ile boyayamazlardı..

Belediye binası ile yetinmek zorundaydılar..

Onun için de, “Bir şey değişecek, çok şey değişecek” dediler.

Şimdi Cumhurbaşkanı seçimini kazanmayı, milletvekili seçiminde çoğunluğu elde etmeyi ve ülke yönetimini ele geçirmeyi planlıyorlar..

Dolayısı ile sloganları da, “Bir şey değişecek, her şey değişecek” olarak revize edilmiş..

Ben de bu düşünceye, şartlı cümle olması kaydıyla katılıyorum..

“Bir şey değişirse, her şey değişecek”’ diyorum..

Tamamen hayali, tamamen soyut anlatımlarla değil..

Bugünden yapılan anlatımlardan yola çıkarak, “Bir şey değişirse, yani seçimi Cumhur İttifakı yerine, CHP öncülüğündeki Millet İttifakı kazanırsa, ülkedeki her şeyin değişeceğini, somutlaştırarak anlatayım..

Bugünden somut örneklerle başlayacağım dedim..

Dünkü medya organlarından vereyim, örneği..

Millet İttifakı’nın destekçisi Tele1 televizyonunda, İlahiyatçı diye ekrana çıkartılan Nazif Ay isimli kişi, “Onun (Atatürk’ün) mozalesinin yanında, heykelleri ve büstlerinin karşısında saygı göstermek farz-ı kifayedir!” demiş..

Evet, Türkiye’de bir şey değişirse..

Cumhurbaşkanı değişirse..

Bu ülkede artık, Nazif Ay gibi sözde ilahiyatçılardan birisinin, Diyanet İşleri Başkanı olduğunu göreceğiz..

Nazif Ay Diyanet İşleri Başkanı olunca da..

İlk fetvası, herkesin Atatürk heykeline saygı göstermek zorunda olduğu, bunun farz-ı kifaye olduğunu dayatmak şeklinde olacak..

Farzlar, Allah’ın emirleridir..

Farzlar, peygamberler vasıtası ile kullara bildirilmiştir.

Son peygamber vefat edeli yüzyıllar geçmiştir.

Dolayısı ile, son peygamberden yüzyıllar sonra dünyaya gelen Mustafa Kemal’e, hayatta iken de değil, öldükten sonraki, özellikle de heykeline saygı göstermeyi “Farz-ı kifaye” olarak nitelendirmek..

Allah’ın yerine geçip, farz ihdas etmektir ki..

Farz ihdas etmenin insanı dinden çıkaracağını hatırlatıp, devam edelim..

Evet, “bir şey değişirse, her şey değişir”

Cumhurbaşkanı değişirse, artık Nazif Ay’ların Diyanet Başkanı olduğu, oraya bir başkası getirilirse, Ayasofya’ya imam yapıldığı bir ülkede yaşıyor olacağız..

“Ayasofya açık kalır mı ki” derseniz..

Siz de haklısınız..

“Bir şey değişir”se, ülkenin muhtemel durumunu, şöyle özetleyebiliriz:

 “Horozdan kurban kesilir” fetvalarının dolaştığı, “Türkçe ezan okunabilir, Türkçe ibadet yapılabiliir” fetvalarının dayatıldığı bir Türkiye..

Başörtünün yasak olduğu, imanın kalpte olacağı, baş örtmekle dindar olunamayacağı, başı açık da namaz kılınabileceği, rakı ifadesi Kur’an’da geçmediği için helal olduğu, eşcinselliğin bir özgürlük olduğu tezlerinin topluma dayatıldığı bir Türkiye..

Bugün de, bu tezler kısık sesle de olsa dillendiriliyor..

Ama “bir şey değişir”se..

Aksini iddia etmeniz bile mümkün olmayacak..

Milli Güvenlik Kurulu kararı ile, gerici ilan edileceksiniz, cumhuriyet düşmanı ilan edileceksiniz... 

AK Parti iktidarında terörle irtibatlı HDP bile yıllardır devam eden süreçte halen kapatılamadı ama..

AK Parti de kapatılacak.

SP de kapatılacak..

“Bir şey değişecek”, arkasından Kur’an kursları da kapatılacak..

Ajitasyon yaptığımı kimse iddia etmesin..

CHP’li belediyenin düzenlediği İktisat Kongresi’nde, Japon siyaset bilimciyi konuşturmuşlar:

“Türkiye’de demokratik gerilemenin lideri AKP oldu. Cumhuriyete karşı tehdit ortaya çıktı” dedirtilmiş..

Cumhuriyete karşı tehdit oluşturanın yeri neresidir?

Parti mezarlığıdır..

Cumhuriyet manşetinden duyurmuş:

“Yasalar açık: Aday olamaz”yasalar açık olduğu halde, aday olanın yeri neresidir?

Siyaset mezarlığıdır.

Nasıl yapılır?

Erbakan’a yapıldığı gibi.

“Yok canım, insanları korkutmayın” diyorlar..

Ben bir şey demiyorum..

Millet İttifakı’nın ölümüne savunucusu Cumhuriyet böyle diyor..

28 Şubat darbe sürecinde Rize Belediye Başkanı Şevki Yılmaz’a hapis cezası verdirmek için çırpınan ve onun yerine doktoruna 2,5 yıl hapis verdiren..

Yargıtay’da 8. Ceza Dairesi Başkanlığı ile ödüllendirilen Hamdi Yaver Aktan konuşturuluyor.. CHP’de siyaset yapan Anayasa hukukçusu diye tanıtılan Süheyl Batum konuşturuluyor.. Erdoğan’a onlarca tehdit savuran İstanbul Baro eski başkanı Turgut Kazan konuşturuluyor.. 

Veee.

2008 yılında AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, “belgeleri ben topladım” diyerek, gazete kupürlerinin fotokopilerini çekmekle övünen Yargıtay Savcısı Ö. Faruk Eminağaoğlu konuşturuluyor..

Dikkat ediyor musunuz?

28 Şubat’tan Şevki Yılmaz’ı mahkum ettirmek için çırpınan bir savcı.. AK Parti’nin kapatılma davasında önemli rol üstlendiğini kendisi açıklayan bir başka savcı..

Konuşturuluyor ve “Aday olamaz” dedirtiliyor..

“Bir şey değişirse, her şey değişecek”’ diye, boşuna demiyorlar..

Hazırlanıyorlar..

28 Şubat’ı bu ülke insanlarına bir daha yaşatmak için bileniyorlar..

Tunç Soyer doğru söylüyor: Bir şey değişirse, bu ülkede her şey değişecek..

İnananlar tekrar ikinci sınıf insan durumuna düşürülecek.

PKK ikinci tehlike, irtica birinci tehlike olacak..

YENİ AKİT