15 aylık diplomatik sabrın sonu!

  • GİRİŞ03.09.2011 08:27
  • GÜNCELLEME03.09.2011 08:27

Ortadoğu'daki hızlı dönüşüm ve buna paralel olarak Türkiye'nin bu bölgedeki aktörlerle ilişkilerindeki değişim gerçekten baş döndürücü.

Çok kısa bir süre öncesine kadar Türkiye, çoğu suni sınırların fiilen ortadan kalktığı ve bir barış havzasına dönüşmüş Ortadoğu idealiyle bölgedeki çatışmaları ortadan kaldırmak için aktörler arasında bir iyi niyet elçisi gibi mekik dokuyordu. Türkiye, Irak'ta Sünniler ile Şiiler arasında; Lübnan'da Hizbullah ile Hariri arasında; Suudi Arabistan ile İran arasında; Filistin ile İsrail arasında; Hamas ile El Fetih arasında; İsrail ile Suriye arasında yangın söndürmek için koşturan bir itfaiyeci gibi mesai harcıyordu.

Bu kadar geniş alandaki farklı aktörler nezdinde etkinlik gösteren Türkiye'nin en önemli ayrıcalığı, herkesin birbiriyle uzun zamandır köprüleri attığı ortamda herkesle güven içinde konuşabilmesiydi. Bunda, komşularından başlayarak bölgede çatışmanın değil işbirliğinin ve kazan-kazan mantığının öne çıkmasını isteyen yeni bakış açısı kadar, bölgeyle yeniden ilgilenmeye başlamanın getirdiği tazeliğin de katkısı vardı.

(Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz)

Abdulhamit Bilici - Zaman

Yorumlar1

  • Fırat Haspolat 13 yıl önce Şikayet Et
    Bölgenin Patronu Meselesi. Mavi Marmara olayı bölgenin patronu kim olacak meselesine dönüşmüştür. 20. yy alışkanlıklarıyla davranan İsrail hala kendini bölgenin patronu zannetmektedir ve kredisini hızla tüketmektedir. Oysa bugün hiçbir ülke Türkiye'ye karşılık İsrail'i tercih etme durumunda değildir buna ABD de dahildir. İsrail'i tercih yönünde hareket edecek ülke veya ülke grupları süregelen küresel rekabette Türkiye'nin karşı tavrıyla geriye düşecektir. Hiçkimse İsrail'i kendinden daha çok sevmez!
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat