Dağ başında akreditasyon!

  • GİRİŞ11.08.2012 11:23
  • GÜNCELLEME11.08.2012 11:23

Türkiye'nin, bu sütunda "Dağda kalsam beni kurtarır mısın Paşam?" başlıklı yazıyla öğrendiği skandalın herhalde kapandığını düşünüyorsunuz.

Haksız sayılmazsınız. Çünkü kısa süre önce Genelkurmay Başkanlığı; Zaman, Cihan, Kanal 7, Samanyolu, Bugün gibi medya kurumlarına, objektif bir kritere dayanmadan uyguladığı akreditasyondan vazgeçmişken, bu skandal da ne?

Demokrasimiz adına kuşkusuz bu olumlu bir adım. Ama BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını kaybettiğimiz o günlerde duyan herkesin kanını donduran "Dağ başında akreditasyon" skandalı bu adımla kapanmadı.

Skandala ilk cevap, olayın kamuoyuna yansımasından 2 hafta sonra, bugün Ergenekon tutuklusu olan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan gelmişti. LAW'ın silah mı, boru mu olduğunu izah etmeye çalıştığı o meşhur basın toplantısında Başbuğ, gazeteciler sormadığı halde bu konuyu gündeme getirmişti. Elindeki bilgilere göre Cihan muhabiri Lütfi Aykurt'un dağ başında bırakılmasında kasıt olmadığını, olay yerindeki sıcaklığın +13 derece olduğunu, gazetecinin dağ başında tek başına değil büyük grupla birlikte bulunduğunu, helikopter askerî teçhizat yüklü olduğu için gazetecinin alınmadığını söylemişti. Farklı bilgi varsa ulaştırılmasını istemiş; yanlış varsa hesap sorma sözü vermişti.

Ayrımcılığa uğrayan gazetecinin söylediklerini hiç dikkate almamış olsa da bu sözlerini 'iyi niyetle' yorumlayarak, elimizdeki belge ve bilgileri kendisine iletilmek üzere Genelkurmay'a elden teslim ettik. Dosyada; Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün sıcaklığın +13 değil, -5 derece olduğunu gösteren rapor, dağ başında 350 değil, Lütfi ile birlikte sadece 2 köylünün kaldığını gösteren görüntüler ve Lütfi'nin başından geçenleri anlattığı röportaj vardı. Ayrıca Lütfi'ye refakat eden ve olaya tanıklık yapabilecek 2 kişinin başına gelen ilginç olaylar anlatılıyor ve konunun özünün hava durumu değil, ayrımcılık olduğu vurgulanıyordu. Zira başka bir ajansın muhabiri servis yapılırcasına askerî helikopterle enkaz bölgesine getirilip götürülürken, zor şartlardaki bir başkasına kurumundan dolayı 'hayır' deniyordu.

Genelkurmay, 'herkesin korkunç yanlış' dediği bu skandal için kamuoyuna "Hata yapmışız, gereğini yapacağız, özür dileriz" gibi bir açıklama yapsa mesele çoktan kapanacaktı. Ama dosyanın tesliminden 1 aydan çok zaman geçmesine rağmen Genelkurmay'dan ses çıkmadı. Hadisenin akıbetini soranlara, 'Gelişme yok, cevap bekliyoruz' demekle yetiniyorduk.

Yazının devamını özgün kaynağından okumak için tıklayınız

Yorumlar1

  • Yusuf GÜNGÖR 12 yıl önce Şikayet Et
    önemli olan. o gazeteciyi o dağın başına kim götürdü? nasıl çıktıysa inmesini de bilsin. bu neyin kafası? illa vuracaksınız tsk'ya
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat