Gazeteci Militan Olabilir mi?
- GİRİŞ13.02.2009 09:10
- GÜNCELLEME13.02.2009 09:10
Ertuğrul Özkök’ün, 12 Şubat günkü köşesinde gözüme ilişti “militan gazeteciler” deyimi.
Hemen belirteyim, olayın telefon dinleme yönünü yarın ele alacağım. Şimdi yalnızca militan gazeteci konusuyla sınırlı kalmak istiyorum.
Militan sözcüğü TDK’nin sözlüğünde, “bir düşünce, bir görüşün başarı kazanması için mücadele eden” olarak tanımlanıyor.
Genelde isim olarak “militan” dendiğinde, tabanda olan, emirleri canı pahasına yerine getiren, ama karar mekanizmasında yer almayan, karar yetkisi olmayan kişi anlaşılır.
Bu açıklamadan sonra, Özkök’ün deyimine gelelim ve soruyu soralım:
- Militan gazeteci olabilir mi?
Önce bir örneği saf dışı edelim; bakalım, tarafsız olmayıp, hep patronunun çıkarlarından yana taraf tutan, o kişinin ya da yandaşlarının çıkarlarının savunucusu olan, gazeteciye, zaten bir düşüncenin, görüşün başarı kazanması tarifine uymadığından ona “militan” denemez. O türde olanlara, yalaka, dalkavuk, sahibinin sesi denir ki, tartışma alanımız dışında kalır.
***
Peki, bir gazeteci halkın haber alma özgürlüğünün aracı olduğuna göre, bu işlevi yerine getirebilmesi için de, haberi nesnel bir biçimde bazı kurallara uyarak verme yükümlülüğü altında olduğuna göre, militan olabilir mi? İlk bakışta haberin zorunlu nesnelliği bunu olanaksız kılıyor gibi görünmekte.
Ancak haberlerin seçimi ile öne çıkarılması veya yorumlanması sırasında bazı düşüncelere öncelik verilmesi veya onlar için savaşılması gazetecinin iş-levine girer mi? Yani böyle bir militanlık söz konusu olabilir mi? Yani gazeteci, gerçekleri saptırmadan hiçbir kişinin veya siyasal kuruluşun yandaşı olmadan yaşamını, belirli görüş ve düşüncelerin savunulması için savaşmaya adayabilir mi? Başka bir deyişle, gazetecinin, düşünce özgürlüğünün, demokrasinin, fırsat eşitliğinin, yargı bağımsızlığı gibi düşünce veya ideallerin savunulması savaşına bir militan gibi tavır alması mümkün müdür?
Varlığını ve onu oluşturan ilkeleri korumak için zorunlu kurumları ve önlemleri de kendi içinde getiren demokrasilere militan demokrasi denmesinden anlaşılacağı gibi, bu iki kavram arasında çelişki olmadığı açıkça görülüyor.
Dikkat buyrulursa, burada bir kişi, bir sendika, bir siyasi parti veya herhangi bir kuruluşun sözcülüğü değil, sadece kavram ve düşüncelerin savunusu söz konusudur.
***
Bütün bunlara karşın yine de gazetecilik ile özgürlükler, demokrasi, bağımsızlık, insan onuru gibi kavramların militanlığıyla gazeteciliğin nesnelliği ve bağımsızlığı arasında, dikkat edilmesi gereken ince bir ayrım vardır ki, burada gönüllülük ve güdümlülük kavramlarıyla karşılaşıyoruz.
Militan kavramı yukarıda da belirttiğimiz gibi, kararların uygulanması ve savunulmasında herhangi tartışma hakkı olmadan, onları büyük bir disiplin içinde uygulayan kişidir ki, bunu güdümlü kişi olarak da nitelemek mümkündür.
Oysa bir de gönüllü kişiler vardır ki, onlar belirli görüşleri ilkeleri, herhangi bir kişi veya makamla ast-üst ilişkisi bulunmadan, dolayısıyla parti veya örgüt disiplini içinde olmadan, savunan insanlardır.
Hiç kimsenin güdümlüsü olmadan, belirli davaların gönüllüsü olmak, gazetecilik mesleğinin işleviyle hiç çelişmemekte, tam tersine, ona yeni bir boyut, yeni bir içerik kazandırmaktadır.
Konumuzu bir örnekle açmak gerekirse, haberlerini büyük bir tarafsızlık içinde, inceden inceye araştırarak yazan, haberlerinde ve yorumlarında, hiçbir örgütün, kuruluşun güdümünde kalmayan, demokrasi insan hakları bağımsızlık laiklik vb. gibi kavramları, gönüllü bir biçimde yaşamı pahasına savunan Uğur Mumcu, bu anlamda militan gazeteciydi ki, onu da herkesin baş tacı eder.
Ali Sirmen - Cumhuriyet
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Yorumlar4