Açlığa Doymak ve 'Hizmet'e acıkmak!
- GİRİŞ09.12.2012 08:45
- GÜNCELLEME09.12.2012 08:45
Özgürlük adına aç kalarak ölmeyi göze alabilenlerin bulunduğu bir dünya ile güzel görünmesine mani olan birkaç kilo fazladan kurtulmak için aç kalanların dünyasının aynı olması ne kadar da manidar.
'Açlığa Doymak', aynı dünyada yer alan, birbirinden farklı olan, aynı oranda da benzeşen ve fakat birbirlerinden haberi olmayan kişilerin farklı maksatlarla aynı sona ulaşmasının hikayesini anlatıyor.
'Ölüm orucu', 'diyet' ve 'yokluk' gibi kavramları yan öykülerle senaryoya aktaran Açlığa Doymak, hikaye etme noktasında sıkıntı yaşıyor.
'Herkesi anlama' maksadı, o ince çizgi üzerinde sendeleyince 'hiç kimseyi anlayamama' veya -daha doğru bir ifadeyle- 'kimseyi hakkıyla anlatamama' noksanlığına ulaşmış.
Çok farklı hayatlar yaşayan insanların, farklı dünya görüşü ve sosyal tabakalarda olmasına rağmen, ne denli birbirine 'benzer son'a doğru yol aldıklarını ortaya koyan Açlığa Doymak, Zübeyr Şaşmaz'ın kendine has bir sinemasal üsluba doğru ilerlediğine işaret etmesi bakımından mühim.
Kurtlar Vadisi dizisinde adını duyduğumuz ve sonrasında "Kurtlar Vadisi - Filistin" ve "Muro; Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine" filmleriyle beyaz perdeye çıkan Zübeyr Şaşmaz, Açlığa Doymak'ta kendine has bir şeyler yapma çabasını açıkça hissettiriyor.
Çeşitli açıklamalarında 'dertli' biri olduğunu ve hayata çok da iyimser bakamadığını söyleyen Şaşmaz, Açlığa Doymak'ta buna yönelik işaretler veriyor.
Neredeyse tamamen omuzda taşınan kamera, büyük oranda gerici ve hareketli sahnelerde başarıyla kullanılmış.
Filmin müziklerinin başarısına -üreticisini görünce- şaşırmıyoruz (Erkan Oğur).
Açlığa Doymak ile ilgili özellikle vurgulamak istediğimiz bir nokta var ki, başrol oyuncularından Mete Horozoğlu'nun oyunculuğu...
Horozoğlu o denli iyi oynuyor ki, film bitene kadar ruh halini ruhumda hissettim.
Bunda elbette yönetmenin katkısı büyük.
Netice olarak Açlığa Doymak; sinematografik olarak başarılı, gelecek vaat eden bir genç yönetmenin kamerasından çıkmış iyi bir iş. Senaryosundaki sıkıntıları bu esere özgü kabul edip, gelecek için Zübeyr Şaşmaz'dan ümitleniyoruz.
-----------------------------------------------------
Yazının bu bölümünde filmle alakalı fakat daha çok sinema izleyicisinin ortak derdine işaret edecek bir tecrübemden bahsetmek istiyorum.
Açlığa Doymak filmini basın gösteriminde izleyemedim. Mesaimi ayarlayamadım. Bu sebepten de filmi, vizyona girdiği cuma günü, akşam vakti, iş çıkış saatime en yakın vakit ve yerde izledim.
Bu yer Çemberlitaş Şafak Movieplex sinemasıydı.
Koca salonda tek başımaydım.
Sıkça yaşadığım bir durumdu. Zira izlediğim saat geç, seçtiğim filmler genelde 'az izlenen'lerden olurdu.
Çemberlitaş Şafak Movieplex'te filmi 21:00 seansında izledim.
Daha doğrusu izlediğimi zannediyordum.
Yazıyı kaleme almadan önce televizyonda bir sinema programında filmin fragmanına rastladım.
Ve o da ne; 130 dakikalık filmde göremediğim bir sahne fragmanda!
Aklıma gelen soruyu eşime sordum, çünkü filmi basın gösteriminde izlemişti.
Aldığım cevap ile kan beynime sıçradı.
Anladığımız kadarıyla film, -geç vakit olmasından sebep zannımca- kesilmişti.
Can alıcı sahnelerden bazıları yoktu.
Ara vermeden izlediğim için sevinmiştim. Fakat ara vermemekten de öte acelesi olan salon görevlileri film arasını birbirine bağlayan sahneleri kısaltmıştı (diye tahmin ediyorum).
Film bittiğinde arkama bakınca elinde fener ile bekleyen görevliyi görünce, akan yazı (roll caption)'ın da salon ışıklarıyla birlikte kaybolmasıyla gitmem gerektiğini anlamıştı. Çok da dert değildi. Filmi izlemek de yeterdi.
Keşke...
Filmi tam olarak izleyebilseydim yetecekti...
Şimdi soruyorum...
Kimin böyle bir şey yapmaya hakkı var!
Ben filmi yazacak olduğum için birkaç sahnenin olmamasının ne denli mühim olduğunu tahmin edersiniz. Lakin sadece filmi izleme niyetinde olan biri bile olsa, buna kimin hakkı var!
Her şeyden önce bu kul hakkıdır.
Hizmetin karşılığını (parasını) tam alıp da hizmeti eksik vermenin hesabını Allah'a nasıl vereceksiniz!
Kul hakkından daha öte bir sorgu makamı var mı!
Yasalar sizin için ne yazar, ne yaptırır bilemem; umurumda da değil.
Yapacağım şu ki; bir daha o sinemaya gitmeyeceğim ve bu satırların ulaştığı herkesi de Çemberlitaş Şafak Movieplex'e gitmemeye çağırıyorum.
Ta ki, hizmetin hakkı verilene dek.
abdulhamitguler@gmail.com
twitter: @_hayirlisi_
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol