Atatürk’ü Eleştirmek! Ama Nereye Kadar?
- GİRİŞ11.05.2017 08:16
- GÜNCELLEME13.05.2017 08:45
Bugünlerde Başbakan’dan tutun sokakta yürüyen adama kadar hemen hemen herkesin konuştuğu bir mesele var.
Geçenlerde Bir tv kanalında tarih camiasında bilindik 3 kişi bir tarih mevzusunu konuşurken mevzu döndü dolaştı Atatürk’e ve onun özel hayatına geldi. Konuşmacılardan biri en olmayacak sözü ederek;
“Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan, aslında Atatürk’ün kızı değildir. Şimdi buradan doğruları söylemek lazım. Afet Hanım Çankaya’nın Latife Hanım’dan sonra ikinci “huzur çağlayanıdır.” Afet İnan, Çankaya’nın nikahsız “fırst lady”sidir.”
Konuşmacı kişi bu sözleri sarf ederken ekranda kj olarak;
“Mustafa Kemal’in gönül galerisi”
Yazmaktadır.
Bu sözleri dinlediğimde çok üzüldüm. Keşke böyle şeyler konuşulmasa ima dahi edilmese dedim.
Zira isnad edilen şey, İslam Hukukuna göre 4 şahide ihtiyaç duyulan ağır bir suç. Mesele doğru mudur? Yanlış mıdır? Ben işin burasında değilim ve aslında da ilgilenmiyorum. Hadisede adı geçen herkes Allah katında. Herkes, benim fikir dünyamda Allah’a hesap vermek durumundadır. Onlar da hesap soranların en yücesinin yanındadır. Problem Allah katına aksedilmiştir.
Mesele daha ciddi. Mesele, cedelleşme hukukunun kurallarının ihlal edilmesi. Atatürk’e ve yaptıklarına karşı duyulan öfkenin Atatürk ile sınırlı kalmaması.
Atatürk’ü sever misiniz? Sevmez misiniz? Tapar mısınız? Lanetler misiniz? İnanın beni hiç ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren ve bu yazıyı yazmama sebep olan şey;
Bu, öfke ile tarihi hesaplaşma işine, sokak argümanı ile ifade edecek olursam “ana bacının karıştırılmasıdır.” Yapmayın ağalar, yapmayın hele yiğitler biz erkeklere kadına karşı mesafeli durmak yaraşır. Obamızın töresi, atamızın sözü böyle der.
Dedim ya Atatürk’ü sevmiyor, hatta nefret bile ediyor olabilirsiniz ama sınırınız, haddiniz, ölçünüz, adabınız, adamlığınız, yiğitliğiniz olmalı. Duracağınız yeri bilmelisiniz. Sizin mevzunuz Atatürk’le. Kavganız onunla ve, onun icraatlarıyla yetinin.
Deyin ki;
Atatürk’ü sevmiyorum. Ama mücadelem sadece onunla. Karısı, sevgilisi, anası, bacısı ve hayatında ne kadar kadın varsa hiçbiri beni ilgilendirmiyor.
Zira,
Sen, birilerinin hayatındaki kadınlarla ilgilenirsen, onlar da senin ve senin ulu bildiğin erkeklerin hayatındaki kadınlarla ilgilenir.
Atam İzindeyiz dendiğinde aklıma gelen üç beş atadan biri olan cennet mekân sultan Fatih Sultan Mehmet Han bize hangi şart altında olursak olalım dik ve erkek olmayı, düşman bellediğimiz kişilerin kadınları ile ilgilenmememiz gerektiğine dair müthiş bir örnek verir;
Yıl 1461. Anadolu'nun, Balkanlar'ın ve Avrupa'nın en büyük gücü olan Osmanlı İmparatorluğu'na, Mezopotamya ve İran topraklarına hakim Akkoyunlu Devleti'nin Hükümdarı Uzun Hasan kafa tutuyor. Sokak jargonuyla "racon " kesiyordu. Bu iki büyük devletin iki büyük hükümdarı birbirine kin duyuyor, can düşmanı bekliyordu.
Bölgedeki çift başlılığı ve otorite problemini ortadan kaldırmak için Sultan Mehmet Han karar verir. Önce Trabzon ardından Erzurum üzerinden Akkoyunlu Devleti'ni bitirmek istedi.
1461 baharında 70 bin kişilik dev bir Orduyla sefere çıkan büyük sultan, yolda bir kervana denk gelir. Askerler sultana bu kervanın Trabzon'a gittiğini, ve içinde Trabzon Rum Pontus İmparatorluğu'nun prensesi ve Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın annesi Sara Ana'nın olduğunu haber verirler.
Şimdi bu yazıyı yazmama sebep olan ve sınır tanımayan mantık ile hareket edilse o kadını esir alıp Uzun Hasan'ın karşısında şantaj malzemesi olarak kullanması gerekirken, bu dev hükümdar, atından iner hürmetle Sara Ana'nın elini öper ve;
"... Ana, duydum ki Trabzon'a gidiyormuşsun. Ben de oraya gidiyorum. Yolda başına bir hal gelmesin. Seni ben bırakayım demiştir."
Savaş meydanlarında bile adamlığı, erkekliği, yiğitliği, mertliği elden bırakmayan can düşmanının annesi dahi olsa bir kadına hanım gibi davranan Fatih Sultan Mehmet Han, bize çağlar ötesinden kadınla kızla, anayla, bacıyla ya da metres ve sevgiliyle uğraşılamacağını sanırım öğretmiştir.
Yorumlar16